1998 yılında bir Woody Allen filmi izlerken arka planda çalan Take Five parçası hayatımda bir dönüm noktası olmuştu. Sonra arkadaşımın evinde müzik dinlerken şans eseri o parçaya denk gelip parçanın ismini ancak öğrenebilmiştim (o zamanlar tabi şimdi kullandığımız parçayı dinleterek, hangi albümdeki hangi parça olduğunu bildiren mobil uygulamalardan eser yok!). Dave Brubeck Quartet’in o çok bilenen Time Out albümündeki parça Paul Desmond’ın alto saksofonundan çıkan yumuşak tonuyla hepimizin ruhuna işlemiştir, fakat Joe Morello’nun davul solosu da parçada önemli bir yer kaplamaktadır. Bunu bir kenara koyalım.
Bu yazıyı okuyanların da jazz ile tanışmasının eminim ilginç bir hikayesi vardır. Ama burada sizi o ilk ana değil, sonrasına götürmek istiyorum. Hani o jazz ateşinizin yükseldiği, kendinizi yeni şeyler duymaya ve bilmeye aç hissettiğiniz, o çocuksu merak ve heyecanla dolup taştığınız, o yüzünüzde gülümseme oluşturan anlara…
Benim hikayemde 20 yıl boyunca 3 ayda bir çıkan “Jazz Dergisi” ve birbirinden değerli yazarlarının yazıları var. “Şu Caz Dedikleri” neymiş? “Körleme” müzik nasıl dinlenirmiş? Röportajlar, anılar, konser yazıları, albüm tanıtımları, bulmacalar… Bulmaca demişken, Serdar Karabatı’nın bulmacaları jazz dağarcımı geliştirmek için iyi bir motivasyon olmuştu! Her sayıyı okurken, bir yandan da bulmacayı çözmek için araştırma yapıyordum, o sırada bir şeylere dalıp gidiyordum… Efsane jazz’cıların hikayelerini anlatan yazıların önemli bulduğum kısımların altını özenle çiziyordum; kimin nasıl bir ortamda yetiştiğini, kimin kiminle birlikte çaldığını öğrenip, kafamda bir jazz haritası oluşturuyordum… Sonra radyoda jazz programlarıyla tanıştım! Radyo ODTÜ’de Lale Kuyucu’nun sunduğu “Cazname” ve TRT Radyo 3’de Hülya Tunçağ’ın sunduğu “Yaşayan Caz” iyi örneklerdendi o zamanlar… Duke Ellington, Ella Fitzgerald, Miles Davis, Bud Powell, Oscar Peterson, Bill Evans, Chick Corea, Charlie Parker, Thelonious Monk, Dizzy Gillespie, John McLaughlin, Charli Haden, Charles Mingus, John Coltrane, … Saymakla bitmeyecek ustayı teker teker keşfettim. Piyano, kontrbas, davul, gitar, saksofon, trompet, trombon, Hızımı alamadım. Flüt, keman, vibrafon, Her enstrümana ayrı ayrı odaklandığım zamanlar oldu ve hala zevkle dinlerim…
Benim hikayemde Türkiye’de gittiğim Ankara Jazz Festivali, İstanbul Jazz Festivali, Akbank Jazz Festivali gibi köklü festivaller var. Sonra yurtdışında fırsat bulup gittiğim Stockholm Jazz Festivali, Montrö Jazz Festivali, Buenos Aires Jazz Festivali ve Amman Jazz Festivali var… Festival benim için öncelikle yerli ve yabancı müzisyenlerin tanışması ve kaynaşması ortak bir dil oluşturması demek. Sonra deneyimli jazz’cıların yeni jazz’cıların yetişmesine katkı sundukları demokratik bir ortam demek. Bunun yanında biz dinleyicilerin farklı tarzları ve farklı grup formalarını deneyimleyebilmesi demek. Kısacası müthiş bir fırsat, deneyim ve bir keşif!… Festival heyecanı bir başkadır. Bir seçim yapmak da gerekir. Herkes kendi sevdiği tarza göre ve bildiği isimlere göre genelde seçim yapar. Ama ben mutlaka hiç dinlemediğim kişilerin konserlerine de bilet alırım ki, kendimi geliştirebileyim. Yeniliğe açık olmaktan korkmam. Öyle de mutluyum. Tanımadığım sularda yüzerken de mutluyum.
