Güzel, tatlı, kısa-uzun bir aradan sonra tekrar yazılara dönmek ve ardı arkasına dinlendikçe kalitesini daha da artırıp klasik mertebesine ulaşacağını tahmin ettiğim 2 tanesini de sizlere yorumlamak güzel olacak…Şöyle ki:
Kerem Görsev – “Lost Ghost”
Emre Grafson Müzik (2023)
Kerem Görsev (piyano),
Engin Recepoğulları (tenor saksofon),
Bulut Gülen (trombon),
Volkan Hürsever (kontrbas),
Ferit Odman (davul)
Dergideki eski yazılarıma hızlıca göz attım. “Yakınlarda hiç Kerem Görsev yorumladım mı?” diye hızlıca göz ucuyla baktıktan sonra, en son 2017 yılında 24. Istanbul Jazz Festivali kapsamında ilk kez “Quartet” formatında dinlediğimi ve de ne kadar etkilendiğimi hatırlayarak yazmışım. Aradan aşağı yukarı 6 sene geçmiş, ama Kerem Görsev’in bu seneler içerisinde jazz adına yarıştığı tek kişinin kendisi olduğunu, “Bu kaliteli müziği daha yukarıya, bir üst seviyeye nasıl çıkarabilirim?” sorusunu yayınladığı her albümde dinleyiciye bir kere daha kanıtlayarak hareket ettiğini artık akustik jazz seven dinleyiciler olarak kabul ettiğimiz bir gerçek.
Kerem Görsev, RecJazz için yaptığı albümlerden bir seçki oluşturduğu 2021 tarihli “With Strings / Quintet & Sextet” albümünü saymazsak, 2019’dan beri ilk stüdyo albümünü bu sefer bir “quintet” formatında müzikseverlerle buluşturdu. Yeni kayıtların yanı sıra, adeta klasikleşmiş bir Kerem Görsev imza hareketi olan “eskiye göz kırpma” bu albümde de yerini almış.
Saat gibi tıkır tıkır, Village Vanguard’da full bir ay kapattırası “Mojo Cat” ile kor alevler içerisinde sımsıcak başlayan albüm, ilk parçanın solosunda bizlere albümün üflemeliler olmadan “sacayağın o kadar da sağlam olmayacağını” gösteren bir performans sunuyor. “Lost Ghost” ve “25 Meters Down”da herkese şapkalarını çıkartırıp, önlerine koydurup, Bulut Gülen’in üzerine bu parçadaki performansı çok rahat taşıyabilecek ve parçanın ölümsüz Elvan Aracı ağırlığını onurla sırtlayabilecek başka bir müzisyen olamayacağını herkesle rahatlıkla tartışabilirim. Bir yanda Emirgan’da 3 numaralı dairede oturan “Weekend”in uzak akrabası olduğunu düşündüğüm “Gardenin” dinleyiciye 3/4’lük yaşamı bir kere daha sevdirirken; diğer yanda “Keith Jarrett + Charlie Haden 2 tane, Can Çankaya ve Kağan Yıldız da bir tane yaptı, peki Kerem Görsev ve Volkan Hürsever neden bir duo albüm kayıt etmesin?” dedirten ECM-vari sıkı parça “Things” albümün sakinleştiren anı oluyor. “Meeting Point”teki kayıt ile ardı arkasına dinlendiğinde bu albümdeki hali ile “genç kanın damarlardan nasıl gürül gürül akabileceğini” gösteren “Personal Balance”, “Mojo Cat” ile albümün en hareketli parçaları…Hayatında yer almış önemli anları/kişileri/soyut-somut olgulara atıflarda bulunarak, albümlerinde tematik olarak katmayı seven Kerem Görsev (“Brunch”, “Tiramisu”, “Olive Tree”, “Mango”, “Mastic Pudding” ve tabii ki “Unagi”), anladığım kadarı bu tematik bütünlüğü tatlı dostları Bebop’la başlayıp, “Zeus” ve Mojo Cat’i de katarak büyütmek arzusunda.
Albümün baştan sona anlattığı hikayesi ve katkı sağlayan tüm müzisyenlerin genel performansı bir yana, “Orange Juice” ve “Emirgan”dan sonra sanırım en çok döndürdüğüm/ döndüreceğim Kerem Görsev albümü olacağı kesin. Beni jazz ile tanıştıran ve bu müziğe tüm benliğimle adapte olmamı sağlayan Volkan Hürsever’i (eğer yanılmıyorsam 2005’ten sonra) böylesine ustalıkla dolup taşan bir albümde görmek çok mutlu etti. Diğer yandan, Volkan Hürsever ve Ferit Odman’ın performansını hakkını vererek dinledikten sonra, insaın içinden ister istemez şu soruyu sormak geliyor: “Peter Washington mu? Kenny Washington mu? Onlar da kim oluyor Allah aşkına?!”
Eğer 3 yaşını doldurmuş olan oğlum Ferit Kaan’a (evet, oğlumun ismini gayet trionun “ritmik” duyguları çerçevesinde koydum) “Bu çalan kim?” diye sorduğumda gururla “Can Kooaki” (yani “John Coltrane”) diyecek kadar “Master” seviyesinde bir albüm performansı gösteriyorsa, Engin Recepoğulları’na söylenebilecek tek bir söz var: “Bravo Engin!”
