EFG Londra Jazz Festivali, 30. yılını kutlamak için Zorlu PSM’e geliyor. İngiliz sahnesinin tanınan duo’su Binker & Moses ile birlikte jazz ve afrobeat’i birleştirerek eşsiz prodüksiyonlara imza atan Kokoroko, 28 Mayıs’ta sahne alacak.
Binker Golding; İngiliz bir jazz saksofoncusu, besteci ve grup lideri. Kuzey Londra’da doğup büyüyen Golding, sekiz yaşından beri saksofon çalıyor. Middlesex ve Guildhall Müzik ve Tiyatro Okulu eğitimlerinin yanı sıra jazz geleneğinde geniş çaplı deneyime sahip. Steve Williamson, Jason Yarde, Denys Baptiste ve Gilad Atzmon birlikte öğrendiği ve sahne sergilediği saksofonculardan birkaçı.
Bir İngiliz jazz davulcusu, besteci, müzik yapımcısı, grup lideri ve radyo programcısı olan Moses Boyd ise güney Londra’da Catford bölgesinde doğup büyümüş. Trinity Laban Müzik ve Dans Konservatuarı’ndan jazz davullarında Müzik Lisans derecesine sahip. Miles Davis’in Kind of Blue ve Dizzee Rascal’ın Boy in Da Corner Boyd’un üzerinde büyük etkiler bırakan parçalar olarak biliniyor.
Bir duo olarak Binker & Moses ardı ardına üç albüm yayınladılar ve bir MOBO Ödülüyle birlikte iki Jazz FM Ödülü ve bir Parliament Jazz Ödülüne layık görüldüler. Binker & Moses’ın ilk albümü olan ve modal-, free jazz-, funk ve hip-hop karışımı Dem Ones, 2016 yılında yayınlandı.
Binker & Moses ile beraber Kokoroko’ya İstanbul’a hoşgeldin demek istiyoruz. Trompetçi ve besteci Sheila Maurice-Gray Kenya’da 2014 yılında bir atölyeye katıldıktan sonra kurdu. Kokoro 2018 Şubatında Londra’nın yeni jazz, funk ve küresel ritimlerinin bir gösterimi olan ödüllü Brownswood derlemesi We Out Here’a Abusey Junction isimli parçaları ile katkı sağladı.
Binker ve Moses Uluslararası Jazz Günü (IJD)’nden önce sorularımızı cevapladı ve Uluslararası Jazz Günü’nün (30 Nisan) Moses’in doğum gününe denk geldiğini öğrendik. Doğum günün kutlu olsun, Moses!
Jazz size göre nedir? Yıllar içerisinde jazz anlayışınız hiç değişti mi?
Binker: Doğaçlamanın veya doğaçlamacı bir doğanın merkezi olduğu müzik. Bu doğaçlama ağırlıklı olarak 20. yüzyıldan, 1903-1959 yılları arasında ortaya çıkmış Siyahi Amerikan müziği geleneğinden esinlenilmiş olmalı. Bu konudaki görüşüm hiç değişmedi. İleride değişir mi emin değilim.
Moses: Eskiden benim için açıklaması doğaçlama Siyah Amerikan müziğiydi, şimdi ise daha çok Siyah Diaspora Müziği olarak görüyorum.
Jazz sanatçısı olmak istediğinizin nasıl farkına vardınız?
Binker: Doğaçlama jazz yapmanın özgürlüğü ve dil elementleri her zaman hoşuma gitmiştir. Müzik yoluyla düşündüğüm şeyleri ifade etme fikrinden hoşlandım. Bu müziğin zorluğuna meydan okumak hoşuma gitti. İmkansız şeyleri seviyorum. O hayat tarzı ve imajı, o gizemi sevdim. Müzisyenlerin büyük mirasının bir parçası olmak istedim.
Moses: Bu özgürlüğü sevdim, bana bir müzisyen olarak diğer müzik türlerinde esnek olabilmem için kazandırdığı benzersizliği ve kabiliyeti…
Enstrümanınız hakkında hoşunuza gitmeyen bir şey var mı?
