Bir insana “Ben senin çocukluğunu bilirim” diyorsanız, asıl demek istediğiniz şey “yaşlanıyorum” demektir.
Anıl Şallel ve kardeşi Batu’yu yıllar önce ilk dinlediğimde mevsim yaz idi, İstanbul Jazz Festivali Maslak’ta bir jazz pikniği düzenlemişti ve bu iki kardeşin güzel enerjisi beni gerçekten büyülemişti.
Aradan yıllar geçti, onlar önce delikanlı daha sonra de genç adamlar oldular, serüvenlerini takip ettim, konserlerini izledim. Derken gün geldi jazz dünyamızın taçsız kraliçesi Zuhal Focan’dan talimat aldım, Anıl Şallıel ‘166 Days’ adlı yeni bir albüm yapmıştı ve bu projeyi jazz severlere duyurmak gerekiyordu. Cihangir’de Firuz Kafe’de oturduk, Anıl konuştu, kayıt oluştu ve zaman su gibi akıp gitti.
Sohbetimizden önce Anıl’ın emprezaryosu sevgili arkadaşım Özlem Köseoğlu’nun gönderdiği basın bültenine göz atmıştım, orada şöyle yazıyordu.
‘166 Days’, Türkiye’deki yeni nesil jazz’ın en üretken temsilcilerinden biri olan saksofoncu Anıl Şallıel’in ilk solo albümü. Geçtiğimiz 10 yıl içinde; funk tutkusunun ürünü What da Funk, kardeşi alto saksofoncu Batu Şallıel’le projeleri Şallıel Bros. ve Önder Focan‘la birlikte yapmış oldukları Funkbook‘la genç yaşına rağmen önemli bir takipçi kitlesi edinen Şallıel, her biri kendi alanının önde gelen müzisyenlerinden olan dostları eşliğinde bu kez kendi bestelerini seslendiriyor.
Piyano ve tuşlu çalgılarda Tolga Erzurumlu, bas gitarda Cahit Kutrafalı ve davulda Ekin Cengizkan‘ın Anıl Şallıel‘e eşlik ettiği albümde; klarnette Hüsnü Şenlendirici, vokalde kendi yazdığı sözlerle Deniz Taşar, gitarda Önder Focan; perdesiz gitarda Cenk Erdoğan, elektro bağlamada Mustafa İpekçioğlu, klasik kemençede Furkan Bilgi, soprano saksofonda Batu Şallıel, trompette Hasan Gözetlik ve perküsyonda Memduh Akatay konuk olarak yer alıyor.

Tolga Erzurumlu & Anıl Şallıel & Önder Focan & Cahit Kutrafalı & Ekin Cengizkan (Photo: Berk Özler)
‘166 Days’ bir jazz albümü ama jazz’dan ibaret değil. İçinde funk da var, elektronik groove’lar da, rap ve fusion da ama en önemlisi, albümde bu topraklarda yaşıyor olmanın getirdiği müzikal zenginliğin yansımaları var. Kimi zaman klarinet, kemençe, bağlama gibi doğulu bir enstrümanın dilinde, kimi zaman perdesiz gitarın tellerinde, kimi zamansa saksofon ve trompetin alaturka üflenişinde… ‘166 Days’ kendi topraklarından beslenmiş ama güncel jazz’la bağını koruyan bir albüm.
Bir tanesi dışında albümdeki tüm parçalar Anıl Şallıel‘e ait. Redd grubunun parçası Nefes; Doğan Duru ve Berke Hatipoğlu bestesi, düzenleme Tolga Erzurumlu‘ya ait.
Anıl Şallıel bu albümü, kişisel projeleri ve eşlik ettiği sanatçıların turneleri gereği sürekli seyahat halindeyken yaşadığı ani kültürel geçişler ve dünyanın farklı şehirlerinde biriktirdiği hatıraların müziğine yansıması olarak tanımlıyor. Gerçekten de albüm çok renkliliğiyle sizi bir yolculuğa çıkarıyor.
Bizim sohbetimizde ise Anıl bana resmi basın bülteninin görünmeyen yüzünü anlattı:
Bu albüm aslında çok gezen çok çalışan genç bir müzisyenin yaşamını anlatıyor. Gün oluyor bir günde üç ayrı yere gidip çalışıyorum, gecesi var gündüzü var ama yorulmadan devam ediyorum.
26 yaşındayım, yeni evliyim, eşim çellist. İki müzisyenin yaşadığı bir evde komşuların işi zor oluyor gerçekten de.
Albümün girişindeki intro bir soundcheck, müziğin kendisinden önce müzisyenlerin hazırlık aşamasını yansıtmak istedim. Benim bildiğim Türkiye’deki hiçbir albümde şimdiye kadar böyle bir şey yapılmadı. Arap Kadri’nin introsu gibi gözüküyor ama aslında tüm albümün introsu.
Arap Kadri müzik camiasında kullanılan bir deyim, tüm müzisyenler için kullanılıyor. Parça sıralamasını Önder Focan ağabeyim yaptı, intro’dan sonra ilk parça bu oldu. Burada Cenk Erdoğan elektirik perdesiz gitar çalıyor. Doğu batı sentezinin fazla abartılmadığı bir birliktelik. Böyle bir sentez tabi ki var. Ben kendi öz müziğimizi görmezden gelen bir müzisyen değilim. Amerikalılar zaten jazz müziğini bitirmişler, bir çok şey denenmiş. Biz onların kökeninden gelerek jazz müziğini elimizden geldiğince temsil etmeye çalışıyoruz. Ama zaten bunu yapan çok var. Farklı şeyler aramak lazım. Bu arada bizim müziğimizde saksofon çalan da pek yok. Jazz ile Türk motiflerini güzel bir şekilde işlemek istedim.
