Türkiye jazz sahnesinin çok değerli üç müzisyeni Tamer Temel (tenor ve soprano saksofon), Ercüment Orkut (piyano) ve Cem Aksel’in (davul) bir araya gelerek kaydettikleri “Töz” A.K. Müzik etiketiyle yayımlandı. Üçlünün konserlerinde olduğu gibi tek seferde, durmadan ve parçaların birbiriyle bireysel veya kolektif doğaçlamalar halinde bağlanması şeklinde kaydedilen albümün kayıtlarından biri seyircilerin de stüdyoda olduğu bir ortamda yapıldı. İçinde doğaçlamaların yer aldığı parçalar ve interlüd olarak adlandırılan ara bağlantıların olduğu “Töz”de piyano, davul ve saksofondaki interlüdler hariç tüm besteler Tamer Temel’e ait. Üçlünün İTÜ MİAM’da kaydettiği “Töz”ün miks ve mastering’ini Brad Mehldau, Compay Segundo, Avishai Cohen gibi isimlerin de birlikte çalıştığı ses mühendisi Jordi Vidal yaptı. Kapak görseli ise Sedat Girgin’e ait. Tepeden tırnağa dört dörtlük bu albümün ilk söyleşisini yapmak üzere Tamer Temel ve Ercüment Orkut’la konuştuk.
Siz Töz Trio olarak çıktınız, belki hala öylesiniz ama yayımlanan albümde üçlünün değil; albümün ismi olarak “Töz”ü görüyoruz. Töz Trio nerede?
Tamer Temel: Töz hem albümün hem de grubun ismi. İlk önce benim ismimle başlamıştık ama grup içindeki iletişim ve parçaları yorumlayış biçimimiz grubun kendi isminin olmasına yol açtı aslında. Yazdığım parçalar da Türker Özşekerli ile olmasını planladığımız proje için parçalardı ilk yola çıktığımızda. Bu yüzden Töz ismini aldı triomuz.
Albümde interlüdlerin önünde ve arkasında duran parçaları yazdığın zaman yine o interlüdleri mi tasarlamıştın?
TT: İlk başta evet, interlüdleri planlamıştım, kafamdaki plan, interlüdler umduğum gibi olmazsa yazarım diye düşünmüştüm. Ama çaldıkça, birbirimizi bu müzikal ortam içinde tanıdıkça umduğumdan da daha iyi sonuçlar almaya başladık ve yazmama gerek kalmadı.
Kimi parça arasında solo saksofon, piyano, davul doğaçlamaları; kimileri arasında trio doğaçlamaları var. Hangi aralıkta tınısal olarak nasıl bir bağlantı olması gerektiğine nasıl karar verdiniz?
Ercüment Orkut: Töz’ün en sevdiğim yanlarından biri çalarak pratik yapmak kadar, müziğin üzerine konuşarak da şekil verebilmemiz, tartışabilmemiz. Bağlantı bölümlerindeki tercihlerimiz bu iletişimin sonuçlarından biri aslında. Her performansımız üzerine konuşup neyin iyi, neyin kötü sonuç verdiğine dair fikir yürütüyoruz ve ona göre bir sonraki performansta ne yapacağımıza karar veriyoruz. Ama daima birimizden birinin çaldığı bölümlere katılmak istersek kapılar açık.
TT: İnterlüdleri kimin ya da kimlerin nasıl çalacağı konusu beraber çalarak, hoşumuza giden ya da gitmeyenleri bu süreçte ayıklayarak ortaya çıktı aslında. Artık böyle olsun dediğimiz serbest bölümler var ama hiç biri tam olarak belirli de değil, bu konuda cesur olmayı ama konsantrasyonu ve müziğin o andaki genel halini bozmamaya bilakis başka türlü yerlere gidebilmeye çalışarak geliştirmeye çalışıyoruz.
Töz’ün epik ve lirik karakterini bir güzel derleyip toparlayan nefis bir coda’yla albümü kapatıyorsunuz. Bu sonsöz nasıl ortaya çıktı?
TT: Coda aslında son bestelenen parça. Önceleri son kısımda bu hissi verebilecek parçalar kullanıyorduk, sonra orada gerekli olduğunu düşündüğümüz bu parçayı yazdım. Benim de çok içime sinen bir kapanış hissi oldu.
Bir saksofoncunun, parçaları çoğunlukla piyano etrafında düşünerek yazması ve trio için düzenlemesi pratikte nasıl bir akış demektir?
TT: Sanırım piyano müziğini ve imkanlarını çok sevmek ile ilgili olabilir. İlk olarak piyano için yazarak başlasa da, sonradan direkt olarak trio düşünülerek yazıldı parçalar aslında. Bir kısmında piyanonun dokusal özelliklerini de kullanma ve araştırma etkili oldu sanırım. Bir de yanınızda Ercüment gibi denemek istediğiniz her şeyi rahatlıkla hayata geçiren hatta oradan alıp çok daha ilerilere de taşıyabilen bir müzisyen olunca çok zevkli bir hal alabiliyor tabii.