Binker: Gitar gibi değildi. Saksofonun asıl kötü tarafı, aynı anda iki farklı notayı çalabilen bir enstrüman olmaması. İyisini bulmak zor. Herkes sizi imkansız dehaların standartına tutuyor çünkü sizi otomatik olarak Coltrane, Rollins, Henderson ve Brecker’le kıyaslıyorlar. Taşıması zor. Yüksek perdelerde akordu bozmadan çalmak zor. Daha böyle elli şey daha kolaylıkla söyleyebilirim, ama nihayetinde çalmaya değer.
Moses: Saksofonu etrafta taşıyıp durmak ve kurmak zorunda kalmayı ben oldukça sıkıcı buluyorum, ama artık kabullendim bunu. İşin bir parçası bu.
Konser öncesi bir ritüeliniz varsa nedir?
Binker: Yalnızca birlikte çalacağım müzisyenlerle olmak. Ruhlarını anlamak ve iyi hissediyorlar mı görmek istiyorum. Elimdeyse yardımcı olmak istiyorum. Saksofonu ısıtıyorum, bazı alıştırmalar yapıp parmaklarımı esnetiyorum. Aynı zamanda vücudumun tamamıyla hareket ediyorum; mümkün olabildiğince çok kas ile her yeri esnetiyorum. Bir sigara yakıp seyirciler arasında bir yerde, hayatta hiçbir şeye sahip olmayan ve buraya bir sebep için gelmiş biri olduğunu hayal ediyorum. O kişi için çalıyorum, salondaki diğer herkes ayrılsa bile.
Moses: Bazı hafif esnemeler yapıyorum, kan dolaşımını arttırmak için birazcık hareket sadece, fazla bir şey değil.
En çok nerede çalmaktan hoşlanıyorsunuz?
Binker: Nerede değil. Kime çaldığımız önemli. Nerede çaldığım bir şey ifade etmiyor, önemli olan şey kim için çaldığım. En ihtiyacı olan kişi için çalıyorum. Neden ihtiyaç duydukları önemli değil. Onlar biliyor.
Moses: Londra, memleket konserleri benim favorim. Yaşadığın yerden çok da fazla uzakta olmayan bir yerde çalmakla ilgili özel bir şey var.
Uluslararası Jazz Günü’nün sizin için anlamı nedir? Kutlayacak mısınız?
Binker: Belki de bir Uluslarası Jazz Günü olması güzel, ama jazz dünyasında yaşamayan çoğu insanın buna dikkat etmeyeceğini tahmin ediyorum. Ben sekiz yaşımdan beri her gün jazz’la yaşıyorum, yani bu benim için öyle başkadan bir gün. Ama eğer bu müzisyenlerin tanınmasına yardımcı oluyorsa bu harika.
Moses: Bana kalırsa kültürel önemi olan şeylerin tanınması önemli. Jazz; tüm modern müziğe etkisini bırakmış, en azından bir güne sahip olmayı hak ediyor; bir de doğum günüme denk geliyor, o yüzden kutlayacağım.
Sadece bir albüme sahip olma hakkınız olsaydı ne seçerdiniz?
Binker: Rachmaninoff’un 3.cü Piano Concerto’su
Moses: Bu oldukça zor bir soru. Şu an için konuşmam gerekirse büyük ihtimalle Bob Marley ve The Wailers’dan Catch A Fire olurdu.
South Bank Londra’da Tomorrow’s Warriors jazz eğitimi programında yer aldınız. Jazz eğitiminin sizin için ne anlama geldiğini anlatabilir misiniz? Jazz müfredatınız nasıl görünüyor?
Binker: Aslında Tomorrow’s Warriors’a ve onların eski öğrencilerine eğitim veriyorum. Müfredatım çok sayıda Louis Armstrong, Duke Ellington, Miles Davis, Ornette Coleman, Coltrane ve diğer isimleri de içeren geleneksel jazz parçalarından oluşuyor. Aynı zamanda da blues’a, gospel müziğine ve daha fazlasına değinen Amerikan müzik tarihi dersleri de veriyorum. Jazz yapmanın ne demek olduğunu öğrenmenin Siyahi Amerikan müziğini kavramaktan geçtiğini düşünüyorum.
