Çoklu çalgıcı (Multi-instrumentalist) ve besteci Coşku Turhan, Ankara’da 1980 yılında doğdu. Hayatına yön veren Bilkent BUPS kolejindeki sanatsal etkinliklerle birlikte müzik ve çizim konusundaki kabiliyetlerini geliştirmeye çok emek vererek hep devam etti. Özellikle piyano çalmaya yoğunlaşan Turhan, her bulduğu fırsatta gitar, davul ve üflemeli enstrümanları da deneyerek, bir bestecinin sahip olması gereken bakış açısına zamanla sahip oldu.
Kurmuş olduğu F-inity ile 2000, 2001 ve 2002 senelerinde Ankara Jazz Festivali’nin Genç Jazz kategorisinde sahne aldı. 2003’de ise ilk kez düzenlenen Amatör Jazz Müzisyenleri Festivali’nde sahne alarak grubuyla birlikte Eskişehir’deki gençlere örnek oldular.
Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü mezunu olan Coşku Turhan, 2014 yılında University of Southern California’da Animasyon yüksek lisansı yapmak için Los Angeles’a yerleşti. Mezun olduktan sonra Sony Pictures Imageworks’te görsel efekt üzerine çalışmaya başlayan Turhan, profesyonel yaşamına bu şekilde devam etse de müzikten hiç kopmadı.
Bu aralar hayallerinden birini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyor. Seneler süren çalışmalarının meyvesi olan parçalarını bir albümde toplamaya karar verip, bir de kendi kafasına uygun müzisyenlerle Hayyam Stüdyosu’nda buluşmayı başarınca, 5 gün içerisinde çok kaliteli bir iş ortaya çıkmış.
Albümdeki tüm beste ve düzenlemeler Turhan’a ait. Albümde Coşku Turhan’ın piyanosuna, kontrabasta Ozan Musluoğlu, davulda Ferit Odman ve trompette Doruk Gönentür eşlik ediyor.
Coşku Turhan ile söyleşimiz kıtalararası gerçekleşiyor. Çünkü kendisi Los Angeles’da yaşamını sürdürüyor. Albümle ilgili konuşmadan önce, Coşku Turhan’ı biraz tanımanızı istiyorum.
Müziğe ve özellikle Jazz müziğine ilgin nasıl başladı?
8 yaşında piyano dersleri ile başladı müzik serüveni. Sanırım ilk bestemi 9 yaşında yapmıştım, Casio org ile. Jazz’a olan ilgim de lisedeki müzik hocalarım Alan Ginter ve Janusz Szprot’un çok etkisi var. Lisenin jazz bandosunda trompet çalmaya başladığım zaman bu müziğe aşık oldum.
Kendini Jazz konusunda geliştirmek için nasıl bir yol izledin? Herhangi bir müzik okuluna gittin mi; birilerinden özel ders aldın mı?
Dediğim gibi lisede Janus ve Alan’la çok içiçeydim. Janusz’dan piyano dersleri Alan’dan da teori ve trompet dersleri alıyordum. Üniversitede okurken de Bilkent’in müzik okulundan jazz dersleri almaya devam ettim. Bunun yanında Tuna Ötenel’den ve Aydın Esen’den kısa süreli dersler aldm.
Zamanında seninle jazz dinleme gecelerimiz olurdu; heyecanla birbirimize yeni keşfettiğimiz müzisyenleri dinletirdik. Sonra birçok festivale (İstanbul Jazz Festivali, Ankara Jazz Festivali, Montreıux Jazz Festivali) dinleyici olarak katıldık. Geçmişten günümüze doğru baktığında, hangi jazz müzisyenleri seni etkiledi, motive etti ve belkide esin kaynağı oldu?
En çok Chick Corea, Aydın Esen, John Taylor, Pat Metheny, Herbie Hancock etkili olmuştur herhalde. Ama klasik ve film müzisyenleri, özellikle Mozart, Chopin, Beethoven, John Williams, Danny Elfman çok etkilendiğim ustalardan. Benimle paylaştığın CD’lerin de etkisi çoktur bende! Sanat konuşup tartıştığımız günler bizi biz yaptı; onun için sana da çok teşekkür ederim.
Gençlik yıllarında çeşitli festivallerde ve gece mekanlarında sahne aldın. Oradaki deneyimlerini bizimle paylaşabilir misin? Ne tür kazanımların oldu?
Sahnenin ve müziği canlı olarak paylaşmanın kendine has bir büyüsü var ve gerçekten çok özlüyorum. Türkce pop’tan blues’a kadar birçok farklı tarzı sahnede çalma fırsatım oldu ve hepsinin katkısı ayrıdır. Uzun süredir sürekli canlı çalmadığım için performans ve çabuk adapte olma tarafı zayıflıyor insanın. O yüzden, aşina olduğum kendi bestelerimi çalmayı tercih ediyorum. Samimi ortamlarda ve festival ortamlarında müziği içten dinleyen seyirciye çalmak, şu anki hayalim ve temennim.

Coşku Turhan & Doruk Gönentür & Ferit Odman & Ozan Musluoğlu (Photo: Beran Paçacı)
Kendi özgün bestelerinle kaliteli bir jazz albümü çıkarmak kolay iş değil; üstelik bir de profesyonel olarak başka bir işle uğraşıyorsan. Albüm çıkarmaya nasıl karar verdin?
