Jason Henson Brighton’da yaşayan ve 25 yıldır aktif olan profesyonel bir gitarist.
Kendisine ilham veren kahramanlardan birkaçını Django Reinhardt, Joe Pass, Barney Kessel, Wes Montgomery, George Benson, Freddie Green, Charlie Christian, Lenny Breau, Billy Bean, Louis Stewart ve Russell Malone olarak sıralıyor.
İngiltere’de Love Supreme, South Coast Jazz & Blues Festival, Beachdown Festival, Marlborough Jazz Festival, Ealing Jazz Festival, Swanage Jazz Festival, Bestival, North Devon Jazz Festival, Hayling Island Jazz Festival, Glasgow Jazz Festival ve Teignmouth Jazz Festival gibi festivallerde sahne almış.
Sam Carelse Brighton’da aktif olan bir jazz vokalisti ve dublaj sanatçısı.
Son iki yılda The Grand, Brighton Pavilion ve Brighton Dome gibi mekanlar ile Love Supreme Jazz Festival ve Brighton Fringe gibi İngiltere’nin en prestijli festivallerinde yaklaşık 300 kez sahne almış.
Sound’unu Anita O’Day, Ella Fitzgerald, Sarah Vaughan ve Annie Ross gibi büyük ustaları dinlemeye borçlu olduğunu söylüyor. Armoniye bakış açısını hala boş zamanlarında devam ettiği piyanist olarak çalışmalarına bağlıyor.
Sam ve Jason ile Brighton’da tanıştığım için çok şanslıydım. Bu korona günlerinde online olarak yayın yapıyorlar. Onları size tanıtmanın iyi bir fikir olacağını düşündüm.
Bize biraz enstrümanınızdan bahseder misiniz? Neden seçimizi bu yönde kullandınız?
Jason: Bu günlerde jazz ve manuş gitar çalıyorum. İlk öğrenmeye başladığımda 15. doğumgünümde hediye olarak aldığım elektrik gitarı çalıyordum. O zamanlar Jimi Hendrix, Stevie Ray Vaughan, The Beatles, The Doors, Eric Clapton, Pink Floyd ve benzeri grupları dinliyordum ve bu yüzden gitar çalmak iyi bir fikir gibi geldi. Aynı zamanda babamın duvara asılı (çalmadığı) bir gitarı vardı ve onu çalmaya başladım. Nasıl akord edeceğimi bilmediğim için tek tel ile çalıyordum.
Sam: İlkokuldaki müzik öğretmenim ünlü Cyrilla Rowsell idi ve kendisi her zaman şu anda Kodály metodu olarak bilinen stilin büyük bir parçası oldu. Hep bizi şarkı söyleyip korosunun bir parçası olmaya teşvik etti ve erken yaşta koro yarışmalarına katılmamızı sağladı. Bu her zaman çok eğlenceli oldu çünkü stresli değildi. O zamandan beri çok iyi müzik öğretmenlerim oldu ama eğer Cyrilla hayatıma girmeseydi müzik ve şarkı söylemekle ilişkimin böyle olacağını zannetmiyorum. Aynı zamanda pek çok solo söylerdik (jazz solo anlamında değil) ve bu sahne korkumu ve benzer gerginlikleri yenmeme yardımcı oldu. Ben anadan doğma bir şarkıcı değilim–özgüvenim yok! Sadece müziği ve şarkı söylemeyi çok seviyorum çünkü çok kişisel, ifade edici ve esnek bir deneyim. Piyano çalmaya da bayılıyorum, ama daha bunu sahnede yapmaya hazır değilim!
Ne zaman profesyonel olarak jazz müziği yaomaya başladınız?
Jason: 96’da tam zamanlı bir müzisyen olarak para kazanmaya başladım ama bundan daha önce de yaptığım işler vardı.
Sam: 2016’dan beri…
İlk öğrendiğiniz parça(lar) neydi?
