M. Cem Tuncer Bilgi Üniversitesi mezunu. 1998 yılından itibaren birçok albüm ve projede aranjör, besteci ve gitarist olarak yer aldı. 2009’da Estonya’daki “Genç Caz Gitaristi Yarışması”a Nardis’i temsilen katıldı ve 2.lik ödülü ile birlikte prestijli festivallere davet edildi. Kral TV 2011 Müzik Ödüllerinden “Öyle Geçer Zaman ki” ile ve 2013’de Antalya TV Müzik “en iyi dizi müziği ödülünü” aldı.
2023’de TRT Caz Orkestrasının şefi oldu. Hem dizi müzikleri hem de konserlerine devam ediyor.
Cem Tuncer ile TRT Radyosu Hafif Müzik ve Caz Orkestrası’nın şefi olması nedeni ile “şef’lik” konuştuk.
Orkestraya kaç yılında girmiştin?
Öğrenci iken 98’den itibaren zaman zaman provalara gidiyordum Kamil abi (Özler) veya Neşet abinin (Ruacan) yerine. Hem big band gitarcılığını öğrenmek hem de aranjmanları öğrenmek için, o müziğin içinde yer almak için.
Şef kimdi o zaman?
Neşet (Ruacan) abiydi.
Süheyl abi (Denizci) ile çaldın mı?
Süheyl Denizci Neşet Ruacan’dan önceki orkestra şefimizdi. Son zamanlarını gördüm, dinledim Ayten Alpman konseri vardı, hatta kendisinden geçmişa dair pek çok anı, hikaye dinlemiştik. Hatta geçenlerde Hakan’la (Çimenot) onu yad ettik. Neşet abi bizim okulda (Bilgi Üniversitesi) bölüm başkanıydı. Dolayısıyla hep onlarla birlikteydim zaten. Benim tarafımdan işlerin ciddileşmesi 2008’lerin başına denk gelir. Şu andaki genç kadronun, genç diyoruz da bizim de artık pek gençlikle alakamız yok. Ancak zamanın müzisyenleri sırayla emekliliğe başlayınca biz etrafta olanlar sırayla eklenmeye başladık. Saksofon seksiyonu tamamen değişti. Trompetler de öyle. Hatta ‘a gitar diye de bir şey varmış’ şakaları yapılırdı. Uzun zamandır çalınmayan bir gitar vardı, Kamil Özler abi sürekli aranjmanlarla uğraşıyor, Neşet Ruacan abi yönetiyor filan. Dolayısıyla biz oraya yavaş yavaş kadro dışı olarak onların sandalyelerine oturmuş olduk.
Ne zaman kadrolu oldun?
Bizim kadrolar 2015 yılında geldi. Ancak bu zaman içinde biz bütün repertuara hakim olmuştuk. Orası çok güzel bir aile. Şimdi dinamikler tamamen değişti. İyi manada değişti diyebilirim. Herkes yeni şeyler denemek, çalmak üretmek yanlısı. Çok güzel repertuar çalışıyor, projeler üretiyoruz.
Repertuar yenilendi mi yani?
Aslında çok geniş bir repertuarı var, arşivimizin. Yaklaşık 300-400 parça vardır, hemen çıkarıp çalınabilecek. 1982 yılında kurulmuş bir orkestra olduğumuz için bu şarkılar senelerdir, defalarca çalınmış, turlanmış şarkılar. Biz bu pandemi döneminde de boş durmadık. 400, 500’e yakın yeni parça kaydettik. Bunları Halil İbrahim Işık, Engin Recepoğulları önderliğinde Barış Doğukan Yazıcı çok yardımcı oldu. Halil’in stüdyosunu kullanarak evlerden yaptığımız kayıtları göndererek küçük kombolardan nerdeyse big band’a uzanan kayıtlar gerçekleştirdik. Pandemi sürecinde neredeyse hiç boş durmadık. Sadece bir araya gelemedik. Halil’in stüdyosunu mastering miksing işlerinde kullanarak arşive yeni parçalar da kazandırdık. Çoğunluğu nefesli olan bir orkestra, dolayısıyla maskeli çalınması mümkün değil. Dolayısıyla arşivimize kazandırdığımız irili ufaklı pekçok kaydımız bulunmakta. Benden önceki şefimiz, orkestramızın piyanisti Serkan Özyılmaz’dı bildiğiniz gibi. Ondan önce de Kamil Özler’di. Onun da öncesi Neşet Ruacan’dı. Dolayısıyla geleneği göreneği olan büyük bir aile. Şimdilerde dahil olan genç kardeşlerimiz ile birlikte yaş ortalaması biraz düştü.
Orkestrada en yaşlı kim kaldı?
Emre Kayhan ve Kürşad Sekmen var.
Kadromuzda ufak gibi görünse de bazı eksiklikleri de var. Umarım en kısa zamanda onları da gidereceğiz.
Neler eksik?,
Bizim 2 tip kadromuz var. Biri 657’ye tabi olan devlet memuru kadrosu diğeri ise “sözleşmeli kadro”. Umarım en yakın zamanda hepimizin eşitleneceği bir sisteme geçeceğiz. Bundan çok ümitliyiz. Halil İbrahim Işık ‘lead’ trompetçimiz. Orkestraya en erken girenlerden birisi o. Ondan sonra Meriç Demirkol. O da çok uzun yıllardır bizimle beraber. Bazı arkadaşlarımız kadro aldı, bazılarımız sözleşmeli olarak devam edebildi.
