Antalya kültür-sanat hayatı için önemli bir buluşma noktasına dönüşen Akra Jazz Festival 5. kez kapılarını Antalyalı müzikseverlere açtı. Barut Hotelleri 50 yıldır müşteri ve çalışan memnuniyetini ön planda tutan 13 otelden oluşan bir oteller zinciri. Bu zincirin en müstesna halkalarından biriyse Akra Antalya Hotel. Biz jazz meraklıları için bu oteli özel yapan mevzu ise otel sahiplerinin vizyoner bir bakış açısıyla şehre olan gönül borcunu ödeme fikrini jazz festivali aracılığı ile gerçekleştirmekteki kararlılıkları. Geçtiğimiz 4 yılda “bir senesi çevrimiçi olmak üzere” çok değerli isimlere ev sahipliği yaptı bu festival. Geriye dönüp baktığımızda muhtemelen seyirciyi en çok çoşturan konserler 2018 yılındaki Dany Brilliant ve Electro Deluxe konserleri olmuştu. Akra Jazz bu yıl 3 ve 18 Haziran tarihleri arasında yerli ve yabancı pek çok önemli müzisyeni ağırladı. 3 Haziran akşamı Igor Butman & Fantine ile Moscow Jazz Orchestra konseriyle start alan müzik şöleni Imany, Kokoroko, Deli Bakkal, China Moses, Önder Focan Group, Neşet Ruacan Quartet, Antonio Lizana Ensemble, Akra Genç Jazz, Mark Eliyahu ve Fazıl Say konserleriyle sona erdi. Konser biletlerini kombine olarak alanlar için bilet fiyatlarının sudan ucuz olduğunu belirtmekte fayda var. Bir şehir oteli olarak Akra Hotels’in Akra Jazz’ı Antalya halkına bir armağan olarak dizayn ettiğini düşünüyorum.
Akra Jazz seyircisine eğlence garantili müzik etkinlikleri vaadediyor ve performanslarında bu taahhütü yerine getiriyor. Açık havada, deniz kenarında, çimler üzerinde gerçekleşen etkinlik yurt dışındaki emsallerini aratmayacak muhteviyatta ve kurguda düşünülmüş. Sahne yerleşimi, sanatçının iki ayağını bir pabuca sokmadan rahat rahat aldıkları provalar, sahne gerisi kulis kurgusu, sanatçıların sahneye çıkarken bastıkları kırmızı halı, birinci sınıf ağırlanmaları gibi dışarıdan gözlemlenecek hususlar seyircinin dinlediği performansların kalitesini arttırıyor.
Seyirci tarafında çimler üzerinde danslar, bistrolarda yudumlanan keyifli kokteyller, yaşlı veya rahatsız müzikseverler için oturarak izleme imkanına kadar her şey düşünülmüş. Seyirciler kapıda güler yüzle karşılanıyor ve güler yüzle uğurlanıyorlar. Antalya’daki pozitif hava, insanların yüzündeki tebessüm ve ılık esinti biz İstanbul’dan gelen müzikseverleri çok rahatlatmıştı. Beydağları’ndan esen ılık meltem konser alanındaki müzik sesleriyle karıştığında tüm yılın yorgunluğunu attıracak bir dinlenme ve elektrik boşaltma ayinine dönüşmüştü.
Bu noktada Akra Jazz’ın fikir babası ve kalbi olan “tanıyanlar kendisini çok iyi bilir ama tanımayanlar için” klasik ve jazz müzik organizatörü Kadir Dursun’dan 1-2 cümle bahsetmek isterim. Sanatçılarını, teknik ekibini ve davetlilerinin her birini adeta birer aile bireyi sıcaklığında karşılayan, ağırlayan, hatırşinas, düşünceli bir müzik aşığı kendisi. Hizmet sektörünün çekirdeğinden yetişmiş olduğu için egolarından tamamen arınmış, yumuşak huylu bir Anadolu beyefendisi. Kendisi gibi kibar ve işinin erbabı bir ekip kurmuş durumda. Titizliği, iş bitiriciliği ve detaycılığı ile emsaline az rastlanır bir müzik profesyoneli. Kendisini görev başında izlerken sakin enerjisiyle her işin üstesinden kalkabileceğinden emin oldum. Başardıkları gelecek işlerinin referansı olsun Kadir Dursun varken gelecek sene için beklentilerimizi daha da arttırmamız normal.