Jason: Sanırsam ilk olarak The Cure’un ‘A Forest’ isimli parçasının bas notalarını öğrenmiştim. İlk olarak Miles Davis gibi modal şeyler çaldım ve akor değişimlerini Charlie Parker’ın ‘Confirmation’ isimli parçası sayesinde öğrendim.
Sam: Hatırlamıyorum tam olarak ama sahnede ilk seslendirdiğim parçanın Brunswick jam—‘Love Me Or Leave Me’ olduğunu söyleyebilirim.
Eğer müzisyen olmasaydınız ne olurdunuz?
Jason: Profesyonel müzisyen olmak için matematik diplomamı yarıda bıraktım ve hiçbir zaman B planım olmadı.
Sam: Bu izolasyon zamanlarında çok gerekli olan oyalanmalarımı çok seviyorum: Telif hakları ve benim için yeni olan dublaj işleri. Fakat en çok keyif aldığım zamanlar Brighton Dome ve Festivali’nde pazarlama görevlisi olarak çalıştığım yıllardı. İş arkadaşlarım sadece çok çalışkan ve yaratıcı değil, aynı zamanda çok eğlenceliydiler. Aslında ne yaptığımın önemi çok yok; herkes insanlarla alakalı. Bunun yanında bir vegan organizasyonunda ya da hayvan hakları derneğinde çalışmak çok güzel olurdu.
Sadece bir albüme sahip olabilseydiniz bu hangisi olurdu?
Jason: Miles Davis’in ‘Bitches Brew’ albümü gibi bir şey olurdu herhalde, her dinlediğinizde yeni bir şey buluyorsunuz. Sanırım artık müziğe eskisi gibi sahip olmuyorsunuz, sadece bir albüm dinleyebilmek çok kötü olurdu.
Sam: Steely Dan’ın ‘Aja’ albümü…
En sevdiğiniz jazz parçası hangisi?
Jason: Hep değişiyor ama şu anda Django Reinhardt’ın ‘Rhythm Future’ isimli parçası.
Sam: Buna vereceğim cevap hep değişiyor! Herhalde George Gershwin’in ‘How Long Has This Been Going On’ isimli parçası olabilir. Bu parça bence hiç eskimiyor, anlamı çok farklı şekilde yorumlanabiliyor. Shirley Horn’un yorumu mükemmel. Judy Garland’ın Carnegie Hall’daki canlı versiyonu favorim. Her zaman bu tarz parçalara bayılmışımdır.

Sam Carelse & Jason Henson (Photo: Hande Çayır)
En sevdiğiniz jazz olmayan parça hangisi?
Jason: Bu çok zor bir soru ve büyük bir ihtimalle benzer bir şekilde değişkenlik gösteriyor. Bugünkü cevabım Pink Floyd’un ‘Echoes’ isimli parçası olacak.
Sam: Steely Dan’in ‘Peg’ isimli parçası!
Solo çalıp söylerken ya da çalarken nasıl hissediyorsunuz? Özel bir tekniğiniz var mı?
Jason: İyi gidiyorsa kendimi tamamıyla müziğin içinde ve harika hissediyorum, ama bazen çok gergin olabiliyor. O zamanlar kendimi çok kötü hissediyorum.
Sam: Geçen yıldan önce çok nadiren solo söylüyordum. Belki sadece blues. ‘Kayıp’ ve ‘korkutucu’ bakın hislerdi! Artık ne zaman kendimi ‘zone’da hissetsem gözümün önünde kelimeler oluşuyor ve onları söylemeye başlıyorum. Oldukça tatmin edici. Eğer deneyselse korkutucu ve heyecan verici bir yolculuk gibi–bir sonraki adımda ne olacağını bilemiyorsunuz. Doğaçlamada daha çok yeniyim ama usta müzisyenlerin sololarını, korno notaları da dahil olmak üzere, öğrenip tekniklerini içselleştiriyorum. Parça üzerine söylemektense onları aynı ayda piyanoda çalıp söyleyebilecek noktaya geldiğimden emin olmak istiyorum.
