Çocukluğunuzdan bahseder misiniz lütfen ve müzisyen olmaya nasıl karar verdiniz?
Çocukken kendimi yaratıcı şekilde dışa vurmaktan çok hoşlanırdım. Rudolf Steiner Okulu’na gittim ve heykeltıraşlık, çizim, resim ve müzik yapmak gibi şeylerle uğraşmaya bayılırdım. Genç yaşımda bile her zaman bunlardan birini, bir iş olarak edinmek istediğimi biliyordum.
O zaman daha hangisi olacağını bilmiyordum ama hiç sıkılmadan her günümü müzik ile geçirebildiğimi fark ettiğimde ne yapacağımı anlamıştım.
Okuduğuma göre 10 yaşlarınızdayken Otis Redding, Bob Dylan ve Jim Morrison gibi müzisyenlerin melodileri ile zaman geçirmeyi seviyormuşsunuz. Bir çocukken bu müzisyenlerin şarkıları, sizin dünyanızı nasıl etkiledi?
İlk kez Otis Reddings’in sesini duyduğumda 10 yaşlarındaydım, gerçekten çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Gerçekten de, sadece tek bir tane en sevdiğim ‘Otis Redding‘ şarkısı yok. Tek bir notayı bile söylerken ulaştığı yoğunluk bana, tümüyle sihirli bir hissiyat vermişti. Bunun için rahatlıkla oyuncaklarımı bir kenara koyabilirdim. Bunun yanında, Bob Dylan, the Doors, Van Morrison ve o dönemin diğer birçok müzisyeninin genel olarak müzik yapısını seviyorum. Kulağa çok canlı, yaratıcı ve ruh dolu geliyor. Bu müziği dinlerken öyle içine çekiliyorum ki, tümüyle bambaşka bir dünyadaymışım gibi hissediyorum.

Inga Rothammel & Esther Aleida & Rocco Romano (Photo: Rocio Laura)
2020 yılında çıkan albümünüz ‘Napokania’dan bahseder misiniz?
Bazen başka bir dünya hayal ediyorum ve bu dünyaya Napokania adını verdim.
Tümüyle kafamın içinde olan, hayali bir dünya. Ve bir şekilde bu fikir biraz kontrolden çıktı.
Şu anda bu yerin turistik önemli noktaları ile dolu tam bir şehir haritası, bir belediye başkanı ve vatandaşları var.
Konserlerim sırasında dinleyiciler, Napokania’da gerçek bir seyahati deneyimleyebilirler.
Napokania’da herkes müzisyen. Örneğin hobi olarak bir banka müdürü olabilirsiniz. Ancak ana odak müzik üzerine. Müzikal özgürlük en önemli temel haklardan biri.
Geçen sene Haziran ayında, Napokania albümümü Hollanda’da bir jazz kulübünde görücüye çıkardım ve sonbaharda Hollanda ve Almanya çapında bir gösteri ile tura çıktım.
Napokania’ şarkısında dinleyicileri “nefretin sevmek ve öpmenin öksürmek anlamına geldiği” bir evrene davet ediyorsunuz. ‘Napokania’ nasıl bir dünya? Sözleri yazarken, neler size ilham veriyor?
Benim için Napokania büyük bir ilham kaynağı. Hayali bir dünya olduğu için, herşeyin gerçekleşmesi mümkün. Yaratım sürecinde bana büyük özgürlük sağlıyor.
Napokania’da işler biraz tersine ve baş aşağı. Örneğin ‘nefret etmek sevmektir ve öpmek öksürmektir’. Ve kraliçe, bozuk para cilalayan biridir.
Bu şehir, eğlencem haline geldi diyebilirim. Yeni şarkılar veya doğaçlama için fikrim kalmadığında bu dünyayı düşünüyorum ve (örneğin şarkı sözleri için) hemen yeni bir ilham yakalıyorum.
Şarkılarınız altmışlar, jazz ve büyük dozda doğaçlamanın bir kombinasyonu halinde. Neden doğaçlama sizin için önemli?
Benim için doğaçlama müzikteki en önemli şeylerden biri. Elbette şarkı söylediğim her zaman farklı hissediyorum. Bir şarkıyı her seferinde bir önceki söylediğimle aynı şekilde söylersem, bu bana gerçek dışı geliyor. Sanki haftalar önce hissettiğimle aynı hissetmeye çalışıyormuşum gibi ama bu mümkün değil. Çünkü o an geçti ve gitti. Bu nedenle kompozisyonlarımda özgürlük yaratma ihtiyacını gerçekten hissediyorum. Bu şekilde dinleyicilere, en dürüst müzikal hikayemi anlatabileceğimi hissediyorum.
2017’de çalışmalarınızı tamamladıktan sonra Avusturya, Makedonya, Litvanya, Belçika, Almanya gibi birçok ülkede çaldınız. Bu ülkelerde, sizin için en iyi müzikal anlar hangileriydi?
Napokania albümünü kaydetmenin, gerçekten özel bir an olduğunu düşünüyorum. Hollanda’daki ilk kapanmadan tam bir gün önce kaydedildi. Kıyamet kopuyormuş gibi hissettirdi ve sanırım kayıtta bunu duymak mümkün. Bunun yanında; en iyi müzikal anlarım canlı çalarken, grubum ve müzik ile tam olarak bağlantılı olduğumu hissederken, yaşandığını düşünüyorum. Çünkü o zaman dinleyicilerle büyülü bir bağlantı hissedebiliyorum. Küçük bir an için, bizim kim ve nerede olduğumuzun bir önemi kalmıyor. Sadece müzik deneyimini paylaşıyoruz.
Gelecek için planlarınız nedir? Konser vermek için Türkiye’ye gelmeyi düşünür müsünüz?
Avrupa’da konserler vermeye devam etmek isterim, özellikle Türkiye’de ve daha da uzaklarda. Kim bilir; sanırım albümün mekânsal tınıları, kendilerine uzayda bir yer bulacaklar.
Ve rivayete göre Napokania yanında diğer bir şehir inşa edilecekmiş. Onun sesi nasıl olacak onu merak ediyorum. İnternet sitemi takip etmeyi unutmayın! www.estheraleida.com, en sıcak Napokania haberlerinden size güncel bilgiler veriyor.