Sadece piyano.
Dumanlar.
Benjamin Clementine sahnede.
Cansız mankenlerin karşısında bir can fışkırıyor.
Çığlıklar.
Bassi tuuubaaa bitt tu bii çii bassoo bassuu bossaa hangdi bi hangdi bi…
Diğer enstrümanlar geldi.
Üçüncü şarkıda istediğim tek şey güneş gözlüğü. Sahneden üstümüze gelen o dönen beyaz ışıktan korunmak için yere bakıyorum performans boyunca. Bu güçlü ışık kaynağı ile yanımdaki kadının spor ayakkabısındaki logo da fosforlandı.
Davulla uyumlandığında ışıklar başımın tacı. Bum tıs bum tıs’lı yanıp sönüyorlar.
Geleceğe Dönüş’e ışınlanabiliriz.
Bizi şarkısının içinden selamlıyor Clementine. “Hope you are doing well.”
Sesi isyankâr. Piyanoda yaptıkları muzır.
Sahnedeki çıplak mankenlerin boynunda siyahlar var.
Gaz lambasını andıran loş ışıklar.
Clementine’in işçi tulumu ve yalınayak performansı coşkuyu, melankoliyi ve başkaldırıyı teklif ediyor.
Diğer yandan, Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’ndeki bu performansın biletleri 60, 90, 120, 150, 180, 250 TL.

Benjamin Clementine (Photo: Selçuk Polat)
Alkışlar cömert.
Clementine “London is calling you, what are you waiting for, what are you searching for?” diyor. Kapağında Fernando Pessoa olan defterime “Sahnede nasıl bir dünya yaratsam?” yazıyorum.
Clementine’e şair diyorlar.
Kreşendosu hoşuma gidiyor.
Bu sırada hayal dünyamda şunlar oluyor: Bir an Björk gelecek sanıyorum. Sahne Dancer in the Dark’a dönüşür gibi. Yann Tiersen tepeden inen dev bir cımbızla sahneye bırakılacak hissi. Sonra tam-tam dansı yapanlar geldi. Ve her şey dumanla pof diye yok olup modern dansçıların uçuşması ile sonlandı. Gözlerimi açtığımda o cansız mankenleri gördüm yine. Acaba Clementine onlara ne demek istiyor? “Haydi halkım gidelim” mi diyecek? Yoksa “Siz ne anlarsınız ey robotlar!” mı diyecek? İkisi de olmadı. Yanlarına gitti. “Talk to me, say something” dedi. “Konuş benimle, bir şeyler söyle.”
Bakınız:
Piyanonun başına gidiyor. “Women” diyor bastıra bastıra. “Kadınlar.” Sonra kaldırıyor kafasını. “You, guys walking around all the time, don’t you just sit down, it is annoying” diyor. “Hey, dolaşıp duruyorsunuz. Neden oturmuyorsunuz? Rahatsız edici bu”.
Nina Simone belgeselinde vardı öyle bir sahne. “Sit down” diye bağırıyordu bir izleyiciye. Oturduğum yerde, bilgisayar karşısında kendime çeki düzen verip korkmuştum, Nina Simone’dan “Otur yerine”yi duyduğumda. Bahsettiğim sahneyi ikinci dakikadan itibaren şu linkten izleyebilirsiniz:
Clementine’in Nina Simone’a benzetildiğini de buraya not düşmek isterim.
Bakınız IKSV tanıtım yazısı: “Nick Cave ve Tom Waits ile üç kahramanından biri olan Nina Simone’un izinden gitmeye devam ederken, geçtiğimiz yıl yayımladığı ikinci albümü I Tell A Fly ile müziğinin o sarsıcı tesirini bir kez daha kanıtladı”.
Kafamı çeviriyorum. Karınca gibi dolanan insanları görüyorum tepede. Çocuğum varmış da misafirliğe gitmişiz de, ayıp bir şey yapmış da mahcup olmuşum gibi utanıyorum.
