Nilüfer Verdi’nin yeni albümü Knidost geçtiğimiz ay Ada Müzik tarafından yayınlandı ve jazz sever dinleyiciler ile buluştu.
Uzun yıllardan beri onu tanıyan ve güzel çalışmalarını takdirle takip eden, eski albümlerini bilen ve yazmış bir hayranı olarak bu yeni albümü bir çırpıda dinledim. Sonra yetmedi bir kaç defa daha dinleyerek gönlüme yerleştirdim. Nilüfer ile buluşup da albüm üzerine sohbet açtığımızda albümdeki altı parçayı defalarca dinlemiştim.
Nilüfer’e göre bu albüm onun ve arkadaşlarının tanınmış sevilen bazı güzel parçaları kendi duygu yoğunluklarını katarak yeniden ifade etmesi imiş.
Gerçi benim düşüncem bunun da ötesinde oldu, bana göre albüm kendi toprağımızın sesinin kokusunun evrensel jazz dili ile yeniden yoğurularak insanlığa sunulması olmuş ve eski eserlere yepyeni bir renk ve ruh katmış. Nilüfer bu parçalarda kendisinin ve arkadaşlarının geçmişlerinden hatıralar ve izler bulduğunu onları günümüzde yeniden yaşattıklarını söylüyor.
Nilüfer’e bu albümde vokalde Ülkü Aybala Sunat ve dedeleri Türkiye’den gitmiş dolayısı ile Anadolu’nun kokusunu sesini iyi hisseden akustik basçı Apostolos Sideris eşlik etmişler.
Önce Nilüfer ve Ülkü, Ferhat Öz vasıtası ile tanışıp birlikte çalmışlar sonra Apostolos ile yolları kesişmiş, kesişme geçmiş kenetlenme olmuş, üç ruh birbirlerinin içine girerek kenetlenmişler, Anadolu’nun muhteşem birikimini günümüze taşımışlar. Üstelik albümün kaydı sadece yarım gün almış, bilmem ama bu bir dünya rekoru da olabilir.
Nilüfer’e bu albümünü diğerlerine göre neyin farklı yaptığını sordum:
Bence içsel bir yolculuk yaptık, insanın yaşı ilerledikçe içselleşir ya, galiba bende de böyle oldu. Bu arada eski albümlerimde de olduğu gibi alışılmış kalıp ve formların dışında olması için çabaladık.
Albümün giriş parçası duygu yüklü Allı Turnam bir sıla hasretini anlatıyor. Bana göre işin içinde umutsuz bir aşk da var ama Nilüfer böyle bir şey söylemedi.
Rahmetli Aşık Veysel’in ölümsüz eseri Kara Toprak hakkında herhalde güneş altında söylenmedik söz kalmamıştır demiştim ama yanılmışım, Nilüfer ve arkadaşları toprağa taptaze yeni tohumlar atmayı başarıyorlar.
Aynı şeyi albümdeki bir diğer Veysel parçası Uzun İnce Bir Yoldayım için de söylemek mümkün.
Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar için Nilüfer şöyle dedi:
Bu parça bana 70’li yıllarda bazı idealler uğruna çok acı çeken hatta hayatlarını kaybeden insanları hatırlatıyor. Parçanın içinde ayrıca derin bir özlem duygusu hissediyorum.
Neredesin Neşet Ertaş’ın çok sevilen bir parçası, bu parçaların içinde Nilüferin tek aşina olmadığı parça da bu imiş. Ülkü’nün önerisi ile albüme almışlar.
Albümde benim en ilginç bulduğum parça ise Üsküdar’a Giderken oldu. Nilüfer müzikolog arkadaşı Melike Atalay’dan bu parçanın İskoçya, Sırbistan, Yunanistan ve Bulgaristan gibi bir çok başka kültürde farklı sözlerle yer aldığını öğrenmiş. Kendi albümünde İskoçların yorumundan hareket ederek acaba daha nerelere kadar götürebiliriz diye düşünmüş ve Ülkü’nün alabildiğine pes bir ses tonu ile söylemesini istemiş. Albüm için yapılan klipte de bu parça kullanılmış. Klipte profesyonel oyuncular olduğu kadar Nilüfer ve arkadaşları da rol almışlar, hatta bir sahnede Üsküdar çarşısında sadakat, mana, adalet gibi kavramları satarken görünmüşler. Günümüzün Üsküdar’ında ve hatta Türkiye’sinde bu kavramlar tarih olalı çok oldu. Ama müzik onları yeniden içselleştirmek için bir vesile olabilir.
Nilüfer’e nereye gidiyorsun diye sordum:
Bilmiyorum, aslında yaşamımızda bir saniye sonra ne olacak onu bile bilmiyoruz. Tüm dünya zor bir süreçten geçiyor. Hepimiz çevremizdeki olumsuzluklardan derinlemesine etkileniyoruz, şaşkınlık içerisinde yarın ne olacak diye bir birimize ve kendi kendimize soruyoruz. Ama gene de müziğin iyileştirici etkisine inanıyorum, arkamızdan gelen harikulade genç müzisyenlere bakarak ilham alıyorum ve umutlarımı koruyorum. Onlar için müzik yollarını açık tutmak ve yeteneklerini sergileyebilecekleri ortamları oluşturmak lazım, bunun için çalışıyorum.
Her albüm bir müzik insanının yaşam yolculuğunda soluk aldığı, geçmişi ile hesaplaştığı geleceğini aramak için yola çıkmadan önce güç topladığı molalardır. Nilüfer için bundan sonra daha farklı şeyler olacağına, bugüne kadar kadın hakları ve sosyal meseleler konusunda gösterdiği çabalarına yeni ilhamlar ile devam edeceğine hiç şüphem yok. Ben şimdi yeniden albümü dinlemeye ve onun içindeki küçük sırları, şakaları, oyunları ve tatlı tuzakları araştırmaya devam edeceğim.