Biz plak koleksiyonlerinin yüzünü güldüren bir haberle, plak baskısı ile ilk kez selamlaştığımız “Lost Ghost” tabii ki dijital ortamda da bizlerle birlikte. Albümün git gide diskografide çok özel bir yerde olacağından kuşkum yok. Plak baskılarının da darısı “Emirgan’ın ve kafamdaki düşsel “Görsev/Hürsever duo” albümünün başına.
Parçalar: Mojo Cat, Lost Ghost, Gardenin, Things, Personal Balance, 25 Meters Down, Zeus, Bargain.
Kayıt: Babajim
Albüm Tasarım: Cazkolik
Kapak Fotoğrafı: Ahmet Görsev
Esra Kayıkçı: “Seslen Bana”
(2023)
Esra Kayıkçı (kontrbas, vokal),
Sarpay Özçağatay (flüt),
Halil İbrahim Işık (flugelhorn),
Baki Duyarlar, Uraz Kıvaner (piyano),
Hakan Kamalı (elektrik, fretless gitar, ebow),
Orhan Deniz (bas),
Fırtına Kıral, Ediz Hafızoğlu (davul),
Tolga Bedir (keman),
Ulaş Kurugüllü (keman),
Burak Kayan (viola),
Deniz Doğangün (cello)
Esra’nın ilk albümü “Bozgun Hatıra”dan ‘Yollar’ın ilk saniyelerini dinlediğim anda içimde giderek büyüttüğüm “Esra ile bir an önce tanışmam gerek ve bir an önce dergiye yazmam gerek!” duygusu arşa ulaşmış ve hatırası Beyoğlu’nun en güzel zamanlarında kalan Cafe Mitanni’de bir öğleden sonra buluşmuş, tatlı güzel bir sohbet sonrası Esra’yı ve ilk albümünü sizlere tanıtmıştım. O andan beri Esra’nın müzikal anlamda attığı her adımı takip etmeye çalıştım. Yılların kendisine kattığı o kadar çok şey oldu ki, dinlediğim ve anladığım kadarı ile bunları “Seslen Bana”da toparlayıp, en azından bizleri yaşadıklarına katabilmeyi ve şahit olduğu şeyleri bizim de deneyimlememizi istemiş. Bütün bu adımları atarken, tek bir pencereden bakmaması ve farklı renkleri, farklı sesleri bir araya getirerek şu ana kadar severek dinlediğimiz “Esra Kayıkçı sound”undan farklı bir yönde hareket etmesi; yaratıcılığının ne kadar üst seviyede olduğunu ve hayata tek bir pencereden bakmanın ne kadar hatalarla dolu olabileceğini göstermesi bakımından günümüz genç müzisyenlere örnek teşkil edecek bir durum. Beatles’ın “Red Album” yıllarından “Blue Album” yıllarına geçtiğini tüm dünya ağzı açık şekilde seyretmiş, ama hiçbir parçasında kaliteden ödün vermeden akıllarında ve kalplerindeki notaları başarılı şekilde kağıtlara dökmüşlerdi. Esra’nın “Seslen Bana”da yaptığının, Beatles’ın 50 sene önce yaptığından bir farkı yok aslında.
“Yollar” gibi surata tokat bir etki ile başlayan ve bir tutam Demir Demirkan ile daha da güzelleşen“Seslen Bana”, tatlı-hoş swing kokulu Elif Çağlar bestesi “Gel de Anlat”, ileride tam bir jazz standardı olacağına inandığım “Hangi Balık”, herhangi bir Nordic jazz albümüne konulsa kesinlikle sırıtmayacak olan Baki Duyarlar şahanesi “Imperishable”, altyapısını çok beğendiğim ve nedense ara ara Radiohead’i hatırlar gibi olduğum kişisel favorim “Mavi” albümün nokta parçaları.
Bu arada hazır Esra hakkında yazıyorken: Normalde single çıkaran müzisyenlerin çıkardıkları single’ların albümün habercisi olduğunu düşünürüz (ki genelde de hep öyle olmuştur). Üç sene önce çıkardığı minik single “Kelebek Orkide/Sağım Soğum Yokluğun”’un bu albümde yer almaması öncelikle şaşırtsa da, o iki minik parçanın da Esra’nın hayatından “tam da o anda” bizlere sunduğu 2 özel parça olduğunu ve orada, o “saflıkta” kalması gerektiğini anlamak gerekiyor.
“Seslen Bana” güzel bir albüm.
Esra’nın içinde olduğu her projeyi Tom Hanks’in işlerine benzetiyorum: Hani istisnasız her Tom Hanks filmini zevkle izlemek istersiniz ya, işte Esra’nın müziği de öyle.
Parçalar: Seslen Bana, Rüyalar Olmasa, Hangi Balık, Imperishable, Gel de Anlat, Herkesin Şarkısı, Rüzgarla Dön, Mavi, Yağmur.
Kayıt-Mix: Babajim, Cihan Barış
Mastering: Güven Ersoysal
Production: Esra Kayıkçı, Hakan Kamalı
Kapak Fotoğrafı: Anna Mikulina
Kapak Tasarımı: Mehmet Karadağ