Esra Zeynep Yücel, Yeditepe Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdi. Yüksek Lisansını Ekonomi Bölümünde tamamladı ve eğitim aldığı bu alanlarda uzun süre çalıştı. Rock, jazz ve folk tarzlarında konserler veren, çocukluk yaşlarından beri müziğe tutkusu olan Esra Zeynep Yücel, Nardis’te Mart ayında bir konser de verdi. Çalışmalarına opera sanatçısı Nazlı Deniz Süren ve vokal koçu Banu Kunt Işık’la devam etmekte iken bir gün, bana Stanford Üniversitesi’nin masterclass derslerine kabul edildiğini söyledi.

Taylor Eigsti & Dave Robaire & Esra Yücel (Photo: Esra Zeynep Yücel)
Hikayesi aşağıda, kendi kaleminden…
Hayat o kadar hızlı akıyor ki yoğun çalışmalar, ilişkiler, bir bakıyorsun en sevdiğin şeyleri yapmayı bir kenara kaldırmışsın. Dünya seni o yuvarlağın içine almış, adeta savruluyorsun bir köşeden öbür köşeye. Bir gün, yaşam koçluğu seminerinde şunu fark ettim, hayatta çok severek yaptığım “şarkı söylemenin” üstüne niye daha fazla gitmiyorum, niye her şeyden sıyrılıp sadece şarkı söylemiyorum. Ve başladım hayallerimle birlikte yürümeye. Harika bir ekip kurdum ve uzun çalışmanın ardından başladı konserler. Kendi yazdığım ilk şarkım “Yalnızlık” keyifle dinlenildi, beğenildi. Yazmak, üretmek, öğrenmek benim hayattaki en büyük yaşam amacım. Bunu yanıma alarak kendimi geliştirmek adına Türkiye dışında neler yapabilirim diye başka düşünceler içinde gezerken, Stanford Üniversitesi Jazz Akademisi Workshop’u ile yolumuz birleşti.
30 Temmuz- 4 Ağustos arası bu inanılmaz ekiple tanışmak için bir elemeden geçmek gerekiyordu. Bunu başararak yoluma devam ettim. Bir yorumcu olarak Kate McGarry, Madeline Eastman ve Lisa Fisher ile adeta unutulmaz bir yolculuk yaptım.
İlk gün heyecan içinde, Stanford Üniversitesi’nin içinde yer alan Braun Music Center’a girdim. 2 tatlı orta yaşlı kadın kaydımı alırken, “Türkiye’den bir şarkıcının gelmesine çok mutlu olduk” dediler. Kendimi o büyüleyici kampüsün içinde sıcacık hissettim.
Elimde bir liste, hangi saatlerde nerede olacağıma dair, heyecan içinde odaları arıyorum. Her yerde elinde farklı enstrümanları olan müzisyenler, birbirimize bakıp gülümsüyoruz, sanki uzun zamandır tanışıyor gibiyiz.
Odaya girdiğimde benim gibi seçilmiş 11 kişiyle beraberdim. Tek Türk bendim, geri kalan 10 kişi Amerikalı’ydı. Sesler inanılmaz güzel, çoğu şarkıcı, gençler ise müzik okulunda okuyan, bu mesleği seçmiş kişiler. Ortam muhteşem, herkes istekli, denemeye açık ve birbirine karşı son derece samimi.

Lisa Fischer & Zeynep Yücel (Photo: Esra Zeynep Yücel)
Güne jazz teorisiyle başlıyoruz, arkasından MasterClass’lar, Trio Class’lar, 9:00- 18:30’a kadar süren yoğun tempo, akşam fakülte konserleri ve saat 22:00’da jam session’larla gün bitiyor. İnanılmaz yoğun bir program…
Okulun her köşesinde enstrüman grupları oluşturulmuş. Herkes kendi grubunda çalıyor, her köşeden notalar yükseliyor. Etrafımızda müzisyenler; George Cables (piyano), Anat Cohen (saksofon), Ravi Coltrane (saksofon), Eric Revis (bas), Kendrick Scott (davul), Taylor Eigsti (piyano), Dave Robaire (bas), Defnis Prieto (davul), Tupoc Mantilla’s (perküsyon), Charles Altura (gitar), Randy Porter (piyano), Peter Barshay (bas); böyle güzel bir ekip… Hepsi hayatını müziğe adamış. Müziği gerçekten istedikleri şekilde ortaya koyabilen, popüler müzik yapmak için uğraşmayan, kendi doğrularına inanarak müzikle özdeşleşen güzel ruhlar…
Benim için inanılmaz olan Grammy ödül sahibi Lisa Fisher’la beş saat aynı sahnede, aynı odada MasterClass yapabilmekti. Hayatımda duyduğum en güzel ses diyebilirim ve inanılmaz güçlü bir aura. Lisa şarkı söylerken, onun yüzünü nasıl kullandığını gözlemleyerek, vücut hareketlerine bakarak, sesinin nasıl dağıldığını duyup, kendini vokal olarak geliştirebilmek…
Bu yaşadığım tecrübeleri, öğrendiğim harika bilgileri Stanford Üniversitesi’nde yer aldığım sahneme koyabildiğimi görmek beni gerçekten çok mutlu etti. Harika müzisyenlerle beraber yoğun bir hafta geçirdiğim için kendimi çok şanslı ve bir o kadar da ayrıcalıklı görüyorum.
Bu yazıyı yaşadığım haftadan bana kalan, Lisa Fischer’ın söyledikleriyle bitiyorum. “Sen neye inanıyorsan, doğru “o” dur. Doğru olan başkalarını memnun etmek değil, kendi zevk aldığın, senin inandığındır”.