Bir jazz yazarı olarak davet edildiğim Antalya Akra’da kaldığım sürece provalardan ve konserlerden arta kalan vakitlerimizde Jazz Dergisi editörü Zuhal Focan, Önder Focan Group üyeleri Şenova Ülker, Ozan Musluoğlu, Bulut Gülen ile Neşet Ruacan Group olarak Engin Recepoğulları, Turgut Alp Bekoğlu, Volkan Topakoğlu, Akra Jazz Band ekibinden Çağlayan Yıldız, Burak Cihangirli, Ozan Çelikel ile birlikte müzik sohbeti gerçekleştirme fırsatı buldum. Bir jazz sever olarak Türkiye’de icra edilen jazz’ın en kıymetli temsilcilerinin birkaçı ile fikirlerimi paylaşmak onlardan görüş almak benim için inanılmaz bir tecrübeydi. Yerinde deneyimlemeden, bilgi sahibi olmadan fikir satmaya çalışmak yerine Akra’da yaşananları sizlere doğru aktarabilmemin yolu Akra’da olmak, havayı koklamak, güzellikleri ve olumsuzlukları size harfi harfine aktarmak olmalıydı.
İzleme fırsatı bulabildiğim konserler hakkında genel bir görüş olarak şunları söyleyebilirim. Öncelikle festivalin genel anlamda sanatçı seçkisi dinleyici beklentilerini tam olarak karşılayacak şekilde. Yaz ve jazz akşamında jazz’ın dans ettiren, mutlu eden tarafını yaşamak isteriz. Dünyada olumlu karşılığı olan yerli ve yabancı isimler davet edilmiş ve buna mukabil seyircilerinin de desteği gözle görülür şekilde tam. Yerli sahnenin en tecrübeli “jazz gibi jazz” yapan kurucu babaları da festivalin sanatçıları arasında yer alıyor. Jazz’ın nesiller arası tecrübe aktarımı olduğunu bilen biz deneyimli jazz severler için bu tavır eşsiz kıymette. Geçmişimize saygımız olacak ki geleceğimiz parlak olsun. Bununla birlikte IKSV ortaklığı ile İstanbul Caz Festivali Genç Caz albümünde yer alan genç kardeşlerimizin de içinde yer aldığı yarı-profesyonel, jazz’ın parlayan genç yıldızlarının uluslararası profesyonellerin de olduğu bir sahnede performans gerçekleştirmeleri ise ayakta alkışlanacak bir jazz’a destek hareketi.
Bilet fiyatlarının ulaşılabilirliği tamam, içerik kalitesi tamam, eğlence tamam, ağırlama, uğurlama, ulaşım-konum tamam. Bulunduğumuz süre boyunca herhangi bir aksilik gözlemlemediğimize göre 5. Uluslararası Jazz Festivali bizden tam not aldı.
Şahsi görüş olarak takip edebildiğim konserler arasında Deli Bakkal ve Kokoroko konserlerinin olduğu akşamda müziğin içine giremediğimi söyleyebilirim. Her iki grupta son dönemde isimlerinden sıklıkla söz ettiren, konser verdikleri salonların kapılarında dinleyicilerin uzun kuyruklar oluşturdukları, konserlerine biletlerin zor bulunabildiği gruplar olmalarına rağmen bir dinleyici olarak beni yakalamayı tam başaramadılar. “Deli Bakkal” grubu çok dinlediğim türde bir müzik icra etmemesine rağmen enerjisiyle dikkat çeken bir grup. Performans sırasında vokal ve orkestra arasında uyumu hissetmekte zorlandım. Kokoroko konserinde ise grubun genelde benzer motiflerin tekrarıyla groove’lu bir müzik yaratmanın ötesine geçemediklerini düşündüm. Konser öncesi izlediğim deli fişek performanslarının gerisinde kalmışlardı. Ama dinleyiciler için durum çok farklıydı. Haklarını yemeyeyim iki grupta da seyirciyi dans ettiren, genel beklentiyi karşılayan bir performans gerçekleştirdi. Ortamda son derece keyifli bir hava gözlemleniyordu. Belki bende bir sorun vardı, ya da odaklanamamıştım.
