Özşahin’in müzik geçmişi, küçük yaşlarda alınan klasik piyano dersleri ve romantik dönem bestecilerinin eserlerindeki melodi ve armoni zenginliğine duyduğu büyük ilgi ile başlıyor. Müzik çalışmalarını özel olarak sürdürdüğü yıllarda, mühendislik eğitimini tamamlayarak bir süre kurumsal işlerde çalışan müzisyen, daha sonra tamamen müzikte karar kılarak; ilk olarak 2013 yılında New York Üniversitesi Summer Jazz Workshop programına; 2015 yılında ise Bahçeşehir Üniversitesi’nin Jazz Sertifika Programı’na katılmış. Bu eğitimler sayesinde kendi gibi tutkulu genç müzisyenlerle tanışma fırsatı bulmuş, birlikte çalıştığı piyano ve kompozisyon hocaları Baki Duyarlar ve Güç Başar Gülle’nin desteği ile müzik çalışmalarını daha ileri bir boyuta taşıyarak 2016 yılında Boston’da ( NEC ) New England Konservatuarı’na kabul edilmiş. NEC Boston’da çalışma fırsatı bulduğu Frank Carlberg, Jason Moran, Ken Schaphorst, Ethan Iverson, Bob Nieske, Jerry Leake ve Warren Senders gibi eğitmenlerin kazandırdığı deneyim ve bilgi ile ilk albümü olan Sequence of Emotions’ı 2020 yılının Ocak ayında yayınlayan besteci, Boston’daki ikinci yılında Boston Experimental Theatre Company ile tanışmış; minimalist yaklaşımları ve farkındalık çalışmaları ile bilinen tiyatro direktörü Grotowski’nin ışığında jazz müziğini tiyatro ile bağdaştırarak aktörlerle beraber sahnede yer almış. Özşahin, şu sıralarda İstanbul’da kurduğu yeni sextet ile müzik çalışmalarını sürdürüyor, Conversations in Chaos isimli yeni projesi üzerinde çalışıyor. Özgür doğaçlama ve kompozisyonun bir arada var olabildiği sesler yaratma yolunda ilerliyor. Piyanist – besteciye, dört adet albümden oluşan seçkimizi sunduk.
Vijay Iyer
Far From Over
ECM-2017
Far From Over – Vijay Iyer
Steve Lehman (alto saksofon)
Mark Shim (tenor saksofon)
Graham Haynes (kornet, flugelhorn)
Vijay Iyer (piyano, elektrik piyano)
Stephan Crump (kontrbas)
Tyshawn Sorey (davul)
Melodisi Vijay Iyer Sextet’i hatılatıyor bana. Vijay’ın Break Stuff albümündeki kısa melodileri aklıma geliyor. Kısacık melodilerden sonra hemen doğaçlamaya geçerler… Piyanistin çalışı da o Vijay, Jason, Craig’in oluşturduğu ses, eşliğinden bunu hissedebiliyorum. Bu tarz albümlerde dinlemeyi en çok sevdiğim şey, net bir solocu yok, herkes aynı anda birbirleriyle iletişim halinde. Albümün mix ve master’ında da öyle bir şey var. Önce piyanoyla başladı, sonra trompet, saksofon girdi, sonra hepsi bir arada. Mix’de tek bir kişinin ön planda olmadığını duyabiliyoruz. Vijay değil bu, başka birisi… Kompozisyon var, ama açık doğaçlamaya o kadar açık ki… Sınırlandırma çok az gerçekten. Bu dengeyi bulmak benim de en çok ilgilendiğim şey şu anda.
Vijay Iyer. Far From Over albümünden albüme ismini veren parça.
Evet, bu albümde çalanların isimlerini hatırlayamadım. Ama burada çalan benim düşündüğüm trompetçi değil. Tyshawn Sorey ise en sevdiğim davulculardandır, neden aklıma gelmedi hiç bilemiyorum.
