Gelenekselleşen “CRR Caz Şubatı” programının beşincisi 16 ile 23 Şubat tarihleri arasında jazz müziğinin daha çok doğu ile harmanlanmış, dünyaca ünlü sanatçılarının konserleriyle gerçekleşecek. Bu kapsamda;
5 Şubat CRR Caz Orkestrası, Şef Nail Yavuzoğlu ve solist Tuluğ Tırpan ve bestelerinden oluşan bir repertuar ile sahne alırken aşağıda hikayelerini bulacağınız sanatçılar (henüz gruplarda yer alan diğer müzisyenlerin adları belli olmamakla birlikte) sahne alacaklar. Konserler saat 20:00’de başlayacak.
16 Şubat – Aziza Mustafa Zadeh
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de dünyaya gelen Aziza Mustafa Zadeh, müzisyen bir ailenin içinde doğdu. Babası, piyanist ve besteci Vagif Mustafa Zageh, Mugam olarak bilinen geleneksel Azerbaycan müziği ile jazz’ı birleştirmesiyle büyük bir üne kavuştu. Eşi Eliza Mustafa Zadeh klasik müzik eğitimi almış Gürcistanlı bir şarkıcıydı.
Küçük yaşta klasik piyano çalışan Aziza, JS Bach ve Frederic Chopin’in bestelerine duyduğu heyecana rağmen, doğaçlamaya da yatkın olduğunu kısa zamanda gösterecekti. On yedi yaşına geldiğinde Washington DC’de, Monk’un bestelerini kendi mugam tarzında çalarak Thelonious Monk piyano yarışmasını kazandı.
1991 yılında Aziza Mustafa Zadeh adlı çıkış albümünü yayınladı. 1993’te Always ile birlikte Aziza’ya yönelik beğeni daha da arttı: O yıl Aziza hem ECHO ödülünü hem de German Phono Association’ın verdiği jazz ödülünü kazandı. Yetenekleri o kadar etkileyiciydi ki jazz müzisyenlerinden oluşan ünlü bir grup onu 1995’te Dance Of Fire stüdyosuna davet etti.
Londra ve Paris’ten İstanbul ve Tel Aviv’e uzanan, konserlerinin yanı sıra 1996 yılında çıkardığı Seventh Truth albümünün kapağıyla bir hayli ilgi gördü. Bir sonraki albümü, Jazziza, “My Funny Valentine” ve Dave Brubeck’in “Take Five” gibi jazz klasiklerinin seviyesine erişmiş bestelerinden oluşuyordu.
Londra’da Abbey Road Stüdyolarında kaydedilen Shamans, piyano klasiklerinin etkilerini Bach Zadeh veya Portrait of Chopin gibi eserlerinde muazzam bir şekilde gösteriyor ve Aziza müziğinin farklılıklarını bir araya getiriyor.
Piyanist, şarkıcı, besteci Aziza Mustafa Zadeh’nin CD’si Contrasts 2006’da Jazizza Records Stüdyo’da kaydedilmiş, Bauer Stüdyoları’nda mikslenmiş ve düzenlenmiştir.
2007’de çıkan Contrasts II Operajazz albümü ise bolca Liszt, az miktarda Shuhmann, biraz Ravel ve Rimsky – Korsakow ve bir tutam da Bach içeriyor. Bütün bunların yarattığı kontrast yetmiyormuş gibi Aziza Mustafa Zadeh bu karışıma jazz’ı da katıyor. Bolca jazz ve doğum yeri Bakü’nün müziği Mugam’ı da unutuyor.
19 Şubat – Tarek Yamani
Beyrut’ta dünyaya gelen ve çocukluğunu orada geçiren Lübnan asıllı Tarek, New York’ta yaşayan, 19 yaşında jazz ile tanışmış, enstrüman çalmayı kendi kendine öğrenmiş, ödüllü besteci ve piyanisttir.
