Jazz Müziği, kendine ait bir armoni sistemi ve bu sistem üzerinde oluşan dili, enstrüman icra ediş biçimiyle farklı bir tekniği, anında farkedilen özel bir ritim anlayışı ile, doğaçlamaya ve virtüöziteye dayalı bir sanat koludur. Avrupa müziğinde tema ve varyasyon formunda; ana melodi ve armoniye bağlı kalınması suretiyle yapılan değişiklikler, jazz müziğinin icrasındaki doğaçlama anlayışının temelini teşkil eder. 1918 pre-classic dönem ile başlayan jazz serüveni; blues, classic jazz, bop, west coast, swing, hard bop, funk, soul, gospel, cool, free, fusion, jazz rock, neo bop, world jazz gibi akımlarla günümüze kadar gelir. Günümüzde farklı coğrafyaların özgün müzikleri jazz ile sentezlenerek çok daha geniş kitlelere ulaşabiliyor. Bu yönüyle jazz aynı zamanda bir müzik elçisidir. Ülkemizde jazz müziğine ilgi gösteren ve dünyanın hemen her yerinde icracı olarak performans sergileyen müzisyenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Jazz ile ilgili teori kitapları, metotlar yazılmış, üniversitelerde jazz birim ve bölümleri kurulmuş; devlet ve özel jazz orkestraları ise yıllarca konserler vermişlerdir. Ülkemizde de geleneksel müziğimizi jazz ile harmanlayan gruplar ve sanatçılar mevcuttur. Bu anlayışla CRR Konser Salonu’nda Şubat ayı içerisinde farklı günlerde ülkemizde jazz müziğinin önde gelen isimlerinden Fatih Erkoç, Özdemir Erdoğan, Nail Yavuzoğlu, Karsu ve Türk Sanat Müziği sanatçısı Yaprak Sayar ile Rengim Gökmen şefliğinde CRR Senfoni Orkestrası’nın da aralarında bulunduğu sanatçılar ve topluluklar CRR Jazz Günleri kapsamında konserler verecektir.
4 Şubat Modal Jazz Quartet (20:00)
Şenova Ülker (trompet), Önder Focan (gitar), Nail Yavuzoğlu (bas), Erdem Göymen (davul).
Modal jazz Quartet; alanında özgün bestelerin, zengin müzikal öğeler taşıyan Türk Makam ve Türk Halk Müziğimizin melodik ve ritmik öğelerinden yola çıkarak, jazz müziğine özgün melodi, armoni ve ritimler ile buluşmasında, dinleyici ile köprü olmayı hedef edinmiştir. Amaç milli kültürümüzün en verimli alanlarından biri olan müziğimizin, bir dünya müziği olma sürecine katkıda bulunmak ve dinleyiciyi çoksesli ancak geleneğinden kopmayan tınılarla buluşturmaktır. 2008 yılında kurulan grupta tüm beste ve düzenlemeler Nail Yavuzoğlu tarafından yapılmakta ve Yavuzoğlu projede elektrik bas çalmaktadır. Trompette Türkiye’nin önde gelen icracılarından Şenova Ülker, gitarda yine çok önemli bir isim Önder Focan, davulda ise genç yeteneklerimizden Erdem Göymen yer almaktadır.
11 Şubat Okay Temiz, 16. Ritmin Günü “Çocuğa Saygı” (20:00)
Okay Temiz (davul, Perküsyon), Tom Güneş Temiz (piyano, davul), Mohammad Reza Mortazavi (tombak ve bendir), Ahmet Özden (zurna), Çağdaş Oruç (saksofon), Aydın Borucu (trompet), Ertan Şahin (bas tuba), Aydın Esen (piyano, Synth).
Okay Temiz, 16. Ritmin Günü Konseriyle “Çocuğa Saygı” diyecek! Okay Temiz’in Ritmin Günü Konseri bu kez hem kültürleri buluşturuyor, hem de geleceğin mimarları çocukları öne çıkarıyor! Okay Temiz’in her yıl doğum gününde düzenlendiği geleneksel “Ritmin Günü” konseri, hem kültürlerin buluşmasına sahne olacak, hem de “çocuğa saygı” mesajı verecek. Konser iki bölümden oluşacak. İlk bölümde dinleyiciler, Berlin’de yaşayan İranlı Tombak ve Bendir virtüözü Mohammad Reza Mortazavi, Senegalli Djembe virtüözü İbrahim, Marimba virtüözü Cabati Balafon, Dun Dun virtüözü Salu Sene, Finlandiya’dan gelen piyanist Tom Temiz, 7 Kişilik Okay Temiz Oriental Wind Orkestrası ve ünlü müzisyen Aydın Esen’le kültürlerin buluşmasına şahit olacaklar. Konserin ikinci bölümünde ise “Okay Temiz Ritim Atölyesi”nin müzisyenleri “Çocuğa Saygı” konseptini vurgulayarak İstanbul ve İzmit’ten gelen down sendromlu özel çocukları misafir edecek. Bu özel çocuklar sayesinde çocuk hakları ve çocuğa bir birey olarak saygı duyulması gerekliliğine vurgu yapılacak. Uzun yıllardır çocuklarla ritim çalışan ve özellikle down sendromlu çocukların ritimle son derece geliştiklerini gözlemleyen Okay Temiz, bu yüzden yeni yaşını ve doğum günü kutlamasını çok sevdiği çocuklara ithaf ediyor. “Ritmin Günü” konserleri bundan önceki senelerde de “Küresel Isınma”, “Doğaya Saygı” ve “Kadına Şiddet” gibi toplumsal konulara dikkat çekmişti.