Paul Bley
When Will The Blues Leave
ECM – 2019
Mazatlan – Paul Bley
Paul Bley (piyano)
Gary Peacock (kontrbas)
Paul Motian (davul)
Şu an yaptığı şeyler Brad Mehldau’nun After Bach sesini hatırlatıyor. Bu siyah bir piyanist sanırım. Aklıma Mulgrew Miller geldi. Çok kalabalık çalmayan bir piyanist. Özellikle kalın sesleri başta kullandığı için bu Mulgrew olmaz, ondan böyle sesler duyduğumu hatırlamıyorum. Kontrbası bu kayıtta çok iyi duyamıyorum, peslerde çaldığından olabilir. Piyanist herhalde Craig Taborn. Jean-Michel Pilc isimli Kanadalı bir piyanistin Montreal’de Diyez 11 isimli bir kulüpte kaydettiği bir albüm var, bu çalan piyanist onu da hatırlattı bana, o adam standartlarla resmen hamur gibi oynuyor. Davulcunun birkaç hareketi Brian Blade’ı anımsatıyor ama Brian Blade daha patlamaları olan birisi, daha kontrastlı çalıyor, bu tam onun gibi değil. Bu grubun Ornette Coleman’ın albümlerinden etkilendiğini düşünebiliriz. O albümlerde ilk başta Ornette serbest doğaçlama yapar, daha erken albümlerinde davulcu buna düz bir şekilde eşlik eder, ama ilerleyen albümlerinde onunla birlikte davulcunun da değişik bir şeyler yapmaya başladığını duyarız. Bunu dinlerken de o aklıma geliyor. Hem kontrbas, hem davul piyanistin doğaçlamalarına cevap veriyor karşılıklı olarak, soru cevap şeklinde, yani pasif durumda değiller, rol değişikliği var. Melodi de aynı şekilde ikinci kere girdi. Ornette’in parçaları gibi kısa ve çok melodik. Piyanistin bazen az çalışı, aradaki boşlukları, Ahmed Jamal’ı hatırlatıyor, o da aşırı boşluklu çalar. Bu parça kimi zaman da Chick Corea’nın bestelerini hatırlatıyor kullandığı mod nedeniyle. Esbjörn Svensson trio serbest doğaçlama yapsa nasıl olurdu diye merak ettirdi beni! Onların böyle bestelerde bu kadar açık takıldıkları bir durum yok. Çok minimal olarak piyanist serbest doğaçlama yapar orada.
Paul Bley, Mazatlan isimli eser. Canlı bir kayıt.
Paul’ün eşi Carla Bley’in bestelerini çok seviyorum. Albümün genel sesi tam bir ECM tarzı. Şimdi albümü gösterince çok mantıklı geldi. İnanılmaz güzel bir canlı kayıt.
Mehmet Ali Sanlıkol
What’s Next?
Dünya – 2014
On The Edge Of The Extreme Possible – M. Sanlıkol
Mike Peipman (trompet), Sam Dechenne (trompet), Jeff Claassen (trompet), Jerry Sabatini (trompet), Mark Zaleski (flüt, alto sax), Sam Mehr (flüt, alto sax), Aaron Henry (klarnet, tenor sax), Tucker Antell (klarnet, tenor sax), Jared Sims (bas klarnet, baritone sax), Clayton De Walt (trombon), Randy Pingrey (trombon), Tim Lienhard (trombon), Ido Meshulam (bas trombon), Utar Artun (piyano), Phil Sargent (elektrik gitar), Fernando Huergo (electrik bas), Bertram Lehmann (davul).
