Bora Çeliker: “Tersyüz”
pbMuzik – PBM Jazz Dialogue Series: Vol. I (2018)
Mix: Ergin Özler
Master: Hakan Kurşun
Prodüktor: Bora Çeliker
Bora Çeliker (g + elec.)
Andy Middleton (s)
Burak Bedikyan (p)
Johannes Strasser (b)
Joris Dudli (d)
1. Low Pressure Deo
2. Us Today
3. I Don’t Hear It, Do You?
4. Çorba
5. Jorisoul
6. Fonda et Cage
7. Trois Choses
8. Rebop
9. Anne Saul
10. Çorba (alt take)
Bazen düşünüyorum da, yeri ve zamanı geldiğinde birçok şeyi değiştirmek gerek sanırım. Doğru olduğunu düşündüğünüz çoğu şey, zaman içerisinde içinize sinmeyebilir, kendinizi daha güzelini, daha özelini ararken bulabilirsiniz.
Keşmekeşinden sıkıldığınız ancak yaşamak zorunda olduğunuz şehriniz… Yıllardır severek giydiğiniz ama tabanı eskimiş olan ayakkabınız… ‘Akıllı’ olduğunu zannettiğiniz ama her güncellemede daha da yavaşlayan telefonunuz… Gece mutlulukla içine girip sabaha uykunuzu almış şekilde zımba gibi kalkmak isterken, sırt ağrısı sürprizi ile baş başa kaldığınız eski dostunuz, yatağınız…
Bazen birçok şeyi değiştirmek, “ters yüz” etmek, en baştan başlamak, farklı açıdan tekrar bakmak, daha derine inmek, yoğunlaşmak gerekebilir. Müzikal yolculuklarda da durum değişmez: Farklı kişilerle devam etmek, yeni ve sağlam adımları farklı kişilerle atmak, müzikte ilerlemenin ve gelişmenin bir parçasıdır.
2012’de Equinox’dan çıkan “Borabook”un kayıt sürecinde sıkıntılı safhalardan geçen (özellikle saykodelik/rock esintili notalarını dinledikçe bunu rahatlıkla sezinleyebildiğimiz) Bora Çeliker’in Hakan Kurşun komutasında pB Müzik’ten çıkan ikinci stüdyo albümünde özellikle müzik ve performans anlamda arzuladığı noktaya birçok şeyi “tersyüz” ederek ulaştığını görebiliyorsunuz. Farklı bir kayıt stüdyosu, farklı enstrümanlar, farklı ve yüksek kayıt kalitesi ve bununla birlikte tabii ki albümü oluşturan farklı müzisyenler. Tüm bu ‘farklılıklar’, Tersyüz’ü bu senenin en iyi yapıtları arasına sokacak gibi duruyor.

Bora Çeliker (Photo: Tolga Ünsün)
Tatlı ve bir o kadar da ilginç bir hikayesi var “Tersyüz”ün. Öncesi olduğunu öğrendiğimiz, 2014 Ekim’inde kayıt edilen “Tersyüz”, ‘Borabook’ta da olduğu gibi türlü tesadüfler sayesinde şekillenmiş. Saksofonda Andy Middleton, davulda Joris Dudli ve kontrbasta Johannes Strasser, yakın dostları piyanist Oliver Kent ile birlikte 4 konser için ülkemize, İstanbul’a gelmek için kendilerini hazırlamışlar. Konserlerden kısa süre önce Oliver Kent’in takvim uyuşmazlığı yüzünden son 2 konseri kaçırma durumu ortaya çıkınca da, konsolosluk kanalıyla, Oliver’ın yerine çalması için Burak Bedikyan ile temasa geçilmiş. Burak Bedikyan da CV’leri belki de sayfalar tutabilecek bu denli yetenekli ve deneyimli müzisyenlerle bir albüm kaydetme şansını yakalamaları gerektiğini Bora Çeliker’e anlatmış. Hikayenin devamını albümdeki her parçadan çıkartabilmeniz mümkün.
Andy Middleton’u ‘Reinventing the World’ albümünde Kenny Wheeler ile birlikte çaldığını biliyoruz. Bunun yanında Johannes ve Joris’ın müzikal geçmişlerinde Chet Baker, Joe Zawinul, Benny Golson, Art Farmer gibi büyük müzisyenlere eşlik ettiklerini akıllara getirince de zaten albümü dinlemeden dinleyiciyi büyük bir heyecan sarıyor. SteepleChase’den çıkardığı albümlerle post-bop algısını değiştirdiğini düşündüğüm, ülkemizin Tommy Flanagan’ı olabilecek kalibredeki en sağlam tabancalarından Burak Bedikyan hakkında fazla bir söze de gerek yok sanırım?
Bir gün bana “Sence Jazz nedir? Tek kelime ile açıkla!” diye sorarlarsa sanırım ilk aklıma gelecek olan şey “Özgürlük” olurdu, zira müzisyenin icrasında özgür hissetmesi ve hikayesini belirli kalıplara sokmadan anlatmaya gayret göstermesi bence jazz’ın temelini oluşturan ögelerden biri. Bora Çeliker, “Tersyüz”de kafasında oluşturduğu hikayeyi üzerinde fazla da düşünmeden, pergel/gönye kullanıp kesip biçmeden, “Acaba?” demeden, dedirtmeden, elde olanı doğaçlama sanatı ile en iyi şekilde birleştiriyor.
Grup elemanlarının herhangi bir prova olmadan, bir gece öncesinde tanışarak atıştırdıkları tuzlu fıstıklar ve höpürdetilen biralar sonrasında sabah saatlerinde buluşarak belgeledikleri albümün önceden aslına pek rastlamadığım ve de çok sevdiğim taraflarından birisi, çalan grubun her parçada ‘birer ikişer eksiliyor’ olması. Albümün quintet olarak kaydedilen kısmının yanında, “Fonda et Cage” ve ”Trois Choses” in quartet, ”I Don’t Hear It, Do You?”nun trio, “Anne Saul”un da duo formatında kayıt edilmesi, benim de jazz müziğinde açıkçası ilk kez rastladığım bir senaryo. Jazz müziğinde müzikal zenginlik açısından quintet, sextet, septet ve daha fazla sayıda elemanlı grupların icraların daha renkli, daha yoğun olduğu genel kabul görse de, “Tersyüz”ü düşündüğümüzde quintet’ten duo’ya doğru ilerledikçe Bora’nın içinde beslediği müzikal yoğunluğu artırdığını, diğer yandan da ‘kişiselleştirdiğini‘ hissedilebiliyorsunuz.
“Tersyüz”de ilk göz ağrısı “Borabook”a kıyasla daha iyi kotarılmış bir müzik var ve tahmin edildiği gibi bir “usta işçilik” havasında girilmemiş. Stres, sıkıntı ve zorlama notalar olmadan, kaygı olgusu kenara bırakılmış, rahat ve huzur dolu bir albümün, yalnız başınıza ya da sevdiğinizle birlikte çok da kolay dinlenebilen bir müziğin yaratıldığı aşikâr. Albümdeki her eserin bir jazz müzisyeninin olgunluk dönemini yansıtacak nitelikte icra edildiğini düşünüyorum. Kişisel favorilerimin de Low Pressure Deo ve Jorisoul…
Kayıt tarihi her ne kadar eski de olsa, bu senenin yeni çıkışlarından “Tersyüz”ün jazz külliyatınıza kısa sürede katmanızın doğru bir seçim olacağını düşünüyorum.