2012’de ilk albümü “Ashur”u çıkardıktan sonra, Tarek, kendini Afro – Amerikan jazz’ı ve Arap makamları arasındaki ilişkiyi keşfetmeye adadı. İkinci albümü “Lisan Al Tarab: Jazz Conceptions in Classical Arabic” ise bu ilişkinin kanıtı niteliğindeydi. 2016’da Tarek, Basra Körfezi ritimlerinin baz alındığı yeni bir eser oluşturmak için Abu Dhabi Music & Arts Foundation ile anlaştı. “Peninsular” adlı eser, Mart 2017’de çıkarıldı ve dünya prömiyerini 2017 Abu Dhabi Festivali’nde yaptı.
2010 yılında, Suriyeli şarkıcı Rasha Rizk’in kendisine eşlik ettiği parçası “Sama’i Yamani” ile Thelonious Monk Enstitüsü’nün düzenlediği “En İyi Jazz Bestecileri” yarışmasında birinci oldu.
Tarek, New York’da Birleşmiş Milletler Genel Merkezi (Uluslararası Jazz Günü açılış etkinlikleri kapsamında), Küba’da Gran Teatro de la Habana (Jazz Günü kapsamında), Washington DC’de Smithsonian Enstitüsü, Marsilya’da Avrupa ve Akdeniz Medeniyetleri Müzesi, New York Üniversitesi, Los Angeles’da Blue Whale, Detroit Sanat Enstitüsü ve İskenderiye’de Bibliotheca Alexandrina gibi birçok saygın mekanda sahne aldı.
Wayne Shorter, Richard Bona, Zakir Hussein, Esperanza Spalding, Antonio Sanchez ve Vinnie Coliauta gibi birçok ünlü isimle aynı sahneyi paylaşma fırsatı buldu.
Darine Hotait’in yönettiği, dünya çapında yetmişten fazla festivalde gösterilen ve AMC, BBC ve Sundace TV gibi kanallarda yayınlanan “I SAY DUST” filminin müziklerini besteledi.
Öte yandan bir eğitimci de olan Tarek “Duple vs Triple” adında, poliritim kavramına odaklanan bir e-kitabı yayımladı. “The Percussion Ensemble of the Arabian Peninsula” adlı kitabının ise yakın zamanda yayımlanması bekleniyor.
Konser Programı
Tarek Yamani’nin büyük beğeni toplayan albümü “Lisan Al Tarab: Jazz Conceptions in Classical Arabic”, klasik Arap müziğinin, Afro – Amerikan jazz’ı sınırları içerisinde bir keşfidir. “Afro – Tarab” olarak isimlendirilen bu keşif, seyircileri 1800’lerin Mısır ve Irak’ından günümüz New York’una bir yolculuğa çıkaran bir trio piyano performansı ile sonuçlanıyor. Repertuarda, yeniden yorumlanan klasik “muvaşşah”lar (eski bir Arap müzik formu), geleneksel Mezopotamya müzikleri ve aynı zamanda Levant atmosferinden ve ritminden etkilenmiş özgün jazz besteleri de bulunuyor.
20 Şubat – Marcel Khalife feat. Ismail Lumanovski
Ismail Lumanovski (clt)
Nadim Rouhana (aordeon)
Zad Khalife (req)
Assaad Boustany (perc, darbuka)
Ayad Khalife (p)
Marcel Khalife
Marcel Khalife 10 Haziran 1950’de Amşit, Lübnan’da doğdu. Beyrut Ulusal Müzik Konservatuarı’nda ud eğitim aldı ve 1971’de mezun oldu. Marcel Khalife, 1972’den 1975’e kadar, Beyrut Ulusal Müzik Konservatuarı’nda, devlet üniversitelerinde ve diğer yerel ve özel müzik enstitülerinde eğitim verdi. Aynı zaman zarfında Orta Doğu, Kuzey Afrika, Avrupa ve Amerika’da solo ud performansları sergiledi.
1972 yılında Marcel Khalife doğduğu yer Amşit’te, buranın müzikal mirasını ve Arap ilahilerini ön plana çıkarmak amacıyla bir müzik grubu kurdu. İlk performansları Lübnan’da gerçekleşti. 1976 yılı Marcel Khalife’nin Al Mayadine adlı topluluğunun kuruluşuna tanıklık etti.