Duke Ellington’un Harlem isimli senfonik bir eseri var, onu hatırlattı bana. Gil Evans’ın sonraki işlerinden biri olabilir mi? Bu her kimse okuldaki hocam Frank Carlberg’in ondan etkilendiğini düşünüyorum. Carlberg’ün böyle açık Big Band eserleri var. Monk’un noktasal olarak tanımlayabileceğim melodilerine de benziyor. Diğer yandan David Liebman’ın big band aranjmanlarını hatırlatıyor, minör iki, majör ikililerin kullanıldığı orkestrasyonlar… Bir de burada Lydian Chromatic Concept’i yazan George Russel’ın “Through- Composed” eserlerini hatırladığımız yerler var. Kesinlikle Monk’un Evidence’ından esintiler var, senkoplar mesela… Duke Ellington’un tekniklerini de duyabiliyoruz, trompete aşırı aşağıya yazıp, trombonlara yüksek yerlerde yazmak gibi. Sanki bir hikaye anlatıyormuş gibi bir eser, film sahneleri aklıma geliyor hep. Taxi Driver filminin girişteki iki akoru ilk başta aklıma geliyor. Minör sonra da major akor… Şu anda duyduğum saksofon sesi de o filmdeki saksofon sesini andırıyor. Maalesef filmin bestecisini hatırlayamadım. Çok güzel bir kayıtmış bu, çok hoşuma gitti. Okulda Ran Blake isimli bir piyanist vardı, onun düzenlediği derslerden bir tanesi film kompozisyon dersi gibiydi, dersin ismi aklıma gelmiyor. Filmi sessiz bir şekilde açıp o filme eser yazmak, bazen de doğaçlama yapmak dersin amacıydı. Şu an bu müzik de bana öyle bir sahneyi hatırlatıyor. Ran Blake de doğaçlama yaparken bir film sahnesini düşünüyor, çok görsel bir piyanist aslında…
Mehmet Ali Sanlıkol, What’s Next? Albümü.
Evet, bu Sanlıkol’un erken işlerinden birine benziyor. Bu arada George Russell’ın bahsettiğim “Through Composed” parçasının ismi All About Rosie.
Miles Davis
Miles Davis – Porgy And Bess
Colombia – 1959
Gone – George Gershwin
Miles Davis (trompet, flugelhorn)
Ernie Royal, Bernie Glow, Johnny Coles, Louis Mucci (trompet)
Dick Hixon, Frank Rehak, Jimmy Cleveland, Joe Bennett (trombon)
Willie Ruff, Julius Watkins and Gunther Schuller (horn)
Bill Barber (tuba)
Phil Bodner, Jerome Richardson, Romeo Penque (flüt, alto flüt, klarnet)
Cannonball Adderley (alto saksofon)
Danny Bank (alto flüt, bas flüt, bas klarinet)
Paul Chambers (kontrbas)
Philly Joe Jones (davul)
Bu trompetçi Miles Davis’den bayağı bir etkilenmiş! Cümlelemesi doğrudan onu hatırlatıyor. Eski olduğu aşikar, ama kimin olabileceği hakkında bir fikrim oluşmadı henüz. Mel Lewis kadar eski değildir sanırım. Trompetin armonizasyonu Gil Evans’ın yaptığı şeylere benziyor. Gil’in Debussy’den aldığı armonizasyonlar var, tam ton ve disonantlar… Ama bunlar çok küçük bir kısmını oluşturuyor bu parçanın. Parçanın melodisi ünisonlardan oluşan bir yapıya sahip. Davulcu en baştan itibaren orkestra ile soru-cevap yapıyor. Piyanist Jim McNeely’nin Ding Dong Ding isimli bir eseri var, ona benzettim biraz. Uzun süredir bu şekilde bir big band eseri dinlememiştim. Son zamanlarda esas ilgi alanım daha serbest doğaçlama ve yazılı kompozisyonla nasıl birleşebileceği üzerine, o yüzden o tip eserleri dinliyorum. Burada da yolum Anna Weber isimli bir besteci ile kesişti. Idiom isimli bir albümü var, benzer bir yaklaşımla kaydedilmiş.
Bu Anna Weber Guggenheim Fellowship kazanan sanatçı Anna Weber mi?
Evet, onlardan biri. “Hayatım serbest doğaçlama yaparak geçiyor ama kompozisyonlarımda pek buna yer veremediğimi fark ettim bu albümde, (Idiom) ikisini daha iyi nasıl bir araya getirebileceğimi denedim” diyor kendisi. Benzer şekilde John Hollenback’in eserlerini de dinliyorum. İkisini büyük formatta verebilen tek kişi bence. Bu dinlediğimiz eserde tam bir açılım yok. Trompet solo bir yere gitmedi, hemen melodiye geri döndüler.
Miles Davis – Porgy and Bess albümü.
Evet, tabii ki Miles Davis!
Körleme’ye katıldığın için teşekkür ederim.
Ben de teşekkür ederim.