İkinci parçamız Dafi, burada Furkan Bilgi kemençe çalıyor. Yeni Türkü grubunun yirmi senedir tırnak kemençe üstadı ve aynı zamanda TRT sanatçısı. Bu parçada aslında trompet hayal ediyordum, yurt dışından birisine çaldıracaktım ama fikir değiştirdim. Tırnak kemençeyi denemeye karar verince Furkan Abi ile çalıştık ve çok iyi oldu. İlginç de bir deneme oldu çünkü saksofon ve İstanbul Kemençesi unison çalıyorlar. Albümdeki favori parçam da budur. Buradaki müzik insanı bambaşka yerlere götürüyor.
166 Days ise bir müzisyenin hayatını anlatıyor, sürekli hareket halinde yaşayan benim hayatım. Bu parçada Hüsnü Şenlendirici sol klarinet çalıyor. Si bemol klarinet değil. Bu parçada özellikle onun çalmasını istedim. Biz onlarla büyüdük, benim albümümde çalması benim için bir onurdur. Kardeşim Batu da bu parçada soprano saksafon, Hasan Gözetlik alaturka sürdün trompet çalıyor. Deniz Taşar ise sözlerini kendi yazdığı bir İngilizce rap yapıyor.
Nefes albümdeki tek cover, Red grubunun parçası. Parça oldukça uzun, 10 dakika sürüyor ve baştan sona Önder ağabey ön planda çalıyor. Kendisi aynı zamanda benim için bir mentor’dur. Birlikte iki albümümüz var. Piyanoda ise Tolga Erzurumlu var, parçanın sonuna doğru iyice bir kapışıyoruz.
Türk Caz Musikisi sondan bir önceki parçamız. Dün CRR Big Band provasında bir ağabeyim parçayı dinlerken neden bu adı verdiğimi sordu. Sonra ara bölüme geldi ve bağlamayı duyunca sebebini anladı. Parça batı formunda giderken birden doğu müziğine dönüyor. Bu parçada da Mustafa İpekçioğlu elektro bağlama ve Memduh Akatay perküsyon çalıyor.
O.S.L.O. albümün son parçası. Oslo’ya konser vermeye gitmiştik, bilirsin orada güneş pek az gösterir kendisini, işte biz oradayken 6 ay sonra güneş çıkınca herkes kendini sokaklara attı, ben de dolaşıyordum, sahilde durup enstrümanımı açtım ve bu melodiyi çalıp cep telefonuma kaydettim. Parçanın adı da O.S.L.O. oldu.
Albümde piyano ve tuşlu çalgılarda Tolga Erzurumlu, bas gitarda Cahit Kutrafalı ve davulda Ekin Cengizkan albümde bana eşlik ettiler.
Albüm Hayyam Stüdyoları’nda kaydedildi, mix-mastering Emre Yazgın tafarfından yapıldı. O.S.L.O’nun düzenlemesi Cahit Kurtafalı‘ya, diğerleri Tolga Erzurumlu‘ya ait.
Her albüm bana göre bir müzisyenin hayatında bir durak, bir soluk alma ve yaşanan şeylerin toplu olarak ifadesidir. Anıl bu albümle birlikte yavaş yavaş hayallerinin gerçekleştiğini, 30 yaşına kadar dört albüm daha yapmak istediğini söyledi. INCOGNITO gibi bir grup istiyormuş ve What the Funk’ı kurmuş, bu projenin Çok güzel yerlere geldiğini düşünüyor. Kardeşi ile birlkte Şallıel Brothers olarak da tanınıyorlar. Şimdi dünyada tanınmaya doğru gitmeyi istiyor.
Anıl’a göre dünyanın bu kaotik döneminde jazz da bir yerlere gidiyor, Marsalis ekolünü de beğeniyor ama asıl favorisi Robert Glasper ekolü. Bundan sonra jazz müziğinin onun yaptığı gibi new soul, jazz ve rap müziklerinin bir karışımına giderek gelişeceğini düşünüyor. Farklı stilleri reharmonize ediyormuş. Ama temel olarak jazz her zaman mevcut olacak diye düşünüyor.
Bu değişimin ortasında ben de yolumu arıyorum, daha işin çok başındayım ama saksofonumun sesini bulduğumu düşünüyorum. Dünyada bir yer edinmeden önce Türkiye’yi halletmek lazım. Sonra bir Avrupa’ya bakarız. Türkiye’de çok iyi müzisyenler var ama pazarlama ve tanıtım konusunda eksik çok. Ayrıca hem onlara yeterli değer verilmiyor hem de çok kadrolaşma var. Ben diyorum ki hep aynı insanlar kulüplere çıkmasın, başka insanlara da yer verilsin.
Yurt dışına kendi projelerimle gitmek istiyorum, workshop’lara katılabilirim ama yurt dışında sürekli yerleşik yaşamayı veya bir müzik okuluna gitmeyi düşünmüyorum. Her gün daha çok gelişiyorum, ileride de herhalde bugünkünden çok daha farklı olacağım.
Ne öğrendiysek babamız Mümin Şallıel’den öğrendik, kendisi özel bir insandır, çok iyi bir saksofoncu olduğu kadar çok iyi de bir öğretmendir.
Çaylar bitti, sohbet bitti. 166 Gün harika bir albüm, bence Anıl Şallıel adını daha çok sık duymaya devam edeceğiz. Onun çocukluğunu hatırlıyorum ama inşallah ileride dünya çapında tanınmış bir müzik insanı olduğunu da göreceğim.