Bozcaada ve jazz bir araya gelince Ayazma Manastırı seyran olur diyerekten 2. Bozcaada Jazz Festivali için yine soluğu Bozcaada’da aldık. Geçtiğimiz yıl ilki düzenlenen Bozcaada Jazz Festivali bu sene de Pavli Bozcaada, Kabak&Lin ve Allaturca Music iş birliğiyle seyirciyle buluştu. Bozcaada her zamanki gibi çok güzeldi. Ortam da keza. Ama en güzel olan heralde Alp Ersönmez’in “Cereyanlı” projesiydi. Festivalde izlediğim ilk performanstı, çok şey beklediğim ve tüm beklentilerimi fazlasıyla karşılayan bir sahne oldu.
Alp Ersönmez’in ve Erik Truffaz’ın bestelerini çalan bu kadro zaten bir şahane: Basta Alp Ersönmez, davulda Volkan Öktem, tuşlularda Çağrı Sertel, saksofonda Engin Recepoğulları ve de bu geceye özel olarak trompette üstad (Alp’in deyimiyle büyük müzisyen) Erik Truffaz. E kadro böyle olunca, enerji, elektrik, dans, groove dolu bir jazz akşamı kaçınılmaz oldu. Bence festivalin en müthiş performansına şahit olduk.

Erik Truffaz (Photo: Kabak&Lin)
Zaten bilenleriniz bilecek, bu kadro birçok farklı projede farklı kombinasyonlarla sahnede beraber çalıyorlar, dolayısıyla aralarında müthiş bir uyum söz konusu: İlhan Erşahin’s İstanbul Sessions, MadenÖktemErsönmez, FOURinthePOCKET, Quartet Muartet bu oluşumlardan bir kaçı… Bazılarının nispeten daha az aşina oldukları Erik’in parçalarında dahi bu uyum vardı. Alp’in ve Erik’in bestelerinin bir bütünü tamamlayabildiklerini gördük. Baştan sona çok keyifli bir kompozisyon dinledik.
Alp’in tükenmeyen enerjisi, yaratıcılığı, harekete geçiren groove’u ve vücut diliyle de birleşen müthiş ifadeci icrası; Volkan’ın kusursuz ritmi, özgün stili ve tuşesi ile usta işi ve güçlü icrası, Çağrı’nın tuşlulardaki “cereyanı” ve olağanüstü enerjisi; Engin’in tevazusundan bile zengin yaratıcı soloları ve tabi ki Erik Truffaz’nın nefesiyle adeta can verdiği ve dile getirdiği ifadeci trompeti, müthiş bir sinerji içinde bu kompozisyonu hayata geçirdiler ve kulaklarımızın pasını sildiler. Bir ara gözlerimi kapatıp kendimi müziğe bıraktığımı ve gülümsediğimi hatırlıyorum.
Avrupa sahnesinin önemli ismi Fransız Erik Truffaz’nın bu sahne ve Alp ile alakalı söyledikleri de bence çok önemli: “Alp ile, sık çaldığım İlhan Erşahin’in grubu Istanbul Sessions vesilesiyle tanıştım. Beraber iki kayıtta ve pek çok konserde çalıştıktan sonra, yakın zamanda Türk sanatçılarla bir şey yapmak fikri ortaya çıkınca, tereddütsüz onu düşündüm. Çünkü bir müzisyende mutlaka olması gereken, dinleme, özgünlük, yaratıcılık ve olgun bir sanatçının özgüveni var. Onun müziği bana, benimki ona hitap ediyor ve birlikte çaldığımız zaman bu ikisinin harmanını, konserlere yansıtmaya çalışıyoruz.” (milliyet.com.tr)
Festivalin ikinci akşamında bu sefer Alp, Çağrı ve Engin, Four in the Pocket projesi için tekrar sahnedelerdi ve bu sefer davulda Mert Önal ve vokalde de Elif Çağlar Muslu’yu dinledik. Four in the Pocket, R&B, Hip-Hop, Soul türlerine ait bilinen parçaları sahnede inanılmaz bir enerjiyle yorumlayan, parça aralarında nefes bile aldırmayan, tabiri caizse seyirciye kilo verdiren bir grup. Hal böyle olunca hem müzik ziyafeti çektik hem de biraz kurtları döktük.

Ceylan Ertem (Photo: Kabak&Lin)
Son akşamda ise Deniz Mahir Kartal ile Sarp Maden’in birlikteliği dikkat çekiciydi. Deniz Mahir’in tekrarlarını ve elektroniklerini; Sarp Maden’in ambient efektleri ve yıllardır büyük heyecanla dinlediğim (kusursuz tekniğiyle, tonuyla, icrasıyla) kendine has gitarını bir araya getiren keyifli bir projeyi dinlemiş olduk. Tam gün batımında, farklı sesleri, elektronik altyapılarla birleştiren, üzerine enstrümanların deneysel dokunuşları ile derinleştiren bu adamların eklektik müziği bana çok iyi geldi.
Gecenin ilerleyen saatlerinde ise Emir Ersoy’un Latin Jazz grubu Projecto Cubano’da basta Eylem Pelit’i görünce bir anda yıllar yıllar öncesinin Latin Jazz oluşumu Grup Passiflora’ya gitti aklım. 2000’li yılların ilk yarısı diye hatırlıyorum. Nardis’te dinlerdim sık sık. Saksofonlarda ve flütte eşsiz nefes Levent Altındağ, klasik gitarda müthiş aranjmanlarıyla grubun diğer yaratıcısı Erdem Sökmen, tuşlularda Serkan Özyılmaz, basta Eylem Pelit ve davulda Volkan Öktem. Bir anda eskilere döndüm. Bozcaada’ya geri dönersem, Projecto Cubano Emir Ersoy liderliğinde seyirciyi ayağa kaldırmayı ve tüm performans boyunca dans ettirmeyi başardı. Bana müzikalite anlamında bu işin ustalarını hatırlatmış ve özletmiş olsalar da seyirci ile iletişimleri ve enerjileri ile keyifli bir performans ortaya koydular.
Bu konserler dışında Lahza projesiyle Cenk Erdoğan ve Mehmet İkiz, Ercüment Orkut; Bozcaada Ensemble; Korhan Futacı Pavli Experiment gibi farklı keyifli performanslar da Bozcaada Jazz Festivali’ne renk kattı.
Festivalden yüzümüz gülerek; adadan ise adayı özleyerek ayrıldık. Bir sonrakini iple çekiyoruz.
Müzikle kalın.