Aynı zamanda Chick Corea’nın önerisini hatırlamanın önemli olduğunu düşünüyorum, “Sadece duyduğunu çal. Bir şey duymuyorsan da çalma.“ Kalıplara ruhsuzca takılıp kalmak istemiyorum. Özellikle bebop dilini elimden gelen en iyi şekilde içselleştirmek ve manalı bir şekilde kullanabilmek istiyorum–bu hayatımdaki en büyük gayem. Melodideki geçişleri bilmek vokaller ile yönetebilmek de çok önemli. Eğer bir vokalist doğaçlama hakkında ciddiyse bir enstrüman öğrenmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum; ben piyanoyu öneririm ama biraz önyargılıyım. Sahnede 4 ve 8ler ile soru ve cevap yapmak da çok eğlenceli, özellikle de davulcu ile. Bol bol ritmik fikir akla geliyor ve bunları geliştirebiliyorsunuz. Bu bir sohbet aslında! Altını yine çizmem lazım, ben daha doğaçlamada yolun başındayım… Ve bunu yapacak cesareti bulabilmemin sebebi de Olivia Chindamo isimli doğaçlama öğretmenim, kendisi NYC/Avusturalya’da aktif olan genç bir jazz müzisyeni.
Her gün çalışıyor musunuz? Rutininiz nedir?
Jason: Her gün çalmama rağmen çalışıyorum diyemem. Düzenli bir rutinim var diyemem ama eminim bu gelişim için çok iyi bir yoldur.
Sam: Çok sıkı bir rutinim yok ama genelde her gün çalışıyorum. Kenny Werner’ın ‘Effortless Mastery’ isimli kitabından yola çıkarak her gün 5 dakikamı ayırıyorum, çünkü öbür türlü kendinizi saatlerce kaptırabilirsiniz. Her gün biraz çalışmak hiç çalışmamaktan daha iyi. Her gün nefes ve vokal esneklik çalışmaları yapmaya çalışıyorum. İzolasyon bazı şeyleri değiştirdi. Karanlık kuşku ve endişe bulutları inip herhangi bir düzene zarar verebilir. Ayrıca küçük bir evde yaşadığımız için kendimize zaman ayıramıyoruz. Jason’ın huzurunu bozmamaya özen gösteriyorum, ama bazen kendimi kaptırınca tam tersi oluyorç Nota çıkartırken kullandığım güzel bir düzeneğim var–telefonuma kulaklık takıp üstüne de büyük kulaklıklarımı takıyorum!
Kendinizi kaydedip analiz ediyor musunuz?
Jason: Bunu eskiden çok yapardım ama bugünlerde pek yapmıyorum. Kendinizi çalarken dinlemek zor olabiliyor.
Sam: Açıkcası bunu pek yapmıyorum ama önemini anlıyorum. Eğer başkaları performansımı kaydederse kritik bir bakış açısıyla dinlerim. Sosyal medya için de bazı şeyleri kaydediyorum ve bunları geri dönüp dinliyorum. Bilge bir adam bana şöyle demişti: “Kendini izlemek arada sırada alman gereken acı bir hap gibidir.“ Aynen! İç kapatıcı ama gerekli!
Metronomla deneyiminiz nedir?
Jason: Çok fazla metronom ile çalışmıyorum ama 2 ya da 4lük vuruşlara hatta 4lük ya da daha düşük vuruşlara ayarlayıp çalışmak güzel.
Sam: Piyano çalarken metronom kullanıyorum. Şarkı söylerken kullanmıyorum ki bu biraz yaramaz bir davranış. Bence metronom kullanmak ritim müzisyenleri için vazgeçilmez bir çalışma stili, eğer doğuştan mükemmel zamanlamaya sahip değillerse.
Korona günlerindeki online performansların iyi ve kötü yanları neler?
