Aslında jazz tarihine bakıldığında “yalnızlık” duygusuna “özlem” eşlik eder. 19.yüzyılın sonunda İspanyol ve Fransız köle tüccarları tarafından Batı Afrika’daki yurtlarından zorla koparılıp dünyanın bir ucuna, Kuzey Amerika’nın güneydoğusunda Louisiana bölgesine getirilen, Plantasyon sahiplerine satılan siyah halkın duygularıdır bunlar. Kendi kabilesinde özgür bir bireyken, artık boğaz tokluğuna pamuk tarlalarında, taş ocaklarında çalışan bir köledir. Kendisini yalnız bırakılmış hisseder. Çünkü, yeni yaşamında güveneceği, derdini, sevincini paylaşacağı kimse yoktur. Diğer köleler de onun gibidir. Özlem duyar. Çünkü, ailesinden sevdiklerinden, yurdundan ayrı düşmüştür. Doğal olarak yalnızlık duygusunun ilk anlatım biçimi, jazz sanatının da ilk müzikal formu olan ‘blues’dur. Bu nedenle hüznün müziği gibi değerlendilmiştir. Bu değerlendirme ilk yıllar için doğru olabilir. İç savaştan sonra özgür kalan siyah halkın kaygıları da duyguları da değişik yönlere gidecek, başka türlü bir yaşam savaşına dönüşecektir.
Jazz müziği de bu savaş içinde kendi rolünü üstlenecek, sanat müziği olarak kabul görmesi için kendisini geliştirecektir. Artık blues, yalnızca ezikliğin, yalnızlığın anlatım biçimi değildir. Aşkın, sevincin, başkaldırının da dışavurumudur.
“Yalnızlık” duygusu, jazz sanatının geçirdiği evrimde kendisini başka bir anlatım biçimi içinde bulur. Nazi işgali altındaki Avrupa’dan kaçıp Kuzey Amerika’ya yerleşen Musevi aileleri içinden çıkan usta müziyenlerin, bestecilerin yarattığı “şarkı” formunda… Özellikle 1930 ve 1940’larda altın dönemini yaşayan müzikaller, jazz müzisyenleri için de bulunmaz bir kaynaktır. Bu müzikallerin gözde şarkıları, ayrıca dönemin ünlü şarkıcıları tarafından plak yapılır. Kulakta kalıcı, sağlam melodik yapıları, jazz müziğinin temel özelliği olan “doğaçlama”ya çok uygundur. Bu parçalardan “balad’lar”, çoğunlukla yalnızlık, özlem ve karşılıksız aşkı anlatır. Bu duygular, jazz sanatında şarkıcıların yorumlarıyla olduğu gibi çalgıların kullanılış biçimiyle de yansıtılır. Elbette anlatımın kalitesi, yorumcunun ustalığıyla, tonuyla, tekniğiyle doğru orantılıdır. Büyük orkestra düzenlemelerinde ise genellikle karanlık akorlar egemendir. Çalgıların pes tonları karamsar duyguları yansıtır. Blues ve ballad, o zaman da “yalnızlık” duygusunun anlatım aracıydı, günümüzde de…
İşte “yalnızlık” temalı parçalardan bir seçki;