Benim hikayemde tabiki jazz kulüpleri var; burada listeleyemeyeceğim kadar çok mekanda binbir çeşit jazz konserine şahit oldum. O kulüplerde öyle bir enerjiyle doluyorsunuz ki, öyle sololarla karşılaşıyorsunuz ki, işte o an diyorsunuz! “İyi ki!” anı!
Benim hikayemde evde saatlerce CD’den dinlediğim albümler de var. Albümü baştan sona dinleyip, albümü sahiplenme hissi diye bir şey var. Alıştığınız bir koku gibi, her zaman gördüğünüz güzel bir manzara gibi albümdeki bazı parçaları da sahipleniyorsunuz, CD’yi her çaldığınızda sırayla o parçaları dinlemek istiyorsunuz ve daha önceden hissettiğiniz bazı duyguları tekrar tekrar yaşayabiliyorsunuz…
Bu hikayelerin hepsinin odağında peki ne var? Tabiki o yetenekli, deneyimli, içimize işleyen jazz müzisyenleri var!
Jazz kültürü oluşturmak kolay olmuyor. Senelerce dinliyorsunuz jazz’ın babalarını. Farklı jazz tarzlarına kulağınız alışıyor. Bazı tarzları çok seviyorsunuz, oradan yürüyorsunuz bir süre… Konserlerde soloları dinliyorsunuz, solo bitiminde alkışlayarak ya da ıslıkla müzisyene varlığınızı gösteriyorsunuz. Jazz muhabbetine yancı oluyorsunuz ama sanki muhabbetin hem içindesiniz, hem dışında… Bazen bir enstrümanın ses tonuna hasta oluyorsunuz, bazen usta bir müzisyenin kurduğu cümleler sizi hayretler içerisinde bırakıyor, bazen bir vokalistin scat’iyle neşeleniyorsunuz, bazen bir big band’in coşkusuna ortak oluyorsunuz.
2000’lerin başında iki arkadaşımla jazz dinleme akşamları yapıyorduk, birbirimize yeni keşfettiğimiz albümleri dinletiyorduk, içinde yakaladığımız bazı öğeleri vurguluyorduk. Sonra her yaz Ankara’dan kalkıp İstanbul’a gidiyorduk; sırf İstanbul Caz Festivali’ni deneyimlemek için! Bu arada festival programı açıklanınca hemen gideceğimiz konserleri seçme yarışına girişiyorduk. İşte bu noktada edindiğiniz jazz kültürü önemli! Müzisyenleri ve tarzları bilmeden nasıl seçim yapabilirsiniz ki? Diğer türlü, ancak görüşüne güvendiğiniz birilerinin önerisiyle hareket edebilirsiniz.
Şunu iyi hatırlıyorum. Festival konserleri öncesi İstiklal Caddesi’ndeki Borusan Müzik Evi’ne gider, müzik kütüphanesinden jazz türünde olanlardan 2-3 tane CD seçer, kulaklıkları takıp gözlerimizi kapatırdık… Konser öncesi Tünel Meydanı’ndaki Lale Plak’a da mutlaka uğrar, festivalin nabzını Hakan Atala ile şöyle bir tutar, biriktirdiğimiz paraların bir kısmını mutlaka Lale Plak’ta dinleyip beğendiğimiz 4-5 CD’ye harcardık. Festival akşamları bizim için çok heyecanlı olurdu, çünkü Jazz Dergisi’nden okuduğumuz ya da albümünü dinlediğimiz efsane isimlerin canlı performanslarına tanık olma şansımız olurdu ve bu müziği en iyi anlama yolunun canlı konserler olduğunu çok iyi bilirdik. Trio, Quartet, Quintet ve Big Band formatlarındaki toplulukların elemanlarının teker teker sololarını takip edip, aralarına serpiştirdiğimiz kısa alkışlarla onlara duyduğumuz hayranlığı en saf haliyle gösterirdik. Seneler boyunca dünyamız değişti, çok şey deneyimledik, jazz ağacının farklı dallarına tırmandık, meyvelerini yedik. Hiç bir meyvesinin ağzımda kötü tat bıraktığını hatırlamıyorum, tabi hakkını veren, deneyimli, gerçek jazz müzisyenlerince icra edildiği sürece!
