Pat Metheny’nin en sevdiğim kayıtlarını bir düşünüyorum da… