Seda Binbaşgil Boğaziçi Üniversitesi’nde 12 yıldır, her ikisi de bir sömestr süren Jazz Appreciation I & II dersleri vermekte. Açık Radyo’da yaklaşık 20 yıldır “Esintiler” isimli programında her hafta yeni bir albüm tanıtıyor. Simya Galeri’de ise Felsefe ve Sinema dersleri vermekte. Daha önceki yıllarda Jazz Dergisi yazarları arasında yer almıştı.
Boğaziçi’nde verdiği derslerin içerikleri ise aşağıdaki gibi:
Jazz Appreciation I
Bu dersin amacı öğrencilere jazz’ı sevdirmek. İki sömestrlık dersin ilk kısmında jazz’ın kökenleri, doğaçlama hakkında temel bilgiler, ilk dönemlerden cool jazz döneminin sonlarına kadar olan dönem ve önemli müzisyenler anlatılıyor. Jazz’ın sadece müzik tarafı değil, aynı zamanda jazz’ın ekonomi, siyaset ve tarihle olan ilişkisi de tartışılıyor. Derslerde ses ve görüntü eşliğinde yapılan sunumlar ile bahsi geçen müziklerin daha iyi anlaşılması ve akılda kalması hedefleniyor. Ders için müzik hakkında teknik bir bilgi gerekmese de öğrencilerin kaydedilmiş albümler ve canlı konserleri dinlemesi teşvik ediliyor.
Jazz Appreciation II
FA 496 jazz’ı doğru şekilde anlayıp sevmek için bir rehber niteliğinde. FA 495’in devamı olan derste daha önce işlenmemiş olan jazz stilleri (free, avantgarde, fusion, latin, çağdaş jazz) ve kilit müzisyenler (Miles Davis, John Coltrane, Bill Evans vb.) inceleniyor. Jazz’ın sadece müzik tarafı değil, aynı zamanda jazz’ın ekonomi, siyaset ve tarihle olan ilişkisi de tartışılıyor. Derslerde ses ve görüntü eşliğinde yapılan sunumlar ile bahsi geçen müziklerin daha iyi anlaşılması ve akılda kalması hedefleniyor. FA 496’yı almak için FA 495’i almış olmak zorunlu olmasa da dersi daha iyi kavrayabilmek için tavsiye ediliyor. Ancak her şekilde ilk sömestrdaki konuların üstünden de geçiliyor. Ders için müzik hakkında teknik bir bilgi gerekmese de öğrencilerin kaydedilmiş albümler ve canlı konserleri dinlemesi teşvik ediliyor.
Gereklilikler:
Bu derslerde öğrencilerden iki proje isteniyor. Ayrıca bir ara sınav ile final sınavı var.
Projeler şöyle:
Konser Değerlendirme
Bu proje için bir jazz konserine gidiyorlar ve değerlendiriyorlar.
Doğaçlama Analizi
Bu proje için ise, hangi türden olursa olsun, beğendikleri bir parça ile, en az orijinali kadar beğendikleri bir jazz doğaçlama versiyonunu kıyaslıyorlar (Örnek: Exit Music for a Film seçilmişse, bunun Radiohead orijinali ile, Brad Mehldau doğaçlamasını kıyaslıyorlar; veya “Sound of Music”ten My Favorite Things ve John Coltrane versiyonu. Selda Bağcan’ın “Ayrılık”ı ile Önder Focan “Standard a La Turc” versiyonu gibi, örnekler sonsuz tabi. Bunun örneklerini de ileride okuyacağız.
Konser Değerlendirme dersleri çerçevesinde öğrenci ödevlerinden örnekleri dergimizde yayımlıyoruz. Bunlardan sonuncusu 22 Mart 2018 tarihinde Nardis’te konser veren Kestutis Vaiginis Quartet konseri oldu.
22 Mart 2018 gecesi Boğaziçi Üniversitesi Jazz Appreciation II sınıfından arkadaşlarım ile İstanbul’un kalbi olarak nitelendirebileceğimiz bir yerde, Galata Kulesi’ne sadece birkaç adım uzaklıkta bulunan Nardis Jazz Club’a gittik. O gece Kestutis Vaiginis Quartet’ini ağırlıyordu Nardis. Vaiginis, Litvanyalı tenor saksofon sanatçısı grubu yönetirken Ercüment Orkut piyanoda, Kağan Yıldız basta ve Ferit Odman davulda grubu tamamlıyorlardı.