Bu kadar anlattıktan sonra, şimdi gelelim bu sene açıklanan 30. İstanbul Caz Festivali’nin programına. Gözlerime inanamadım!… Size sorarım. İnsanın içindeki jazz heyecanı hiç söner mi?!? Yazımın sonuna teker teker festivalde sahne alacak müzisyenlerden ve gruplardan örnek parçalar paylaştım. Lütfen bir dinleyin. Bir “jazz” festivalinde bunlara yer verilir mi?…
Şimdi cevaplanması zor bazı sorularla devam edelim.
1. İstanbul Caz Festivali ödül gecesinde efsane davulcu ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde senelerce jazz müzisyeni yetiştirmiş değerli eğitmen Can Kozlu’ya ödül verilecekken, neden “Anadolu funk, progresif, krautrock, Afrobeat türlerini bir araya getirirken Latin tınılarından da etkilenen Avusturyalı saykodelik jam grubu” Takeshi’s Cashew’a yer veriliyor acaba?
2. İstanbul Caz Festivali neden İstanbul Müzik Festivali tutarlılığında düzenlenmiyor? 51. İstanbul Müzik Festivali programına baktığımda 17 konser var ve hepsi klasik müzik genre’sında müzik sunuyor; hiç sulandırma yok.
3. İstanbul Caz Festivali dünyanın sayılı, köklü festivalleri arasında yer alıyor. Bunun sorumluluğunda hareket ederek, ekonomik kriz ya da başka problemlerle karşı karşıya olunsa da, jazz’a yaraşır bir program oluşturulamaz mıydı? En azından TRT İstanbul Hafif Müzik ve Caz Orkestrası, İstanbul Superband, CRR Caz Orkestrası, Emin Fındıkoğlu +12, Bosphorus Big Band (Halil İbrahim Işık) veya Akra Big Band değerlendirilemez miydi? Çeşitli ülkelerin konsolosluklarıyla, kültür merkezleriyle iletişime geçip, küçük ölçekte gruplar davet edilemez miydi?
Köklü bir festivalin 30. kere düzenlenmesinde görev alıyorsunuz. Organizasyonu çok zahmetli bir iş. 70 kişilik İstanbul Caz Festivali ekibinin ( https://caz.iksv.org/tr/festival-hakkinda/ekip ) emeğine sağlık! Başarılar diliyorum! Ama şunu da bilin. Jazz heyecanımızı söndürdünüz, alacağınız olsun!
Bu arada jazz heyecanı sönmez, yeniden başlar!
***
“Şu jazz, bu değil” diye kendim ahkam kesmeden, İstanbul Caz Festivali programında yer alan her grubu, müzisyeni çeşitli platformlardan araştırdım. Genre’lere göre sınıflandırırken İstanbul Caz Festivali programından, Allmusic web sitesinden, Discogs’ta yer alan albüm sayfalarından ve çeşitli müzik sayfalarından faydalandım. Ayrıca paralelde Spotify’dan ve YouTube’dan albümlerini/parçalarını dinledim. 1998’den beri jazz müziği dinliyorum ve çok fazla yerli, yabancı konsere gitmişliğim ve festivale katılmışlığım var. O nedenle biraz olgunlaşmış bir jazz kültürümün olduğunu iddia edebilirim. Aşağıda bu birikimlere ve kaynaklara dayanarak, “Genre” bilgilerini paylaşıyorum. Bunun yanı sıra aşağıda paylaştığım bağlantılardan kendiniz de dinleyerek ne kadar jazz içerdiklerini kendiniz de tartabilirsiniz.