13 Şubat Richie Beirach Quartet (20:00)
Richie Beirach (piyano), Gregor Huebner (keman), Veit Huebner (bas), Michael Kersting (davul).
Almanya’da yaşayan Amerikalı piyanist Richie Beirach ile ABD’de yaşayan Alman kemancı Gregor Huebner 2017 yılında müzikal birlikteliklerinin 20. yılını kutladılar. Bu ikili kimi zaman duo olarak sahne aldılar, kimi zaman arkalarına bir big band alarak solist oldular, kimi zaman bir kontrbas ile trio albümler yayınladılar, kimi zaman da kontrbas ve davul ile enerjilerini güçlendirerek quartet olarak Amerika, Avrupa ve Japonya’da konserler verdiler. Beirach ve Huebner temelde jazz müzisyenleri olmalarına rağmen, aldıkları temel klasik müzik eğitimin de etkisiyle repertuvarlarında hem Bach, hem Coltrane hem de kendi özgün bestelerini aynı rahatlık ve ustalıkla seslendirmektedirler. 1999 ile 2003 yılları arasında basçı George Mraz ile birlikte Thelonious Monk’un unutulmaz bestesine gönderme yaparak ACT plak şirketinden sırasıyla Round About Bartok, (Grammy ile ödüllendirilen) Round About Frederico Mompou ve Round About Monteverdi adlı albümlerini yayınladılar. Tüm müzik türlerinde, önceden tasarlanan ile anlık ortaya çıkan arasında narin bir denge bulunur. En ince ayrıntısına kadar notaya dökülmüş karmaşık besteler dahi yorumlanırken sanatçının, ruhu ve enerjisi ile, içlerine hayat üflenmelerine ihtiyaç duyarlarken oldukça sade yaratıcı müzikal dürtülerden de çok bölümlü senfoniler yazılabilir. İşte bu gizemli gri alanda, Beirach-Huebner ikilisi şüphe götürmez bir şekilde kendi farklı yollarını biçimlendirdiler. Çağımızın en yetenekli jazz piyanistlerinden biri olarak kabul edilen Richie Beirach kariyeri boyunca Dave Liebman, Chet Baker, Stan Getz, Wayne Shorter gibi birçok ünlü müzisyenle birlikte çalıştı. Kemancı Gregor Huebner ise Sirius Quartet’in bir üyesi ve El Violin Latino grubunun kurucusudur. Kontrbasta Veit Huebner ve davulda Michael Kersting ile Richie Beirach Quartet stil kaygısı taşımadan çağdaş oda müziği üreten günümüzün en iyi küçük topluluklarından biri olarak nitelendirilebilir.
14 Şubat Özdemir Erdoğan ve CRR Oda Orkestrası 20:00
Özdemir Erdoğan 17 Haziran 1940 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi klasik batı müziği piyanisti ve dayısı keman ve piyano çalan klasik müzik sanatçısıydı. İlk eğitimini küçük yaşlarda ailesinden aldı. Eylül 1968 yılında İsmet Sıral Orkestrası’nın dağılmasından sonra bu orkestranın ağırlıklı üyelerinden oluşan ilk profesyonel orkestrasını kurmuştur. Bu orkestrada yer alan üyeler arasında şu an İstanbul Devlet Opera Orkestrası’nda görevli basçı Günnur Perin, TRT Hafif Müzik ve Jazz Orkestrası piyanistlerinden Ayhan Yünkuş, “5 Yıl Önce 10 Yıl Sonra” gurubundan Atakan Ünüvar, Fatih Erkoç, Uğur Dikmen ve Onno Tunç akla gelen ilk isimlerdendir. Özdemir Erdoğan 1968 yılının en iyi gitaristi ödülünü aldıktan sonra 1969 yılındaki çalışmaları sonucu ilk altın plak ödülünü almıştır. 1971 – 72 yıllarında çeşitli uluslararası ödüller almış, 1972 Atina ve Olimpia konserlerine katılmıştır.