Sanırım oğlumun doğmasının çok etkisi var albümün çıkmasında. Ona bir eser bırakma fikrinin, senelerdir biriktirdiğim bestelerle buluşmasıdır bu albüm. Birşeyler yaratmanın ve enstrüman çalmanın verdiği mutluluk ve arkadaşlarımın diretmesi de çok önemli etkendir.
Albümün adı “Chapter 1: Wood”. Bu bir serinin başlangıcı gibi görünüyor. Ayrıca, parça isimlerine ve o güzel albüm tasarımına baktığımda, ağaçların sende bir ilham kaynağı olduğu hissi oluşturdu bende. Bu konuda neler söylersin?
Evet, çaldığımız enstrümanların yapıtaşı olmasının yanında, ağaçlar beni küçüklükten beri çok etkiler. Burada detaya giremeyeceğim ama mesela Mountain Ash, Los Angeles’ta çıkan yangınlar esnasında bestelendi. Magic Cherry, eniştemin çiftliğinde vişne ağaçlarını hatırlattı. Dede’s Pine, dedemin bir türlü büyütmeyi beceremediği o kısa çam ağaçlarına adandı. Düşündüğünüzde ağaçlar bir aile ferdi gibi çoğu anımızda yanımızda yer alırlar. Chapter 1, başlangıç dediğin gibi. Chapter 2’nin adı elektronik parçalara ağırlık vereceğim için büyük ihtimal Silicon olacak. Plan tutarsa içinde Türkçe hip-hop ve biraz daha deneysel synthesizer aranjmanları olacak. Chapter 3’ün ismide Tradition olacak, içeriği sürpriz.
Albümde genel bir bütünlük var; parçalar birbiriyle uyumlu, akıp gidiyor. Uzun süredir bestelerin üzerine çalıştığını ve bu birikimin sonucunda heyecanla müziğini bütün dünyayla paylaşmak istediğini biliyorum. Parça seçimlerinde zorlandın mı?
EVET! Hava atmak için söylemiyorum, parçaya dönüşmeyi bekleyen 90 küsür Logic dosyası vardı bilgisayarımda. Albümü 4 kere farklı farklı bestelerle yeniden düzenledim. Müzik yaparken anneannemin bile dinlerken zevk alacağı bir albüm olmasını istediğim için, sonunda, hikaye anlatan ve sakin bir albüm olmasını sağlayacak bestelerde karar kıldım.
Parçalarla ilgili ilginç anıların var mı? Besteleme süreciyle ilgili olabilir, besteledikten sonra paylaştığın kişilerle ilgili bir anın olabilir…
Bestelerin çoğunun başlangıç serüveni telefonumda kayıtlı. Arka planda ya oğlumun oyun sesleri ya da eşimin elektrikli süpürge sesleri var. Çoğunu salondaki piyanoda kafam başka birşeyle mesgulken çıkardım sanırım. Albümü başından beri destekleyen ve paylağtığım arkadaşlarımın başında da Kenan Doğulu geliyor. Ferit’le ve Ozan’la çalışmamda Kenan’ın etkisi çoktur.

Coşku Turhan (Photo: internet/unknown)
İleride Türkiye’de konser vermeyi düşünüyor musun? Herhangi bir planın var mı?
İKSV’nin düzenlediği İstanbul Jazz Festivali’nde önümüzdeki yaz çalmak müthiş olur. Onun yanında İsviçre’ye seninle birlikte tekrar gidip, bu sefer Montreux Jazz Festivali’nde müzisyen olarak çalmak da harika olur. Açıkcası yazın geldiğimizde neresi olursa, albümdeki ekip ile çalmak istiyorum. Hepsi çok iyi müzisyenler; hem de arkadaşlarım. O yüzden onlarla çalmak beni çok mutlu edecek.
Müzik endüstrisi çok farklı noktalara geldi. Artık CD ve plak basımı pek yapılmıyor. Dijital müzik platformlarının tercih edildiği günümüzde, bir jazz müzisyeni olarak sektör hakkında neler düşünüyorsun?
Artık “hard copy” almayı kimse tercih etmediği için ve dijital müzikten para kazanılmadığı için, özellikle jazz müziğinden sadece canlı performansla ya da çeşitli müzik platformlarından para kazanabiliyorsunuz. Aslında bu ortam, canlı müziği tetiklediği için bir anlamda olumlu; ama müzisyenlerin rahat bir hayat yaşamasını engellediği için de sıkıntılı aslında.
Bu albüme hangi dijital platformlardan erişebiliyoruz?
Bilindik platformların hepsinde var.
Son olarak şunu merak ediyorum. Her türlü zorluğa rağmen, kaliteli ve özgün işler ortaya koymak için emek veren jazz müzisyenlerimize nasıl destek olabiliriz?
Senin gibi jazz müziğine emek veren insanlar, müzisyenler için çok önemli. Yapabileceğimiz en önemli şey, güzel işlerin yayılması ve dinlenmesine ön ayak olmak. Konserlere gitmeye üşenmemek, sosyal medyada paylaşmak, arkadaş çevresinde albümü tanıtmak, yaymak en kolay, ama en etkili katkılardan olacaktır. Eğer imkanınız varsa, evlerinizde konserler düzenleyip jazz performanslarına yer vermek, burada SoFar gibi etkinliklerde örneği olan ve çok tutan projelerden.