30. İstanbul Caz Festivali (07.07.2023 – 18.07.2023)
Konser Sayısı: 29
Jazz İçermeyen Konser Sayısı: 18
Jazz İçermesi Muhtemel Konser Sayısı: 11
Jazz Yüzdesi (iyimser bir bakışla yaklaşık): %38
Posterde yer alma sırasına göre gruplar/müzisyenler…
The Lumineers
Genre: Modern Folk, Indie Folk, Folk Rock, Americana
https://open.spotify.com/album/3NMhnRKpTgSJla8JFkr54j
Morcheeba
Genre: Electronic
Style: Trip Hop, Drum ‘n Bass, Downtempo
https://open.spotify.com/album/6WSkGx7rSHge730m48hz0l
Kovacs
Genre: Pop, Rock, Funk / Soul, Jazz
Style: Indie Pop
https://open.spotify.com/album/1GUJ68BpXPPp98eAMzLT6N
Lizz Wright
Genre: Funk / Soul, Blues
https://open.spotify.com/album/6elOb6g99C8zPg7JjVCNdK
Fatoumata Diawara
Genre: World, Afro-Cuban, Folk
Style: African
https://open.spotify.com/album/44oE0ouhsot3puH8OFuwXt
Alfa Mist
Genre: R&B, Rap, Jazz
Styles: Contemporary R&B, Jazz-Rap, Contemporary Jazz
https://open.spotify.com/album/3joOXpEsCgg8oS1Tba7neT
Youn Sun Nah Quartet
Genre: Jazz, Pop
Style: Contemporary Jazz
https://open.spotify.com/album/1me0ZAt5S63Z4dmf4hzJsQ
Riff Cohen ve Okay Temiz – The Ritual
Genre: World Music, Folk, Ethnic, Rock
Riff Cohen: https://open.spotify.com/album/0dlqp2x3x8Y2UoqLJ8Pka9
Riff Cohen: https://open.spotify.com/album/3UNrxj1P9cRLjX8NT8QUkA
Adamlar
Genre: Rock, Alternative Rock, Indie Rock
https://open.spotify.com/album/1LfGvXACMlet9a0IRHaZUT
Mammal Hands
Genre: Electronic, Jazz
Style: Contemporary Jazz
https://open.spotify.com/album/1jxTVeRziaAzk8drcOh3II
https://open.spotify.com/album/50a5yWK8jin5JfcZRAHNeK
https://open.spotify.com/album/7GJKVke6czVnfjIee76TYz
Mert Demir
Genre: Electronic, Pop
https://open.spotify.com/album/7qeEafcjWKfuhE2HgXciUL
Elif Sanchez
Genre: Latin
https://open.spotify.com/album/7pO7ctDm9IsPoznZ4deMv6
Ekin Beril
Genre: Electronic, Rock
Evdeki Saat (+1’li Gece Gezmesi)
Genre: Pop
Style: Turkish Alternative Pop
Swing’it (Caz Vapuru)
Genre: Jazz
Style: Swing
https://open.spotify.com/album/3RdzqbT9BzDpY31Q3I3jS7
Takeshi’s Cashew (Parklarda Caz)
Genre: Electronic, Funk / Soul, Rock, World
Style: Psychedelic, Krautrock, Afrobeat, Funk, Progresive
https://open.spotify.com/album/4wMn4JVjHPnNyQShYn3O72
Sababa 5 (+1’li Gece Gezmesi)
Genre: World
Style: Progressive Mediterian Arabic Music
The Flabbies (+1’li Gece Gezmesi)
Genre: Alternative Rock
Style: Dream-pop
Flapper Swing (Caz Vapuru)
Genre: Jazz
Style: Swing
https://open.spotify.com/album/6kFpFxtv5LLboReX5LALn2
Taşra Üçlemesi Caz Projesi (+1’li Gece Gezmesi)
Genre: Jazz
Yiğit Özatalay (Piyano) , Mustafa Kemal Emirel (Davul), Barış Ertürk (Tenor/Bariton Saksofon)
Another Bitches Brew (+1’li Gece Gezmesi)
Genre: Jazz Fusion, Jazz-Rock
Style: Experimental Jazz, Avant-funk, Psychedelia
Brassist (Caz Vapuru)
Genre: Jazz
Style: Swing
Volkan Coşar (trompet), Seçkin Özmutlu (trombon), Deniz Felder (saksofon), Ertan Şahin (suzafon), Burak Cihangirli (davul)
Genç Caz+ Finalistleri (Parklarda Caz)
Genre: Jazz, Electronic
https://open.spotify.com/album/3aXHU3NPrlU2EQLH4IF9ZQ