Bir adam düşünün; kızının (daha doğrusu karısının kızının) ayakkabıya ihtiyacı var diye konserden aldığı parayı harcamamak ve kızına ayakkabı alabilmek için karlı bir gecenin geç saati eve yürüyerek dönüyor. Mesafe de kısa değil. Aynı adam; “Giant Steps”, “Central Park West”, “Moment’s Notice”, “Naima”, “Bessie’s Blues”, “Lazy Bird”, “Mr. P.C”, “Equinox” gibi yüzden fazla müzik bestelemiş. Bu dünyada sadece 40 sene gibi kısa bir zaman geçirmiş olmasına rağmen o sürede ne yaptıysa bugün hala enerjisi ve etkisi devam ediyor. Sadece benim değil, dünyadaki jazz dinleyicisinin çoğunluğunun da en sevdiği saksofoncu O: John Coltrane.
2017 çıkışlı “Chasing Trane: The John Coltrane Documentary”, belgeseli yazan ve yönetmen John Scheinfeld’in ne ilk müzik belgeseli ne de ilk jazz üzerine yaptığı belgesel. A.B.D. hükümetinin John Lennon’ın barış çağrısı yapan duruşunu bastrmaya çalışmasının gerçek hikayesinin anlatıldığı, 2006 tarihli “The U.S. vs. John Lennon” ve yetenekli pop müzisyeni Harry Nilson’ın hikayesinin anlatıldığı “Who Is Harry Nilsson (And Why Is Everybody Talkin’ About Him?)” da Scheinfeld’in son yıllarda yaptığı en az “Chasing Trane” kadar güzel ve izlenesi işler.
“Chasing Trane”, Coltrane’in 50’lerde Miles Davis Quintet’te yer aldığı dönemle başlıyor. Uyuşturucu bağımlılığı, bu sebeple Miles Davis’ten ayrılışı, geldiği yol ayrımı ve inanılmaz biçimde tek başına uyuşturucudan kurtulma hikayesi ile devam ediyor… Jimmy Heath, Benny Golson, Sonny Rollins gibi eski kuşakların yanında Kamasi Washington, Ravi Coltrane gibi günümüz müzisyenlerinin ve müzik yazarlarının da yorumlarının yer aldığı filmde daha önce görmediğiniz güzellikte Coltrane fotoğraf ve kayıtlarını görmek mümkün. Coltrane ailesi yönetmenin bu belgeseli yapmasına yardımcı olmak için ellerindeki bütün video ve fotoğraf arşivini hatta evde çekilmiş kayıtları bile paylaşmışlar. Miles Davis’le başlayan belgeselin hikayesi; Coltrane’in 12 yaşına dönerek devam ediyor. Ailesindeki baba, amca, dede tüm erkekleri kaybetmesinin travmasını müziğe başlayarak yenmesi, dinle olan ilişkisi, inançları… Sonny Rollins’in de dediği gibi Coltrane’in “Sonsuzluk kavramı, matematik ve bilimle güçlü bir ilişkisi ve evrenle ruhani bir bağı var”. Belki bu bağ, erken yaştaki kayıplarının onu hayatı sorgulamaya itmesiyle gelişmiştir kimbilir? Müziğin yanısıra, sadece uzay ve zaman yolculuğu ve enerjiyi değil de “Neden bu dünyadayız? Ne yapmamız gerekiyor kendimizi ve dünyayı daha ileriye taşıyabilmek için?” gibi daha evrensel bir gerçeği de sorguluyor her zaman. Carlos Santana’nın “Some people play jazz. Some people play reggae. Some people play blues. Coltrane played life” sözleri tam da böyle bir düşünüre yakışacak bir tanımlama.
Bu belgeselin yanında, müzisyenin röportajlarının ve sorulan sorulara içten, yalın hatta bazen kesilmemiş cevaplarının yer aldığı “Coltrane on Coltrane: The John Coltrane Interviews”i de okumanızı tavsiye ederim, nefis bir kitap. Üstüne bir de Coltrane transkripsiyonu yaparsanız kutsal üçlemeyi başarıyla tamamlamış olursunuz. Coltane’in çalışı gibi, hayatınızın “olasılıklarla dolu” olması dileğimle. Müzikle kalın!