28. Akbank Jazz Festivali’nin bu yılki konukları arasında trio müziğinde kendine özgü bir dil oluşturmayı başarmış olan The Bad Plus da vardı. CRR Sahnesi yine kendisine yakışan bir gruba ev sahipliği yapıyor. Salon tamamen dolu ve biletler tükenmiş durumda. The Bad Plus gibi bir ekibe de “sold out” çalmak yakışır.
Grup “Never Stop II” ile 13. stüdyo albümünü ekibe yeni katılan piyanist Orrin Evans ile kaydetmiş ve tabii ki turnede de birlikteler. Trio müziğinin jazz müziğinde ayrı bir yeri vardır. Geriye dönüp baktığımızda Bill Evans, Oscar Peterson, Keith Jarrett gibi efsaneleşmiş piyanistlerin ve daha bir çok büyük jazz müzisyeninin kaydettikleri albümler, canlı kayıtlar trio müziğinin çıtasını her zaman çok yukarıda tutmuştur. Trio müziğinde her şey apaçık ortadadır ve kaçıp saklanacak hiçbir yer yoktur. Adeta bir “er meydanı”dır. Müzikte her hamle kişiselleşmeye başlar. Her bir müzisyen kendi imzalarını attıkları gibi ortaya çıkan müzik de grubun ortak imzasına dönüşmeye başlar. Bu denli apaçık bir durumda oyuncu değişikliği tüm müziği derinden etkiler. Hele ki bu bir piyanist ise, ama Orrin Evans dinamik aralıkları geniş tuşesi, tekniği ve müzikalitesiyle The Bad Plus’ın müziğine ustaca adapte olmuş ve kimi zaman da yönlendirmeyi başarmış durumda.
Grubun müziğinin bir diğer özelliği ise; su gibi saydam, hafif ve akıcı bir üslup ile başlayıp sanki sahnede görünmez bir düşman ile mücadele eden savaşçılar gibi agresif olabilen bir dinamik yelpazeye sahip olmalarıdır.

Orrin Evans (Photo: Sedal Antay)
Son derece akıcı bir doku ile başlayan konser davulda Dave King’in giderek devleştiği ve gruba adeta dinamik anlamda liderlik ettiği bir parça ile başladı. Giderek yoğunlaşan doku kolektif bir doğaçlamaya dönüştü. Grubun her bir üyesi bir diğerini hem çok iyi dinlemek hem de kendi müzikal düşüncesini akıllıca yönlendirmek zorundaydı ve bunu da çok iyi başardılar diyebilirim. Ne de olsa jazz müziğinin özünde her an dikkatlice dinlemek yatmaz mı? Konuşurken bile…
Grubun müziği temelinde çok teatral. Bazen sertçe değişen ritmik ya da melodik pasajlar bana kimi zaman bir leitmotiv izlenimi vermekte. Ekibin müziği geliştirme yöntemi kimi zaman ısrarla (minimalist bir tavırla) tekrar eden ritmik bir motifin uzun bir crescendosu olabiliyor.
İşlerini büyük bir ciddiyetle yapan bu üç müzisyen sırada konser anonsu olduğunda haylaz birer çocuğa dönüşmeye başladı. Kontrbasçı Reid Anderson her bir üyeyi tanıtırken her anı müzikle değerlendirircesine isimlerin sonuna müzikli bir nokta koydular. Kendilerini müzikle yaşatan bu grup kendilerini yine müzikle tanıttılar. Müziğiyle sahnede büyüyen bu üçlü aynı zamanda eğlenceli kişiler olsa gerek. Özellikle davulcu Dave King’in yüzü performans esnasında da sıklıkla gülüyordu. Anlaşılan bazı parçaların kendi aralarında küçük birer esprisi var ki bazen parçaların isimlerini söylerken küçük bakışmalar, bıyık altından gülmeler de eksik olmuyordu.

The Bad Plus (Photo: Zuhal Focan)
The Bad Plus için belki de ritim demek her şey demekti. Her parça aslında birbirini takip eden ritmik cümlelerin çeşitlenmesi gibi. Müzikal fikirleri ve örgütlenmeyi oluşturan ana kaynak hep ritmik hücrelerden ortaya çıkmış gibi. Kimi zaman bu cümleler arasında sert geçişler olsa da bunu kontrol altında tutabilmeyi başarabiliyorlar.
Gecenin yıldızı benim için davulcu Dave King’di. Kulaklarımızın pasını silen sololarıyla dinleyicinin büyük beğenisini kazandı. Basçı Reid Anderson ise; sahnenin ortasında her iki yanındaki müzisyenleri gerek zamanlamasıyla gerekse göz temasıyla, sanki elinde görünmez ipler varmışcasına kontrol altında tutmayı başardı. Değerli hocam Emin Fındıkoğlu, kontrbas için “telli davul” ifadesini kullanır. Son derece haklı. Kontrbas, hem ritmik, hem armonik, yeri geldiğinde de melodik bir enstrüman da olabiliyor. Bu yüzden kontrbas her iki müzisyenin de en önemli dayanak noktasıydı The Bad Plus’ta liderlik yok fakat bazen tüm grubu çekip çeviren Reid Anderson oldu.
The Bad Plus, dinlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadık ve müziğin tadı kulağımızda kaldı. Umarım bir kez daha ülkemize gelirler ve karşılaşırız.
Teşekkürler The Bad Plus…