Khalife ayrıca geleneksel Arap müziği formunda olan The Symphony of Return, Sharq, Concerto Al Andalus- Suite for Oud and Orchestra, Arabian Concerto, Mouda’aba (Caress), Diwan Al Oud, Jadal Oud Duo, Oud Quartet, Al Samaa gibi ve Kasım 2007’de Fransa’da Charles Cros Akademi büyük ödülüne layık görülen “Taqasim”, Duo for Oud and Double Bass gibi çeşitli enstrümantal eserler besteledi. Marcel Khalife’nin yirmiden fazla sözlü ve enstrümantal albüm ve DVD kayıtları bulunmaktadır.
Khalife, Montreal’de “Palace of Arts”, New York’ta “Symphony Space” ve “Merkin Concert”, Boston’da “Berklee Theatre” ve “New England Conservatory”, Washington’da “Kennedy Merkezi”, Londra’da “Royal Festival Hall” ve “Queen Elizabeth Hall” gibi çok prestijli salonlarda konserler verdi.
Ulusal Filistin Kültür ve Sanat Madalyası’nı 2001 yılında aldığında Khalife, ödülün maddi gelirini Filistin’deki Edward Said Müzik Konservatuarı’na bağışlamıştır. O tarihten sonra konservatuarda her yıl bir kez düzenlenen Marcel Khalife Ulusal Müzik Yarışması sayesinde genç yetenekli müzisyenlere devam eden müzik eğitimleri için maddi destek sunulmaktadır.
2005 yılının Haziran ayında Marcel Khalife, sanatsal başarısı ve dünya barışına sağladığı katkılar nedeniyle UNESCO Barış Sanatçısı ödülünü aldı.
21 Şubat – Rabih Abou-Khalil
Beyrut’ta doğan ve klasik eğitim alan flüt ve ud sanatçısı Rabih Abou-Khalil, 1978’de Lübnan iç savaşı sırasında Almanya’ya göç etti. Münih Müzik Akademisi’ndeki çalışmalarının ardından, Abou-Khalil, flütçü olarak yaptığı albümler çok fazla ilgi görmedi. 1986 yılında Oregon’un basçısı Glen Moore ve Miles Davis’in eski saksofoncusu Sonny Fortune’un da dahil olduğu ünlü bir jazz grubunun kurulması vesilesiyle ud çalışmalarına geri döndü.
Bu ilk ortak çalışmanın ardından gelen yıllarda Abou-Khalil bir yandan dünyaca ünlü bir yandan da yerel birçok jazz, folk ve etnik müzik sanatçılarıyla birlikte çalışarak kariyerini sürdürdü. Müziği tek bir biçimle sınırlı kalmayıp çeşitli zamanlarda jazz, klezmer, çingene müziği, modern klasik müzik ve Ortadoğu halk müziğini kucaklayarak itibar kazanmıştır.
Son albümünde müziğin zenginliğini keşfetmek için politik, dini ve toplumsal normları reddetmiş, evrensel kendine özgü ve başına buyruk bir müziğe dönüş yapmıştır. Abou – Khalil günümüzde Münih ve Güney Fransa’da yaşıyor ve eserlerini üretmeye devam ediyor.
Rabih Abou – Khalil tartışmasız evrensel bir müzisyen. Onun kendine özgü eklektik tarzı, geleneksel enstrüman kullanımı ve yenilikçi besteleri bir araya getiren yaratıcı zekasının ürünü olarak kabul ediliyor.
22 Şubat – Trio Jourban
Üç kardeş, üç ud. Samir, Wissam ve Adnan. Üç vokalin beraber tek bir ses oluşturmaları gibi; onların enstrümanları da sahnede ve stüdyoda tek vücut oluyor. Ud, onların ruhlarının sesine, varlıklarının atan kalbine dönüşüyor; böylece bir bütün oluyorlar. Üçü her zaman bir arada.