10 Haziran akşamı ilk konserde Önder Focan Group son albümleri Aubergine’den ve uyarlama parçalardan bir seçki ile seyircilerinin karşısındalardı. Önder Focan’ın geleneksel jazz’a kendi elinin lezzetini katarak hazırladığı tariflerini zaten severim ama beni can evimden vurdukları ân konserin girişindeki Roy Hargrove bestesi Strassburg St. Denis oldu. Kendisiyle sohbetimiz sırasında öğrendiğime göre bu parça Şenova Ülker’in favori parçaları arasında ve içinde yer aldığı konserlerde sıklıkla icra ediliyor. Ben de bir Roy Hargrove takıntılısı olarak bu parçadan çok keyif aldım. Önder Focan Group konserinin hemen ardından sahnede China Moses ve ekibi gitar ve trompette Josiah Woodson, keyboard ve piyanoda Vincent Charrue, davulda Vincent Tortiller ve basta Jasen Wraver sahnedeydi. Moses’ı daha önce birkaç kere izlemiş biri olarak bu ana kadar izlediklerim arasında en çok keyif aldığım performansının bu performansı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Moses, dinleyicilerinin nabzını çok iyi kontrol edebilen onları nasıl eğlendireceğini çok iyi bilen bir yıldız. Rock müzikten siyah amerikan müziğin uçsuz bucaksız kıyılarına nefis bir yolculuk yaptık.
Ertesi akşamın açılışında duayen gitarist Neşet Ruacan müzisyen arkadaşları Turgut Alp Bekoğlu, Engin Recepoğulları ve Volktan Topakoğlu ile beraber sahnedelerdi. Ülkemizde jazz müziğin gelişimine tarifsiz katkılar gerçekleştirmiş Ruacan’ın Akra Jazz sahnesinde misafir edilmesi Akra Jazz Festivalinin ülkemizdeki jazz geleneğine duyduğu saygının eşsiz bir göstergesi. Kolektif ve solo bölümleriyle nefis bir jazz akşamıydı.
Neşet Ruacan Group’un hemen ardından Flemenko Jazz ekibi Antonio Lizano sahnedeydi. Konser öncesi menajer ve prodüktör arkadaşım Selin Çelik gruptan bana bahsettiği için dersimi çalışma fırsatım olmuştu. Grubun müziklerini dinledim, videoları izledim, işlerine aşina olmuştum. Flamenko dans ile beraber hazırladıkları keskin ve yırtıcı İspanyol müziğine kendimi oldukça hazırlamıştım ama beklentilerimin çok üstündeki güçlü performans grubu canlı izlemenin çok daha önemli olduğunu bana hatırlattı. Konserin sonunda “Mambé, Mambé, Mambé” sözleri dillerimize dolanmıştı bile. Bir grubu canlı canlı izlemeden müzikleri hakkında asla tamamen fikir sahibi olamazsınız. Bu sebeple konseri ve festivali meydana getiren Akra Hotels ve Forte Müzik ekibine bir kere daha teşekkür ederim.
Yazımın sonuna geldiğimde Akra Jazz Günlüğümün en tatlı kısımlarına varıyorum. Akra Jazz’ın en keyif aldığım bölümü konser sonraları yine otel içinde yer alan The 251 Soul Club’te gerçekleşen jam session’lar belki de konserden bile daha keyifliydi. Konser veren sanatçı konser sonrası veya bir gün öncesi Çağlayan Yıldız yönetimindeki Akra Jazz Band ile doğaçlamalar yapıyor ve müthiş bir kültür alışverişine tanıklık ediyorsunuz. Sanatçıların seyircileri ile bir masaya karşılıklı oturup sohbet edeceği birlikte aynı sahnede doğaçlama ter döktükleri muazzam samimi bir ortam var The 251 Soul’da . Umarım gelecek senelerde bu kulüpte Akra Jazz’ın ana sahnelerinden biri olarak festivale katkı sağlar ve irili ufaklı pek çok farklı performansla ülkenin major festivallerinden biri olma yolunda ışık hızında ilerler. Akra Jazz Festivali ülkemizde sayısı gittikçe artan jazz festivallerinin arasında örnek teşkil eden, programı merakla beklenen ve beğeni toplayan festivaller arasında kaptan köşküne yerleşmeye aday festivallerden.
Önder Focan
Antonio Lizana
China Moses