Daha önce birçok albümde perdenin arkasında yer alan gitarist ve besteci Eylül Biçer, kendi bestelerinden oluşan ilk albümü Byblos’u Kasım 2020’de yayınladı.
Jazz gitaristi ve besteci Eylül Biçer, uzun zamandır Türkiye müzik atmosferinin bir parçası. Tamer Temel, Jehan Barbur, Ülkü Aybala Sunat, Çağıl Kaya, Volkan Topakoğlu, Selin Sümbültepe gibi isimlerin albümlerinde gitarist, prodüktör ve aranjör olarak yer aldı. Düzenli olarak Türkiye’de ve Avrupa’daki kulüp ve festivallerde hem kendi müziğiyle hem de farklı gruplarla sahneye çıkan müzisyen, sahne ve stüdyo kariyerinin yanı sıra İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda Jazz Gitar bölümünde ders veriyor.
Sanatçıya albüm ve çalışmalarıyla ilgili sorduk;
Bu ilk albümünü biraz bize tanıtır mısın?
15 senelik aktif müzik hayatımın çeşitli dönemlerinden esintiler taşıyor Byblos. Bana ait 10 özgün besteden oluşuyor. Enstrüman olarak basın kapladığı yeri Can Çankaya’nın synthleri ve gitar dolduruyor, davulda Berke Özgümüş’ün de katılımıyla bir modern jazz triosu ortaya çıkıyor. Can Çankaya albümde sabit bas bir sese ayarlanmış bir synth kullanıyor, ben de bir efekt pedalı aracılığıyla gitarımdan bas sesleri çıkarabiliyorum. Albümdeki parçalar boyunca dönüşümlü olarak bası bu şekilde çalıyoruz. Çağdaş jazz ile rock, şarkı yazarlığı ve elektronik dokunuşların karışımı şarkıları aralardaki interlude’ler birbirine bağlıyor.

Eylül Biçer (Photo: Elif Tekneci)
Kayıt ile ilgili neler anlatırsın?
Albüm kaydı hepimiz için güzel bir tecrübe oldu. Zaten aynı kadro olarak 2019 yılı Nisan ayından beri konserler veriyorduk, parçaların hepsi tam olarak oturmuştu. Hayyam Stüdyoları’nda hepimiz tek bir odada kaydettik albümü, bu da bize çok doğal ve adeta konser çalıyormuşuz gibi bir his verdi. Bestelerin büyük çoğunluğu albümden önceki 1-2 seneye ait. Ancak 6 yıl, 10 yıl önceden gelen parçalar da var. Kayıta girmeden önce defalarca konser verme ve parçalar üzerinde düþünme fırsatımız olmuştu. Kayıta girdiğimizde kafamızda her şey netleşmişti diyebilirim. Hayyam Stüdyoları’nda hepimiz aynı odada bulunarak, bir kulüp konseri havası da yakalayabildik. Bu konuda onlara bir teşekkür borçluyuz. Doğaçlamalar ise tabii ki her çalımda değişiklik gösteriyor. Genel olarak her parçadan 2-3 take aldık, hep birlikte dinledik ve hepimizin ortaklaşa beğendiği take’leri seçtik. Son derece rahat bir kayıt oldu diyebilirim.
Byblos adı nerden aklına geldi? Hikayesi var mı?
Evet seneler önce bir konser için Beyrut’a gitmiştim, oraya gittiğimde de Byblos’u ziyaret etme fırsatım olmuştu. Önemli bir antik kent Byblos. Albüm kaydından birkaç ay önce Byblos’la ilgili bir rüya gördüm. Tam da o günlerde üzerinde çalıştığım bestenin ismi de Byblos oldu dolayısıyla. Bir antik kent olması da beni oldukça etkiledi, zira psikolojiyle fazlaca ilgileniyorum ve kendi öz arkeolojimi yapmak fikri de bana çok çekici geliyor.
Albümün teklisi niye Aslankara oldu?
Sadece gitarla açılan “Aslankara”, bir kaybın müzikal ifadesi. Gitarın sözleri devam ederken katman katman büyüyen ve değien yas süreci tuşlular ve davullarla renkleniyor. Kayıpla birlikte yaşanan ve zamanla değişen duyguları simgeleyen enstrüman dokunuşları dinleyiciyi adım adım umuda doğru götürüyor.
Şimdilerde neler yapıyorsun?
Müzik sektörü internetin ortaya çıkması ve yayılmasıyla birlikte büyük değişimler geçirmeye başladı. Bu değişimlerin en son aşamasında ise şimdi de halen deneyimlemekte olduğumuz ‘streaming dönemi’ başladı. Benim kişisel fikrim internetin ilk yıllarında ortada olan fırsat eşitliği ve farklı seslerin de duyulabilmesi heyecanı biraz sekteye uğramış durumda. Büyük sermayenin de sektöre dahil olmasıyla birlikte esasında eski müzik sektörünün bir başka versiyonunu yaşıyoruz şu anda, üstelik havuz sistemi gibi uygulamalar yüzünden daha az dinlenen müziklere pek yaşam hakkı vermeyen bir sistemden bahsedebiliriz. Dolayısıyla böyle müzik türlerinde faaliyet gösteren albüm şirketleri için de durum pek kolay değil. Ben albüm sürecinde Avrupa’dan işlerini severek takip ettiğim bir kaç plak þirketiyle irtibata geçtim, olumlu geri dönüşler de aldım ancak pandemiden ötürü hepsinin zaman çizelgeleri karışmıştı. Bana albümün yayınlanmasıyla ilgili net zamanlar veremediler. Ben de daha fazla beklemek istemiyordum, bir yandan da uzun süredir aklımda olan sadece jazz’a odaklanmış ve İstanbul canlı jazz müzik sahnesini kayıtlı ortama aktarmakla ilgili bir proje vardı. Arkadaşım şarkıcı ve şarkı yazarı Nilipek ile birlikte böyle bir projeye başladık biz de. Umarım bir çok güzel albüm yayınlayacağız bu plak şirketinden.
Gitar ve Besteler: Eylül Biçer
Tuşlular ve Piyano: Can Çankaya
Davul: Berke Özgümüş
Kayıt Stüdyosu: Hayyam Stüdyoları, İstanbul
Kayıt Mühendisi: Sinan Sakızlı
Kayıt Asistanı: Ceylan Akçar
Mix: Emre Malikler
Mastering: Mike Nielsen
Kapak illüstrasyonu: Ebru Ceylan
Fotoğraflar: Elif Tekneci
Yapım: Eylül Biçer