Moses: Bana göre, jazz eğitimi önemli. Popüler müziğin temelini oluşturuyor; eğer bir müzisyen olmaya çalışıyorsanız olabildiğince fazla öğrenmek önemlidir. Benim müfredatım öncülerin repertuvarlarını öğrenmek, doğaçlama için gerekli olan eser kitaplarını okuyup armonileri öğrenmek ve bir müzisyen olarak müzik dünyasında nasıl hayatta kalacağını öğrenmekten oluşurdu.
MOBO ödülü, iki Jazz FM ödülü ve bir Parliamentary Jazz Ödülü kazandınız. Ödüller çalışmanızı motive ediyor mu? Ödüller hakkında bir yorum yapmak ister misiniz?
Binker: Onları kazandığımız için her ne kadar mutlu olsam da çalışmamı hiç etkilemedi, Moses’ı da etkilemediğine eminim. Her zaman planlarımız doğrultusunda yol aldık. Ödüller bize yardımcı oldular fakat müziğimizi değiştirmediler.
Moses: Pek sayılmaz; ödül için müzik yapmıyorum; almak güzeldi elbette ama asıl amaç bu değil. Ödüllerle hiçbir sorunum yok, ancak insanların akıllarında bir ödül düşüncesiyle müzik yapmamaları gerektiği düşüncesindeyim.
Sanatın öbür dalları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Binker: Hepsinin benim için değeri ayrı, hepsi üzerine akıl yoruyorum. Müzik haricinde en çok filmler hakkında düşünüyorum. Sanat, genel olarak benim için çok önemli. Aile ve arkadaşlarımdan sonra benim için en önemli şey. Sanatı benim bir çalışmam olarak görüyorum. Sanatın felsefesini çok ciddiye alıyorum ve sanatın amacı hakkında neredeyse her gün düşünüyorum. Aklımı yoracak daha iyi bir konu düşünemiyorum.
Moses: Sanatın diğer dallarını oldukları gibi kabul edip sindirmeye çalışıyorum. Müziği her gün analiz ediyorum, bu yüzden diğer sanat dallarıyla bundan kaçıp dinlenmek benim için iyi oluyor.
Gürültü sizin için ne anlama geliyor?
Binker: Dinlenmesi amaçlanmayan önemsiz ses.
Her gün düzenli olarak egzersiz yapıyor musunuz?
Binker: Çoğunlukla evet.
Moses: Maalesef hayır, ama elimde olsa yapardım.
Jazz üzerine şaka ya da anekdot paylaşabilir misiniz?
Binker: Louis trompetini neden kırmış? Çünkü Armstrong’muş.
Moses: Üzgünüm, bende hiç yok.
İzleyicilerinizden bir beklentiniz var mı?
Binker: Asla, sadece umut ediyorum. Paris’te ya da Viyana’da değilsem, her bir notayı istisnasız dinlemeleri.
Moses: İstanbul’da birkaç kez çalmıştım, izleyiciler de hep sıcak ve kavrayışlı oldular. Açık görüşlü dinleyici olacağını umuyorum.
Kovid döneminde ne yaptınız? Deneyiminiz nasıldı?
Binker: Sadece pratik yapıp müzik yazdım. Vaktimin çoğunu bahçede geçirdim. Egzersiz yapıp farklı yemekleri pişirmeyi öğrendim.
Moses: Ev ortamında çok fazla müzik yaptım. Egzersiz yapmaya ve sağlıklı beslenmeye çalıştım. Kapanmaya girdiğimizde bir turneden yeni dönmüştüm ve birçok anlamda özüme dönebilmem için iyi bir fırsat oldu.
Jazz müzisyeni olmak isteyen birisine ne tavsiye verirdiniz?
Binker: Çevrenizdeki insanların sizi anlayamayacağı bir şeye kendinizi adamaya hazır olmalısınız. Deli olduğunuzu düşüneceklerdir, fakat kendi vizyonunuza güvenin. Dünya gerçekleşememiş hayallerle dolu. İçine bir tanesini de siz eklemeyin.
Moses: Olabildiğince fazla müzik dinleyin, büyük isimleri canlı dinleyin. Sık sık sizden daha iyi olan müzisyenlerle çalın ve yapıcı bir şekilde pratik yapın.