Jason: Ben de geçtiğimiz günlerde videolar ve kayıtlar yaptım ve bazıları başarılı oldu. Sam ile canlı birkaç performans da verdik. İnternet üzerinden canlı yayın yapmak neredeyse imkansız çünkü internet limitasyonları ve hızı problem oluyor.
Sam: Pozitif tarafları–Normalde ulaşacağınızdan daha fazla insana ulaşma potansiyeli. Sınır yok! Negatif tarafları–insanların tepkisini göremiyorsunuz, o canlı performans havası olmuyor. İnsanların sizi izlemesi ve ortak deneyime olan katkıları en önemli şey.
Bir çift olarak müzik üretmenin iyi ve kötü yanları neler?
Jason: Başka müzisyenlerle yaşamak çok güzel. Sanırsam birbirimizi çeşitli şekillerde destek olabiliyoruz çünkü birbirimizi daha derin bir şekilde anlayabiliyoruz. Tek sorun kişisel çalışma vakitlerini ayarlamak çünkü limitli alanımız var.
Sam: İyi yanları–Normal dünyada müzik saatleri çok anti sosyal oluyor, bu yüzden birlikte daha çok vakit geçirebiliyorsunuz. Teknik anlamda ikinizin de hakim olduğu ortak konuların olması da güzel. Jason benden daha çok anlıyor tabi ki de! Ayrıca son günlerde ben piyano çalarak Jason’a eşlik ediyorum ve bu çok eğlenceli. Benim sololarım… Oldukça enteresan olabiliyor! İzolasyonu beraber geçirmek de internet sorunlarını düşünmeden birlikte canlı konserler verebilmemize olanak veriyor. Kötü yanı ise daha önce de bahsettiğim gibi çalışmak için kısıtlı alanımız olması… Bu tabi hangi tür müzik dinlemek istediğimizde de problem olabiliyor!

Sam Carelse & Jason Henson (Photo: internet/unknown)
İlham kaynaklarınız kimler?
Jason: Bugünlerde pek çok yetenekli ve genç müzisyenin adını duyuyoruz. Bu bence biraz internet yüzünden, YouTube ve benzeri. Ben başladığımdan beri işler değişti, plak dinleyip nota çıkartırken iki saniyede bir iğneyi kaldırma zorunluluğu kalmadı artık.
Sam: Bahsedecek çok fazla isim var… Anita O’Day bana ilham olan ilk jazz şarkıcısıydı, Ella Fitzgerald ve Diana Krall şu anda etkilendiğim müzisyenler. Miles Davis’in erken müziğine çok merak saldım son zamanlarda. Genel olarak Amerika’daki genç jazz şarkıcılarının çalışma etiğinden çok etkileniyorum. Nota çıkartıp sonra bunları paylaşıyorlar. Bu bana çok çaba sarfetmeye olan herkesin jazz müzisyeni olabileceğini gösterdi.
Konservatuar mezunu olmak gibi resmi bir müzik eğitiminin gerkliliğine inanıyor musunuz?
Jason: Bence herkes kendine özgü yolu buluyor. Tabi ki de yardımı olabilir ama bir zorunluluk da değil.
Sam: Açıkcası benim yaptığımı yapabilmek için gerekli değil, çünkü ben de gitmedim. Ve çok pahalı! Ama mezun olmuş bir sürü insan tanıyorum ve bunun bir parçası olabilmek isterdim. Sadece müziği soluyup yaşamıyorsunuz; o çevreye de sahip oluyorsunuz bu şekilde. Aynı seviyede olup birlikte öğrenen insanlar. Bu bağlamda Tomorrow’s Warriors (https://tomorrowswarriors.org/) çok güzel bir program! Bunun gibi bir şeye dahil olabilmek çok isterdim.
Grubunuzdaki diğer müzisyenler kimler?
Jason: Çok fazla grupta olduğum için bu uzun bir liste.