Konserler ne durumda, izleyiciye açık olarak?
Konserlerimiz devam edecek. Tepebaşı stüdyolarında her ayın son Cuması olacak. 19:00-19:55 arası, TRT Radyo’dan canlı olacak. Şimdilik canlı çekiliyor, İleride TRT Müzikten verilecek. Geçenlerde gece 01’de verildi. Tüm Türkiye izleyebilecek. Daha uygun saatlerde olması için de uğraş vereceğiz. Bütün kayıtlarımızı Youtube gibi mecralarda bulabilmeliyiz diye düşünüyorum. TRT çok büyük bir kurum, çok fazla yayını var, biz biraz daha arkalara düşebiliriz, ancak farkındalığı arttırmak için çalışmak istiyoruz. Çok popüler olabilir, dünyanın her yerinde çalabilir. Birçok festivalde pekçok uluslararası isim ağırladık. Roberta Gambarini, Christian MC Bride, Roy Hargrove, Marcus Miller. Hem ağırlyabilir hem de dünyanın her yerinde turlayabilir. Her biri ayrı ayrı solist, birbirinden değerli müzisyenlerden kurulu bir orkestra. Hem arkadaş hem de büyük bir aile bu orkestra. Yıldızı, geleceği çok parlak bir orkestra. Daha büyük bir ivmeyle daha da ileriye taşıyacağız. Benden sonra gelecek olanlar da bu orkestrayı elden ele ileriye taşıyacağına inanıyorum. Devlet sisteminde var olan şeflik unvan, bir titr değil de hepimizin severek yaptığı tatlı bir görev diye ben bakıyorum.
Geçenlerde biriyle tanıştım. İtalyan yatırımcı. St Petersburg’da 500 kişilik yeni bir jazz kulübü açıyorlarmış. Big band çaldıracaklarmış. Sizin buralarda da çaldırsak keşke dedi. Sizde hiç big band var mı diye sordu. Ne diyorsun, bir tane mi, kaç tane var dedim. TRT Caz Orkestrası, CRR Big Band, Kent Orkestrası, Aycan Teztel Big Band dedim. Adam çok şaşırdı.
Bunlar bilinmiyor tabi. TRT Big Band’in özelliği Türkiye’nin ilk büyük orkestrası. En uzun soluklu ve geleneksel, “geleneksel”in anlamı uzun soluklu ve hatta 40 yıl diyelim buna, 25-30 kişinin turlaması, ayakta kalması, TRT bünyesinde olmadan çok çok zor olurdu.
Solistiniz, şarkıcınız var mı? Büyük orkestra denilince her orkestranın bir veya birkaç şarkıcısı olabiliyordu?
Biz bu dönem şarkıcısız başlamayı tercih ettik. Orkestramızın içindeki müzisyenler “soloist”, “all star” bir orkestra olduğumuz için tercihimiz bu yönde oldu. Aslında solist denilince bizde biraz başka şekilde algılanıyor. Geçtiğimiz senelerde her ay bir yerli veya yabancı şarkıcı ağırlıyorduk. Ancak bu yıl şarkıcısız repertuarları çalışıyoruz. Aslında o kadar iyi soloistlerimiz, müzisyenlerimiz var ki, görünürlüklerini, bilinirliklerini arttırmak anlamında, arkamızdaki TRT gibi kuvvetli bir yayın organı ile mümkün olabilir diye düşündük. Önce kendi değerlerimiz ile başlamak istedik. Önümüzdeki zamanlarda şarkıcılı projelerimiz de olacak. Değişik mekanlarda da konserler yapmak istiyoruz. AKM’de, PSM’de, Ankara’da Cumhurbaşkanlığı salonları var. İzmir var, Antalya var. Çok yer var çalacak. Aslında ekonomik şartlar biraz daha iyi olsa bu ekibi turneye çıkarabilsek.

TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası (Photo: TRT Radyosu Arşivi)
TRT’de böyle bir departman var mı?
Var tabi prodüksiyon ekibimiz var. Bu tip konserlerin management’ını yapan bir ekip var. Biraz daha aktif olabilir tabi ama bazen de bürokratik yazışmalar vesaire gecikebiliyor. Aslında bu bir avantaj, herşeyi bir sene önceden ayarlıyor oluyoruz. Dünya standartı da bu zaten. Bu konserlerimiz var, bunları bunları çalacağız diyeceğiz.
Bunlardan belli olanları var mı şu an için?
Şu anda proje olarak düşünülen şeyler var. Mesela Cumhuriyetimizin 100. yılı için enteresan bir proje var. Ama şu anda ciddi bir sır olarak duruyor. Bizim için oldukça önemli bir proje bu. 100. yıl için ne yapsak az. Önümüzdeki projelere ilave olarak “Dünya Jazz Günü” var mesela. Çeşitli solistlerle konserler olacak. 23 Nisan’da çocuklarla projeler oluyor. Festivaller var. Bu da bir klasik oldu. Jazz Festivalinde İKSV ile birlikte yürüttüğümüz eşlik konserleri oluyor.