Kontrbasçı Dan Sheppard Jazz Dergisi’nin sorularını yanıtladı.
Genel olarak jazz müziğinin bütün örneklerini sevdiğini belirten müzisyenin kendisini en çok özdeştirdiği tür bebop.
New Orleans’a dört kez gittiğini belirten Sheppard tekrar gitmek istediğini söylüyor. Bu şehirdeki en sevdiği jazz mekanları Snug Harbor, Kermit’s Treme Mother in Law Lounge, Preservation Hall, ve Tipitina’s.
Eğer ıssız bir adaya düşerse yanına alacağı beş jazz albümü Cannonball Adderley ‘Somethin’ Else’, Avishai Cohen’ ‘Seven Seas’, Chick Corea and Return to Forever ‘Light As A Feather’, Hank Mobley ‘Soul Station’, ve Dexter Gordon ‘Go’.
“Dünya şu anda çok karışık bir durumda, beraber olun. İyi olun, beraber müzik yapın ve pozitif olun.“ diyor.
Sheppard ve grubunu Brighton’da canlı dinleme olasılığını yakaladım. Umarım onları tekrar dinleyebilirim.
Kontrbasın çalmak istediğiniz entrüman olduğuna nasıl karar verdiniz?
12-13 yaşlarındayken okulumuzdaki bir grupta beraber çalan üç gitaristten biriydim. Bir gün aramızdan birinin bas çalmayı öğrenmesi gerektiğine karar verdik. Bu da bendim! Bir bas gitar aldım ve daha sonra, 17 yaşındayken, bana bir kontrbas miras kaldı. Onu çalmayı o kadar çok sevdim ki diğer bütün enstrümanlardan vazgeçtim.
Bu basın size kimden miras kaldığını öğrenebilir miyim?
Büyük dayımındı.
“Swing hissi” denilen şeyi nasıl açıklıyorsunuz?
Bir triplet ile noktalı minim arasında bir şey. Hissettiğinizde anlıyorsunuz.

Dan Sheppard & Jason Henson (Photo: internet/unknown)
Çalmayı ilk öğrendiğiniz parça(lar) neydi?
Sanırım ‘All Blues’ ya da ‘So What’, Miles Davis’in ‘Kind of Blue’ albümünden. Anne ve babamda bu albüm vardı ve hep bu parçaları çalmayı denerdim.
Chick Corea ve Herbie Hancock’un müziğini seviyorsunuz ve bebop ilgilendiğiniz asıl tür. Zamanla müzik algınız nasıl gelişti? Kimlerden etkilendiniz?
Ailemin albümlerini dinlediğimi hatırlıyorum ve çok güzel bir koleksiyonları vardı. ‘Kind of Blue’ isimli albümü çok severdim ve ondan sonra 70ler jazz/funk albümlerini dinlemeye başladım. Daha sonra önceki yılların müziğini dinlemeye başladım, özellikle bebop ve swing. Genel olarak jazz müziğinin bütün örneklerini seviyorum ama kendimi en çok özdeştirdiğim tür bebop. Beğendiğim modern müzisyenler de bu tarz bir geçmişe sahip.
Bu modern müzisyenler hangileri?
Christian McBride, Kenny Garrett, Joe Lovano, John Patitucci.
Jazz basçıları genelde “grubun kalp atışı” olarak tanınır. Buna ne diyorsunuz?
Bu sorumluluklardan bir tanesi… Hangi tür jazz olduğuna bağlı sanırsam. Mesela bazı gruplar hep birlikte doğaçlama yapar, kimse zamanı vurgulamaz. Benim yapmayı hoşlandığım şeyler genelde bas ve davul ağırlıklı olanlar.
Sağ elinizi mi yoksa sol elinizi mi kullanıyorsunuz? Bu performansınızı nasıl etkiliyor? Vücut dili kontrbas çalarken ne kadar önemli?
Solağım. Gençken çok yaşlı bir keman öğretmenim vardı, bana sağ elimle çaldırırdı. Şu anda performansımı nasıl etkilediğiyle ilgili pek ilgilenmiyorum–iki elin de yapması gereken şeyler var. Vücut dili hakkında da pek düşünmüyorum. Sadece rahat ve verimli olmaya odaklanıyorum. Kendime zarar vermezsem yıllarca devam edebilirim demek bu!
Jazz kontrbasçıları grubun diğer üyeleriyle karşılaştırınca daha sakin ve sessiz insanlardır derler. Buna katılıyor musunuz?
Bu sanırım bir efsane. Her entrümanı çalan içine kapanık insanlar olduğu gibi dışa dönük insanlar da var. Herkesde aslında ikisinden de birer parça var.