Bestelerinde, her birinin katkısı diğer ikisini gölgelemeden şekilleniyor. Onlar için müzik üçlü bir grup olduklarında anlam kazanıyor. Trio Jourban için virtüözlük, gösteriş anlamına gelmez. Köklü bir Luthier geçmişine sahip, Nasıra’nın yerlisi bu üç sanatçı için asıl önemli olan geleneğin ebedileşmesidir. Sahip oldukları bu gelenek onların grup olarak bir uyum içerisinde bu solo enstrümana yaptıkları yenilikler ile yeniden canlanıyor.
2002’den beri grubun ünü büyümeye devam ediyor: Grup, Paris’teki Olympia’dan New York’ta yer alan Carnegie Hall’e kadar birçok önemli mekânda kapalı gişe performans sergiledi. Kendileri gibi Filistinli olan perküsyon sanatçısı Youssef Hbeisch ile aynı sahneyi paylaştıklarında grubun besteleri olağanüstü doğaçlama yeteneklerine de kapı açmaya başladı; bundan sonra üçünün sesinin bir bütün olması için birinin diğer ikisine sadece bir bakış atması yeterliydi.
Trio Joubran, ünlü şair Mahmut Derviş’in sözlerini müzikle buluşturarak (À l’Ombre des mots/ In the Shadow of Words) kendi ülkelerini onurlandırıyor. Bu, müzikle olduğu kadar Filistin’le de doğrudan ilişkili onlar için. Trio Joubran’ı dinlemek insan ruhunun derinliklerine dalmak anlamına geliyor.
Mısır’ın Ümmü Gülsüm’ü vardı; Lübnan’ın Feyruz’u var ise artık Filistin’in de Trio Joubran’ı var.
23 Şubat – Anouar Brahem
Anouar Brahem, yirmi yılda çıkardığı son derece yaratıcı ve eskimeyecek dokuz albümüyle, kendisini prestijli ECM etiketinin en orijinal ve yetenekli müzisyenleri arasına yazdırmayı başardı.
Bir ud sihirbazı olan Brahem, ud ile sukabağından yapılan yüzyıllık geleneksel lavtanın içinde taşıdığı akustik sihri bir araya getiren Arap ve İslam dünyasının müzikal mirasını ortaya çıkaran büyük bir ustadır.
Anouar Brahem atalarının kültürüne kökten bağlı, son derece sofistike, çağdaş ve küresel tutkularla oluşmuş bir müzik formunu yaratmayı başarmış nadir besteci ve doğaçlama üstatlarından biri olarak tanınır. Geniş jazz repertuarından John Surman, Dave Holland ve Jan Garbarek, Brahem’in melodik büyüsüne kapılmış önemli icracılardan sadece birkaçıdır. Akdeniz ve Doğu etkisinin farklı geleneklerine, yerlisi olduğu Tunus’tan Hindistan ve İran bölgelerine geniş bir yelpazenin etkilerini taşıyan hassas ve son derece özenli müziği, birçok karmaşık şiir ve kültür evrenini durmaksızın yeniden tanımlar.
The Astounishing Eyes Of Rita (Rita’nın Nefes Kesen Gözleri)
Bas klarnet ve udun birlikteliği Anouar’ın “Thimar” üçlemesine bir gönderme yapsa da Doğu ve Batıyı bir araya getiren bir birliktelik, geleneksel sesleri çağrıştıran “Barzakh” ya da “Conte de l’Incroyable Amour”a daha yakın bir duyuş oluşturuyor. Norma Winstone Trio’dan Klaus Gesing ve Nik Bärtsch’s Ronin’den Björn Meyer, jazz’ın ötesindeki müzikal kaynaklara yakınlık duyan müzisyenler ve ikisi de Brahem’in müziğinde gönülden birleşiyorlar.
Lübnanlı Khaled Yassine’in darbuka ve bendiriyle zenginleşen karanlık ve sıcak seslerin dansı da var bu albümde. Albüm Filistinli şair Mahmud Derviş’e adanmıştır.