Sizler için Amerika’lı şarkıcı, gitarist, besteci ve aranjör Mark Lambert ile röportaj yaptık. Doksanlar boyunca Lambert, Bossa Nova’nın dünyadaki en büyük ikonlarından biri olan şarkıcı Astrud Gilberto’nun müzik direktörüydü. Milton Nascimento, Ute Lemper, Ivan Lins, Bebel Gilberto, Eliane Elias, Dave Douglas, Regina Carter, The New York Voices, Renaissance, Meatloaf, Forró in the Dark, Tirez Tirez, Bob James, Dave Kikoski, Chris Potter, Chiara Civello, Kenny Drew Jr., Gunhild Carling, Michael Rosen, Warren Hill, Bob Mintzer, Kenny Rankin, Erasmo Carlos, Hank Roberts, Ben E. King, Jeff Golub, Mike Mainieri, Darlene Love, Little Jimmy Scott, Phoebe Snow gibi pek çok müzisyenle birlikte çaldı.
Bize çocukluğunuzdan ve müzisyen olmaya ne zaman karar verdiğinizden bahseder misiniz?
Benim çocukluğumda babam evde her zaman muhteşem jazz ve Brezilya plakları çalardı, bundan dolayı kaliteli müziğe kulağım hep aşinaydı. Büyüdükçe Rock & Roll, Soul, Rhythm & Blues ve Popu keşfettim. Trompetçi olarak başladım, daha sonra davula geçtim ve son olarak da gitar çalmaya başladım.
Berklee Müzik Okulu’nda öğrenciyken geçen, gençlik günleriniz nasıldı? Genç bir müzisyen olarak hayalleriniz neydi ve bu hayallere ulaşabildiniz mi?
Müziğin pek çok farklı yönü hakkında çok şey öğrenmenin yanı sıra; gitar çalmak, düzenleme, beste yapmak gibi, Berklee’de okumak muhteşem bir deneyimdi. Dünyanın her yerinden harika müzisyenlerle tanıştım! Hayallerimi gerçekleştirdim, çünkü her zaman sanatımı icra etmek ve müzik yaparak dünyayı dolaşmak istedim.
Genç müzisyenlere neler tavsiye edersiniz?
Bu günlerde gençlere vereceğim tavsiyeler farklı olur tabii. Benim zamanımda internet yoktu. Belli bir bilgiye sahip olmak için, seyahat etmeniz gerekiyordu. Bugün Youtube’dan hemen hemen son 75 yıl içerisinde yaşamış olan, tüm büyük müzisyenlere ulaşabiliyorsunuz. Benim tavsiyem; enstrümanınızı çalmak için çok iyi bir öğretmen bulmanız, bol bol pratik yapmanız ve kendi yaş grubunuzdaki müzisyenlerle bağlantıda olmanız. Gerçek bir deneyim ancak diğer müzisyenlerle çalmakla olur.
46 yaşında ülkenizden ayrıldığınızda, bir yabancı olarak Brezilya’da ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Orada hayatınız nasıl? Amerika’yı özlüyor musunuz?
46 yaşımda ülkemden ayrıldım ve evet Brezilya’ya gelmeden önce neredeyse yarım yüzyıl boyunca ABD’de yaşadım. Dil ve kültürle ilgili olarak üstesinden gelmem gereken zorluklar oldu, ama bir yabancı olarak avantajları da yok değildi. Ülkemden şarkılar söyleyip icra ettiğimde, bunu belli bir özgünlükle yapıyorum ve bu benim burada öne çıkmama yardımcı oluyor. ABD’yi özlüyorum, ama daha çok arkadaşlarımı ve ailemi özlüyorum. Burada kendi ailemi kurdum ve harika arkadaşlarım var, bundan dolayı Brezilya artık bana evimdeymişim gibi hissettiriyor.

Mark Lambert (Photo: Bruno Haddad)
Dijital bir ortamda olmak nasıl bir his? Dijital dünyada canlı konserler vermek, sizi olumlu olarak etkiledi mi?
Dijital dünyaya çok iyi adapte oldum. Bu tabii 15 yaşında olan ve bu dünyanın içine doğan kızıma doğal geldiği gibi gelmedi bana, ama özellikle şu an içinde bulunduğumuz pandemi döneminde hayat kurtarıcı oldu. Online konserler vermek güzel tabii, ama bunu gerçek seyircilerle canlı konserler vermekle karşılaştıramayız. Fakat bu sayede birçok yeni arkadaşlar edindim ve uzak yerlerle bağlantı kurdum.
Bossa Nova’nın dünyadaki en büyük ikonlarından biri olan Astrud Gilberto’nun müzik yönetmeniydiniz, onunla çalışmak nasıldı?
Astrud ile çalışmak harika bir deneyimdi. Kendisi Brezilya müziğinin bir simgesi. Bana “Swing” hakkında çok şey öğretmenin yanı sıra, kendi sahnesinde beni baş şarkıcı olarak öne çıkaran ilk kişiydi. Aynı zamanda, onun gruplarındaki tüm müzisyenler, üst düzey müzisyenlerdi ve Brezilya müziğini onlarla çalarak öğrendim. Onunla geçirdiğim zamanda, İngiltere, Kanada, Japonya, Endonezya gibi pek çok yere seyehat ettik.
Kaç ülkede bulunduğunuzu ve hangi müzisyenlerle çalıştığınızı bize söyler misiniz? Türkiye’de bulunmuş olduğunuzu biliyorum. Hangi yıl burada konser vermiştiniz? Türkiye’ye dair en çok neyi sevmiştiniz?
Hatırlayamayacağım kadar çok ülkeye gittim. ABD, Meksika, Güney Amerika, Avrupa, İsrail, Avustralya, Yeni Zelanda’da müzik yaptım. Alman şarkıcı Ute Lemper ile İstanbul’da bir kere 2009 yılında çaldım. En çok aklımda kalan şey muhteşem yemeklerdi, özellikle de kahvaltı ve güzel camiiler. Yalnızca iki gün kalabilmiştim, bu yüzden çok fazla şey göremedim, bir gün tekrar gelmeyi çok isterim. Birçok müzisyenle çalıştım, bunlardan bazıları; Astrud Gilberto, Bebel Gilberto, Ivan Lins, Michael Brecker, Meat Loaf, Dave Douglas, Regina Carter, The New York Voices, Ben E. King, Darlene Love…
Gelecek planlarınız neler? Pandemi den önce, Brezilya’da nerede çalıyordunuz?
Pandemiden önce kendi grubumla São Paulo ve Brezilya’daki diğer birçok şehirde çalıyordum. Uzun yıllar birlikte çaldığım İngiliz Progresif Rock grubu Renaissence ile, geçtiğimiz sene Güney Amerika turnesi yapmam için teklif aldım, ama ne yazık ki Covid yüzünden iptal oldu. Bu yıl TO3 adlı grubum ile yaptığım yeni bir kayıdı yayınlamayı planlıyorum. Alternatif Rock müziği yapıyoruz… Tüm müzikleri ve sözleri ben yazdım.
Youtube Link’i: https://www.youtube.com/channel/UCTcVuXHb6SYNGNM8jqa977A