Sam: Buradaki jazz dünyası çok yetenekli müzisyenlerle dolu. Hep aynı grupla çalmak pek çok sebepten dolayı mantıksız ve jazzın en büyük keyiflerinden biri de arada bir farklı şeyler yapmak. En son projemde Jason ile birlikte Pink Martini’nin ‘Hang On Little Tomato’ isimli parçasını basçı Oz Dechaine ve klarnet/saksofoncu Alex Bondonno ile internet üzerinden çaldık. Ayrıca Amuse Manouche isimli bir gypsy jazz trio’su ile birlikte söylüyorum. Grupta Jason ve benden başka gygpsy jazz gitaristi Elis Davies var.
Sizce cinsiyet sahnede performans vermeyi etkiliyor mu?
Jason: Ne yazık ki bence etkiliyor. Sam’in bu soruya cevap vermesi daha doğru olur.
Sam: Etkilememeli ama etkiliyor. Ha, bu konuyla ilgili makaleler yazabilirim ama kimseyi kızdırmak istemiyorum! Kısaca, düzgün dinleyici ve müzisyenlerle genelde problem olmuyor. Ama beni asıl kızdıran kadınların ve kızların jam session’lara katılmasını engelleyen o zehir dolu ortam. Şehirde kadınların ve LGBTQ üyelerinin katıldığı jam sessionlar görmek çok isterim. Ben düzenlemeyi düşünüyordum ama iyi ayarlayamadığım için vazgeçmek zorunda kaldım. Bunu okuyup ilgilenenler olursa lütfen siz bu sorumluluğu alın. Tabi ki de izolasyondan sonra!
Hard bop dönemi, soul/funk reaction, Miles’la modal jazz ve Ornette Coleman gibi jazz hareketleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Jason: Az çok hepsine bayılıyorum. Müzik ve jazz ilerleyen zamana ayak uydurup genç insanları etkilemeli ve jazz ile doğaçlama dinlemeye yöneltmeli. Jazz yıllardır pek çok pop müzisyenini etkiliyor.
Sam: Dürüst olmam gerekirse hard bop ve modal jazz dışında bahsettiklerinizi çok dinlemedim. Dinlediklerim hoşuma gitti ama yüzeysel bir seviyede; tekrar tekrar dinleyecek kadar değil şu anda. Jazz ile ilişkim derinleştikçe bunu değişeceğini düşünüyorum.
Müziğin geleceğinde ne görüyorsunuz?
Jason: Kim bilir? Bence asıl güzellik de bu… Bence yenı jenerasyon jazz hareketleri pek çok yeni dinleyiciyi aramıza katıyor, bu da çok güzel.
Sam: Ha, benimle eğer iki ay önce konuşsaydınız size beklediğiniz gibi bir cevap verebilirdim. Şu andaki en büyük temennim canlı müziğin ve canlı jazz müziğinin devam edebilmesi. Önümüzden bir yıl ya da daha uzun bir süre canlı müziğin olmayacağı bir dönem olabilir. Brighton’daki jazz çevresinden en az bir müzisyenin bu mesleği bıraktığını biliyorum ve umarım bunu başkaları takip etmez. Konser mekanları hakkında da endişeliyim. Bu röportajı okuyan ve müziğe değer veren herkesin favori jazz mekanları ve müzisyenlerini online aratması ve bunlara izolasyon döneminde nasıl yardımcı olabileceklerini araştırması gerekiyor. The Better Half gibi pubların ever servis yaptığını biliyorum.
Sizi ve online performanslarınızı nasıl takip edebiliriz?
Jason: Sanırsam en çok kişisel Fabecook sayfamı güncel tutuyorum.
https://www.facebook.com/jason.henson3
YouTube: https://www.youtube.com/user/jasonhensonguitar
Website: jasonhensonmusic.com
Sam: Beraber evde kaydettiğimiz bir video:
Bizi desteklemek için şu adresi takip edebilirsiniz: ko-fi.com/samandjason—Ayrıca online konserlerimizle ilgili haberleri de burada paylaşacağız. samcarelse.com adresine de üye olabilirsiniz. Bizimle sohbet ettiğiniz için çok teşekkürler!