Türkiye’de jazz dediğimizde genç yaşına karşın son 15 yıla damga vuran isimlerden biri şüphesiz ki Cem Tuncer. On parmağındaki on marifeti hem verimli hem de bir çok müzisyen dostu için “kendi gibi bilerek” seferber eden gitarist, besteci ve aranjör Tuncer kendisinden uzun zamandır beklediğimiz solo albümü nihayet yayımladı. Albümün ismini de olumlu, sevecen ve nüktedan personasına son derece yakışır biçimde “Alright!” koydu. Bilenler bilir nitekim, başta müzisyenler arasında olmak üzere jazz camiasının en neşeli ünlemidir “Alright!”…
Lin Records etiketiyle yayımlanan “Alright!”ta dünyaca ünlü saksofon sanatçısı Ricky Ford ilk kez Türkiyeli bir müzisyenin albümünde yer alıyor. Tuncer’e ayrıca, 2011 yılında kurduğu Cem Tuncer Quartet’in üyeleri Engin Recepoğulları (ts), Volkan Hürsever (b) ve Ediz Hafızoğlu (d) eşlik ediyor. Dijital müzik kanallarının yanı sıra CD ve plak olarak satışa çıkan albümde, dokuzu Cem Tuncer’e, biri Ricky Ford’a ait 10 orijinal beste bulunuyor. Albümün mastering’i ise Grammy Ödüllü müzisyen ve ses teknisyeni David Darlington’a ait.
Bu kadar sevip saydığımız bir müzisyenin bunca zamandır beklediğimiz albümünü yakalamışken iki lafın belini kırmasak olmazdı. Sağolsun, bizi kırmadı. Sorularımıza en zor zamanlarda bile yüzünden eksiltmediği sıcak gülümsemesiyle ve albümün hem ismine hem cismine çok yakışan “Alright!” makamında yanıtlar verdi.
Sizden solo albüm uzun zamandır bekliyorduk ve beklediğimize değdi. Besteciliğinizi de doya doya duyabildiğimiz bu albümün çıkışı söz konusu trafik nedeniyle mi ötelendi, yoksa önceden planladiğiniz bir takvimde mi ilerlediniz?
Aynen sorunda da tarif ettiğin gibi kendi söküğümü dikmeye sıra gelemedi bir türlü. Bugüne kadar onlarca soundtrack albümü yayınladım ve yüzlerce albüme prodüktör, aranjör ve eşlikçi olarak imza attım belki bu yüzden kendi adıma birşey yapmamış gibi hissetmiyorum.
Ama solo albüm sahibi olmak bambaşka bir his. O, kendi çıkış tarihini belirledi diyelim.
Albümün ismi “Alright” jazz müzisyenlerinin ortak dilindeki en neşeli ünlemlerden biri. Bana en çok Neset (Ruacan) ve Deniz (Dündar) ağabeylerimizi hatırlatır. Albümün hem iç enerjisine hem de temposuna da çok uygun, güleryüzlü bir isim.
Albüm senin de tarif ettiğin gibi anlayana göz kırpıyor. Bizlere bu müziği sevdiren öğreten büyüklerimize hürmet, kardeşlerimize selam niteliğinde. Biz bu ünlemle büyüdük: “Alright!”
“Alright” aslında kendine has tonunuzu, yakışıklı sololarınızı, R&B ve funk ilhamlı şimşek gibi groove’unuzu ve bluesy sound’unuzu net bir şekilde temsil ediyor. Öte yandan size hiç dinlememiş ve izlememiş birine dinletsem pek ala Ricky Ford albümü de sanabilir. Kendinizi mütevazı bir şekilde geriye çekip yine de kendi sesini bu kadar doğru bir şekilde ifade eden ince ayarı nasıl başardınız?