Hiç New Orleans’a gittiniz mi? Gitmediyseniz görmek istiyor musunuz?
Dört kez gittim ve tekrar gitmek istiyorum! Çok güzel bir şehir.
Nasıldı?
İnanılmaz–birkaç konser verdik ve yerel müzisyenler gelip bize eşlik ettiler. Bizi kendi konserlerine ve onlarla çalmaya davet ettiler. Çok misafirperver ve arkadaşcalısı bir deneyimdi. Orada müzikten beklenti çok yüksek ve konserlerinde çok eğleniyor gibilerdi.
New Orleans’taki favori jazz mekanlarınız hangileri?
Snug Harbor, Kermit’s Treme Mother in Law Lounge (gerçekten!), Preservation Hall, Tipitina’s.
Ve aklınızda kalan başka hatıralar var mı?
Bir defasında ‘second line’ denilen bir aktiviteye katılmıştık–burada birçok sosyal klüp bir araya gelip Kızılderili liderlerini ve bandoyu sokaklarda takip ediyorlar. Birkaç saat sürüyor. Yolda planlanmış mangal ve içki durakları oluyor. Sonrasında çok güzel bir mahalle barında müzik dinleyip Cajun yemekleri yemiştik. Çok güzel bir gündü.

Dan Sheppard (Photo: internet/unknown)
Yararlandığınız kaynakları paylaşmak ister misiniz?
‘Discover Double Bass’ (https://discoverdoublebass.com/) teknik bilgi için iyi bir kaynak. Bunun dışında kaynaklarım dinlemekten hoşlandığım albümler–sevdiğim parçaları çalmayı öğrenmek ve benzeri.
Solo çaldığınızda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Daha melodik, ritmik ya da armonik mi çalıyorsunuz?
Arada farklı şeyler yapmayı seviyorum–bence melodi en önemli unsur, bu yüzden melodik ifadeler kullanmaya çalışıyorum ve bunları ritmik fikirler ve alışılmamış armonilerle birleştiriyorum. Her zaman araya mizah katmaya çalışıyorum. Durmadan çalmak yerine biraz alan bırakmayı ve fikirlerin oluşmasını beklemeyi seviyorum. Solo çalarken odaklanıyorum.
Enstrümanınızın limitleri neler?
4 tel ve 3 oktav. Limitler içinde yeni fikirler yaratmaya zorlanmayı seviyorum. Mesela piyanoda o kadar çok olasılık var ki neyi seçip neden vazgeçeceğime karar veremiyorum.
Biraz The Jazz Agency hakkında konuşabilir misiniz?
Arkadaşlarım ve kendim için iş bulabilmek adına kurduğum bir ajanstı. Birkaç yıl iyi işledi ama şimdi pek yoğun değil. Nasıl tekrar işleyebileceğine odaklanacak kadar vaktim yok, o yüzden pek aktif değilim bu konuda.
Issız bir adada kalsanız yanınıza alacağınız beş jazz albümü ne olur?
Haha. Zor bir soru.
Cannonball Adderley – Somethin’ Else
Avishai Cohen – Seven Seas
Chick Corea and Return to Forever – Light As A Feather
Hank Mobley – Soul Station
Dexter Gordon – Go
Korona zamanındaki canlı performanslar hakkındaki fikriniz nedir?
Birkaç tanesini izledim. Fena değiller ama konserdeymişsiniz gibi hissetmiyorsunuz. İnsanların bunu yapıyor olması hoş tabi.
Müziğin geleceği nedir sizce?
Niş bir arayış olduğu için hep marjinlerde olacak. Çok enteresan projelere sahip pek çok genç müzisyen var–umarım hep böyle olur! Hepimizin ayrı bir yeri var ama herkes kendi müzik çevresinden sorumlu. Konserlere gidin, albümleri alın, konser organize edip tanıtımlarını yapın. Eğer içinizden gelerek yaparsanız iş gibi olmuyor.
Sizi ve online performanslarınızı nasıl takip edebiliriz?
Online performans planım yok. Gerçek hayatta konserlerimi genelde Facebook üzerinden duyuruyorum.
Üzerinde çalıştığınız yeni bir proje var mı?
Evet, Sara Oschlag yeni bir albüm hazırlığında ve tüm müzisyenler kendi kısımlarını uzaktan kaydedip yolluyor. Dünyanın farklı yerlerinden pek çok müzisyeni bir araya getirdi. İlginç olacak!
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Her zaman nazik olun. Dünya şu anda çok karışık bir durumda, beraber olun. Online kavgalara karışmayın ya da insanlara karşı kaba olmayın. İyi olun, beraber müzik yapın ve pozitif olun.