17 Şubat Fatih Erkoç CRR Senfoni Orkestrası, Unutulmaz Jazz Klasikleri Konseri (20:00)
Şef Orçun Orçunsel
Orçun Orçunsel İstanbul’da doğmuştur, 4 yaşında İ.Ü. Devlet Konservatuarı’na girmiş ve ilk piyano çalışmalarına başlamıştır. Daha sonra M.S.G.S.Ü. Devlet Konservatuarı piyano bölümünden, Zeynep Yamantürk ile çalışarak 2004 yılında mezun olmuştur. Ayşegül Sarıca ve kompozitör Ali Darmar ile çalışmalarının yanı sıra dünya çapındaki piyanist Stephen Kovacevich başta olmak üzere, Thomas Yee ve Hanry Faures’in çalıştaylarına katılarak sa- natçılardan büyük ilgi görmüştür. Uluslararası yarışmalarda de- receler alan sanatçı, 2007 yılında ALV Bursu ile Salzburg yaz aka- demisine giderek Karl Heinz Kammerling ve Vassilia Efstathiadou ile çalışmıştır. Özellikle “transcription” (düzenleme) alanında kendisini yoğunlaştırarak çalışmalar yapmaktadır. İlk kompozisyon çalışmalarına 8 yaşında başlamış, bu yönde kendini geliştirmiş ve hâlen Dünya’nın çeşitli yerlerindeki birçok konser için kompozisyon ve düzenleme yapmakta, film müzikleri bestelemektedir. Orkestra şefliği çalışmalarına Prof. Gürer Aykal ile başlamış, 2008 ve 2009 yıllarında Cem Mansur yönetimindeki Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası’nın şef yardımcılığını üstlenmiş, 2007 yılından bu yana da Dokuz Eylül Senfoni Orkestrası, CRR Senfoni Orkestrası, İstanbul, İzmir, Antalya, Çukurova Devlet Senfoni Orkestraları, Mersin Akademik Oda Orkestrası ve Budapeşte Radyo Senfoni Orkestrası ile konserler vermiştir.
7 Nisan 1953’te İstanbul-Fatih’te dünyaya gelen Fatih Erkoç’un ilk defa enstrümanlarla tanışması babası değerli ud sanatçılarımızdan Hasan Erkoç’un üç yaşında kendisine bir keman hediye etmesiyle olmuştur. Fatih Erkoç, ilköğrenimini tamamladıktan sonra müziğe olan ilgisi nedeniyle 1965 yılında İstanbul Belediye Konservatuarı’na girmiştir. Burada 7 yıl boyunca trombon, piyano ve kontrbas eğitimi alan sanatçı, mezun olmadan o dönemin en gözde orkestralarından İstanbul Gelişim Orkestrası ile çalışmaya başlamıştır. 11 yılını Norveç’de geçiren Erkoç, İskandinavya’daki çeşitli orkestralarda; trombon, flüt, gitar, basgitar, keman, saksofon, trompet ve ud gibi enstrümanlarla yer almıştır. Stüdyo çalışmalarına uzun bir süre ara veren Fatih Erkoç, 1999 yılı sonunda kendi adını taşıyan ve şarkılardan prodüksiyonuna kadar kendi imzasını taşıyan bir albümle müzik dünyasına geri dönmüştür. Arada geçen uzun dönemde birçok önemli konser gerçekleştiren ve geçmişte yarım bıraktığı eğitimini tamamlayarak İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan mezun olmuştur.
18 Şubat, Yaprak Sayar, Caz Musikisi, (20:00)
Şenova Ülker (trompet), Ercüment Orkut (piyano), Berke Özgümüş (davul) Volkan Topakoğlu (kontrbas), Murat Süngü (cello), Turgut Özüfler (kanun) Çağdaş Oruç (saksofon), Aycan Teztel (trombon)
“Caz musikisi”, jazz müziğinin birbirinden farklı ritmik ve ar monik yapısını Türk müziğinin usûl ve makamsal çeşitliliğiyle birleştirerek ortaya yeni bir soluk, yeni bir renk çıkarıyor. Alışılagelmiş şekli ile geleneksel Türk müziğini çok sesli hale getirmek yerine, Türk müziğini jazz müziğiyle buluşturarak en doğal görünümüyle dinleyiciye sunmayı amaçlayan projede Yaprak Sayar, eserleri tamamen geleneksel Türk vokal tekniği ve geleneksel Türk musikisi icra üslûbuyla seslendirmektedir. Bu yönüyle de ismindeki “musiki” kelimesinin manası yapılan müzikte vücut bulmuştur. Ayrıca projenin, her iki müziğin de ortak noktası olan “doğaçlama” geleneğini de içeriyor olması en dikkat çekici yönlerinden biridir.