Bu albüm, beste ve aranjmanlarıyla tamamen bana ait müziklerden oluşuyor zaten. Bunun üzerine kendimi ön planda tutan bir tavır sergilemem müzikal ve doğru olmazdı. Ben kolektif varolma taraftarı bir insanım, sevdiklerimle varolduğumu hissediyorum. Dolayısı ile kalbi beraber atan dostlarımla müzikal bir sohbet havasında kaydettik bu albümü. Bu ince ayar hepimize ait, herkes kendi solosu kadar önde. Ricky Ford dünyanın kabul ettiği bir jazz devi ve bizim çok eski hocamız aynı zamanda dostumuz. O da yıllardır Engin (Recepoğulları), Volkan (Hürsever) ve Ediz’le (Hafızoğlu) emek verdiğimiz beraberliğe çok iyi uyum sağladı. Müziği hedef aldık, önde arkada olmak gibi bir düşüncemiz olmadı. Dolayısıyla bu aynı zamanda Engin’in, Volkan’ın ve Ediz’in de albümü.
Zaten birlikte çok uzun zamandır çalan müzisyenler olmanızdan ötürü nefis interplay var ama yine de ne kadar zamanda hazırlandığınız, prova ettiğiniz, kaydettiğinize dair teknik detayları da sorayım.
Albümü kaydetmeden önce ufak bir turne yaptık , müziği kaydetmek için ısınmış olduk ama heyecanını kaçıracak derecede değil. Kayıt günü olarak arka arkaya iki gün tercih ettik ama aslında birinci gün albüm bitmişti diyebilirim. Ve albümde duyduğunuz her track “first take” diye tabir edilen ilk kayıtlardan oluşuyor. Yani çoğunda ikinci kez çalma ihtiyacı bile hissetmedik. Günahı ve sevabıyla heyecanını kaybetmeden sunduk diye düşünüyorum.
Ortak geçmişimizin kayda yansıması tarif edilemez bir rahatlık ve büyük bir avantaj.
“Pulling The Head Alone” bir ballad olması itibariyle albümün genel atmosferinden farklı yerde duruyor. Öte yandan, yanılmıyorsam, yıllar içinde demini alarak bugünlere geldiği için albüme girmese zaten hiç olmazdı. Bu parça bir besteci ve entrümanist olarak hangi özelliklerinizi daha çok vurguluyor?
“Adrasan” ve “Pulling The Head Alone” bu albümde yer alan en eski parçalarımdan. Sen de sahnede çokça duydun zaten. Dolayısıyla gerçekten demlenmiş bir havası var. Benim bir özelliğimi vurgulamasından ziyade çok içimden gelerek ayrıca tınlattığım kendimi daha iyi ifade ettiğimi düşündüğüm bir parça.

Ricky Ford -ts-, Ediz Hafızoğlu -d-, Cem Tuncer -g-, Volkan Hürsever -b-, Engin Recepoğulları -ts- (Photo: Lin Records)
“Giz” de enteresan bir parça. Lirik başlayıp neşeli evriliyor. İçinden iki parça geçiyor gibi. Esasında “Giz”den hareketle genel bir soru sorayım. Bir parçanın içinde birden çok parçaya kırılımı olduğu hissini veren şeyler nelerdir?
“Giz” ana tema olarak daha önce yazdığım ve sonra bu albüm için değiştirip bölümler eklediğim bir parça. İçinde halden hale geçiş durumları var. Senin de hissettiğin gibi uzun formlu bir müzik. Aslında içinde beş bölüm var. Hepsi ayrı hikaye anlatıyor.
Genel bir soru da sorayım. Özellike piyanonun olduğu quartet formatında gitaristin ifade alanının azaldığı yönünde bir arguman vardır ya, ama doğru ama yanlış çünkü bence müzisyenlerin hızı, tekniği ve grup sinerjisiyle çok alakalı, sizce gitarın yönettiği bir müziğin, kendisini en özgürce ifade ettiği format nasıl olabilir?
Ben kafaca anlaştığım piyanistlerle çalmaktan son derece mutlu oluyorum. Müziğin armonik ve melodik boyutu inanılmaz bir yere gelebiliyor.Önemli olan birbirini duymak ve müziğe beraberce yön verebilmek.
Pat Metheny, Mike Stern, Bill Frisell, John Scofield arasında yangında ilk kurtarılacak hangisi olmalı?
Yangında dört kurtarılacak diyelim.