Sonra yine hayal dünyam zıplıyor. Neden bilmiyorum çalan şarkıda içimden Kağızmana Ismarladım Nar Gele geçiriyorum. İki tokat. Geri dönüyorum. Bilinçaltımın yaptıkları inanılmaz. Adiós diyor o sırada Clementine. Bir ara çok şükür jazz referanslı sesler de beni ziyaret etti. Clark Terry’nin Mumbles’ına taşıdı sahnede olanlar beni. Fısıltıların ve çığlıkların yan yana olduğu bu atmosferde gözüme IKSV afişinde yazan jazz festivalinin 25. yaşı çarpıyor. Kendi yaşımı hesaplamaya çalışıyorum. Birinci senesinde acaba nerede, ne yapıyordum? Tek başına ünlem sesleri çıkarıyor o sırada Clementine. Operaya da uğradı uğrayacak. “Sıcak” diyor. “It’s hot!” Seyirciler gülüyor. Seyircilerde bir bebeği sevme arzusu seziyorum, sahne ile ilişkileri öyle.
Istanbul Congress Center’ın logosuna gözü takılıyor Clementine’in. “Orası neresi” diyor? “Is it political?” Oraya bir şarkı yazıveriyor sahnede. “Politik bir yer mi?” Bakınız ilgili video:
Karnım acıktı ve üşüdüm. “Çıkışta köfte ekmekçiler var mıdır?” diyorum içimden. Elimin tersi ile ağzımı sildiğimi, bir ısırık daha koparırken Clementine ile göz göze geldiğimi hayal ediyorum. O ise “It’s a wonderful life” diyor.
Bu sırada Clementine’in para kazanmak için metroda şarkı söylediğini, sokaklarda evsiz yaşadığını, hostelde tanımadığı insanlarla günübirlik kalıp çalınmasın diye eşyalarını ranzanın altına sakladığını bilmiyordum. Evsiz geçen Londra ve Paris sokaklarındaki hayatından haberim yoktu.
“Müzik insanlarla konuşma sebebimdir” dediğini de bilmiyordum.
2015 yılında ilk albümü At Least For Now ile Mercury Ödülü’nü aldığını da…
Konser boyunca beni ziyaret etmeyen bir Charlie Chaplin The Factory Work kalmıştı, o da geldi. Bu ziyaretçiler bende birikmiş hislerin, o an dinlediğim müzik tarafından tetiklenmesine işaret ediyor.
Türkiye’den müzisyenler de çalıyor Clementine ile. Onlar siyahlar içinde ve topuklu.
Karşı çapraz sıramızda Sevin Okyay ve Mehmet Atak’ı görüyorum. El sallıyorum. Karşılık gelince nasıl seviniyorum. “I am an alien” diyor o sırada Clementine.
Wishing Turkey happy…
Wishing Turkey free…
Bakınız ilgili video:
Sesi ağlıyor. Ben ağlamıyorum. Herkes ayakta. Türkiye’ye mutluluk ve özgürlük diliyor. Haksız yere içeride olanlar gözümün önünden geçiyor bir bir.
Üniversiteye geliyorum ertesi gün. Clementine’in London adlı eserini açıyorum. Yumruklarımı sıkıyorum. Marş söyler gibi rap rap, çapa sallayan hissimle koridorlardan geçiyorum. Yemekhaneyi buluyorum. İki kaşık makarnayı ağzıma tıkıyorum. Akşam sahne alacağım grup konserimizde (Sibel Köse Jazz Vokal Atölyesi-Şakıma Bayramı) ne küpem ne ayakkabım olsun istiyorum. Firar etmek istiyorum. Kaybolmak. Gözümden iki damla yaş akıyor. Olsun diyorum Benjamin. Bu tesadüf olamaz. Bana bir şey söylemeye geldin. Ve ertesi gün gerçekleşecek olan Kiev’deki konserine doğru yola çıktın.
Kendi kendime hikâyeme sahip çıkacağıma söz veriyorum.
Tıpkı senin yaptığın gibi.
Benjamin Clementine
Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi
Temmuz 2018
Set List:
Cornerstone
Phantom of Aleppoville:
Condolence:
Winston Churchill’s Boy
London:
Nemesis
People and I
Adiós
Ave Dreamer
I Won’t Complain:
Müzisyenler:
Benjamin Clementine (piyano)
Axel Ekermann (bas gitar)
Alexis Bossard (davul)
Barbara Le Liepvre (çello)
Melisa Uzunarslan (birinci keman)
Özgecan Kızılay (ikinci keman)
Öykü Koçoğlu Erdem (viyola)
Aslı Yetişener (kontrbas)