Parçaların “1dir1”, “3üz”, “2ndi” gibi isimleri var. Numerik oyunlu sözcükler tercih etmenizin sebebi nedir?
TT: Kafamdaki müziği genel olarak oluşturmuştum, sonra bu sırayla yazmaya başlayınca numara ile devam edeyim dedim, isimleri de böyle vermek hoşuma gitti.

TÖZ (Photo: Emre Adam)
Bu albümün iki gündeki üç kaydından biri seyircilerin de olduğu bir ortamda çalındı. Seyirci faktörü doğaçlamanın bu kadar hakim olduğu bir müzikte avantaj ya da dezavantaj oluşturmaz mı?
EO: Aslında bunun farkını deneyimleyebilmek için de gerçekleştirdik seyircili kayıt gününü. Sonuçta bu müziği yekpare olarak çoğunlukla konserlerimizde seyirci karşısında icra ettik. Konser çalmaya göre stüdyo ortamının da getirdiği sterilliğin avantaj ve dezavantajları var. Tüm bunları tecrübe edip en içimize sineni seçmek istedik.
TT: Biz de çok merak ettik açıkçası bunu kayıttan önce. Ve bu riski almak ve sonuçları görmek istedik. Nasıl etkileneceğiz ya da farklı ne çıkacak diye. Sanırım olumsuz bir etki olmadı, tam tersi belki de. Zaten diğer kayıtları da aynı şekilde hiç durmadan çaldık. Konserler de öyleydi, sanırım bu süreçte konsantrasyonumuz arttı epeyce ve çalmaya başladığımızda üçümüzün dışında başka bir şeyle bağımızı koparabilmeyi becerebildik gibi geliyor bana.
Albümün performans boyutu kadar tekniği de üst düzey. Özellikle miks-mastering için Jordi Vidal’in imzasını ayıran yanlar neler?
TT: Miks edilmesi zor sayılabilecek bir şekilde kaydettik aslında albümü, kulaklık kullanmadan ve stüdyoda sahnedeymiş gibi çok yakın durduk, birbirimizi iyi duyabilmek için. Dolayısıyla mikrofonlama zor bir konuydu ve bütün sesler bütün mikrofonlara çok karışıyordu. Ama Jordi özellikle akustik müziklerde çok tecrübeli bir isim. Çok iyi bir ses ortaya çıkardı. Seslerin mikrofonlara sızma işini sorun olmaktan çıkarıp grubun sesini sahnedeki haline hatta daha iyisine getirdi. Burada kaydı yapan Cem Çatık’ın da hakkını teslim etmek isterim tabii.
Albüm için bir kapak görseli yaptırmak yerine Töz, Sedat Girgin’in Galileo adlı illüstrasyonunu kendisine kapak seçti. Bu müzik ve görsel arasında nasıl bir bağ buluruz?
TT: Sanırım bu kapak ile müzik arasındaki bağı yorumlama işini dinleyiciye bırakmak isteriz. Sedat Girgin zaten çok sevdiğimiz hayranı olduğumuz bir çizerdi, hala öyle. Albüm kapağı konusunda düşünürken tabii ki onun çalışmalarına epeyce bakmıştık, sonra bir şekilde güzel bir iletişimimiz oldu, biz de bu Galileo serisini çok sevmiştik, sıfırdan bir çizim yapması yerine bunu kullanmak istedik, kendisi tüm tasarımı da yaptı.

TÖZ (Photo: Erhan Erbelger)
Töz’ün konserlerinde interlüdleri hep albümde çalındığı gibi duyma ihtimalimiz var mı?
EO: Bence pek yok. Bir parçanın bittiği nokta ile varmak durumunda olduğumuz diğer parçanın başlangıcı ne kadar belirli olsa ve bu iki nokta arasında dengeli bir gidişat oluşturmak da bir kriter oluştursa da, ben her çaldığımızda bir öncekinden farklı bir yapıda ne oluşturabilirim derdiyle hareket ediyorum şahsen. O interlude gelene kadar çaldıklarımız da başka bir etken ve malzeme tabii.
TT: Birebir olarak yok tabii, ama işin güzel tarafı da bu sanki. Her seferinde başka türlü bir atmosfer olabiliyor ve bu da bizi çok konsantre ve taze olmaya çalışmaya zorluyor.
Töz’ün fikirsel ve tınısal olarak dünyada muadili olabileceği projeler var mı?
TT: Olmaz mı? Etkilendiğimiz isimler var tabii ki bolca, ama bir şekilde Töz’ün kendi sesi de oluştu, oluşuyor gibime de geliyor. isim vermem gerekirse Matt Mitchell, Steve Lehman, Tyshawn Sorey, Ligeti, Vijay Iyer, Ercüment Orkut, Cem Aksel, David Virelles gibi isimlerin müzikleri ve yaklaşımları beni kendi adıma çok etkiliyor ve motive ediyor. Mesela Fieldwork bizim gibi piyano, saksofon ve davul formatında bizi çok etkileyen müzikler yapıyor