Mekâna ilk giriş yaptığımızda, sofistike dizayn ve atmosferden etkilenmemek elde değildi. Nardis, girişin hemen sağında üzerinde bir kuyruklu piyano bulunan küçük bir sahne ve sahnenin hemen karşısında dizilmiş ahşap masa ve sandalyelerle karşılıyor bizleri. İçeride doğal ve hafif loş bir ışık var ve ayrıca her masanın üzerinde bulunan küçük mumlar ortama biraz romantizm katıyor. Sahnenin karşısında leziz kokteylleri alabileceğiniz uzun bir bar bulunurken barın hemen yanındaki merdivenler sizleri üst katta da jazz’ın keyfini yaşamaya davet ediyor. Konserin başlamasına daha süre varken ve Perşembe gecesi de olmasına rağmen; masalar heyecanla bekleyen misafirlerce çoktan doldurulmuştu. Bahsetmeden geçemeyeceğim bir başka önemli detay ise Nardis’in izleyici kitlesiydi. Her renkten her milliyetten insanı görmek mümkündü adeta, bu da yüzümüzde tebessüm uyandıran güzel bir sürpriz olmuştu. Bu gözlemleri yaparken sahnenin hemen önünde bizim için ayrılmış masaya geçtik ve konseri beklemeye başladık.
Saat tam 21:45’i gösterdiğinde grup sahneye çıktı. Gecenin açılış parçası ‘Monday the 9th ‘di. Gecenin renkli ve keyifli geçeceğine dair sinyaller içeren bir ısınma turu gibiydi. Her bir müzisyen kendi bölümünde yeteneklerini sergileyip seyirciyi selamladılar. Soloları peş peşe yapmaları ve aynı notadan birbirlerini takip etmeleri Miles Davis’in unutulmaz eseri ‘Milestones’taki ‘tag-team’ pratiğini hatırlattı bana. Gecenin ilk setinde quartet sırayla; Sentimental Definition, Blues for D, It’s Time, Lights of Darkness’ı icra etti. Kapanış parçası olan Lights of Darkness, Vaiginis’in 2014 yılında çıkardığı albüme adını veren parçaydı. Hızlı ve dinamik bir ritme sahip olan bu parçayı çalarken quartet dinleyiciyi yakaladı ve onlarla arasında bir bağ kurdu. Seyirci ise kafa sallayarak veya parmak şıklatarak konserin her daim içinde oluyordu. Grup üyeleri o kadar heyecanlı ve enerjikti ki, bu parçada bas solosu yapan Kağan Yıldız, sırasını Vaiginis’e bırakmadan evvel solosunu 1-2 dakika daha uzattı. Gülümsemeler ve bakışmalardan ekibin pozitif enerjisini de kolayca anlayabiliyorduk. İlk set biterken bizlerin kalp atışlarını değiştiren bir başka an daha oldu. Ferit Odman davul solosunda unutulmaz bir doğaçlama sergiledi, bizlere ruhunun derinliklerini açtı. Jazz’ı bütün hücrelerimizde hissettik. Ritmi eline aldı, yıktı, değiştirdi, yeniden inşa etti ve leziz bir yemek yapmış aşçı edasıyla ekip arkadaşlarına ve biz seyircilere sundu. Soluklarımızı kesen bu performans unutulmazlar arasında yerini aldı.
İkinci set bir jazz standardı olan Cherokee’nin New Orleans shuffle yorumu ile başladı. Ardından, New Passion from Georgia, Injection ve Wild Animals ile sahnedeydiler. Son olarak Miles Davis’ten Four ile geceyi sonlandırdılar. Konserin sonunda Vaiginis, Litvanya’da gerçekleştirecekleri konserden bahsetti; ‘hala uçak bileti varmış ve eğer istiyorsak onları izlemek için uçağa atlayıp gelebilirmişiz.’ Kısa bir veda konuşmasının ardından grup sahneden indi ve bizim masamıza yöneldi. Kendileriyle tanışıp sohbet etme fırsatı bulduk. Okuldan ve aldığımız dersten söz ettik, ayrıca bu keyifli gece için her bir müzisyeni ayrı ayrı tebrik ettik. Bu sıcak ve unutulmaz gecenin ardından Nardis’in konseptini ve keyif veren atmosferini çok beğendiğimi düşündüm. ‘Her vakit bulduğumda burada bir konser dinlemeye gelmeliyim’ diye kendi kendime mırıldandım ve gecenin en unutulmaz performanslarından biri olan davul solosunun bende bıraktığı o güzel hisle, gülümseyerek mekandan ayrıldım.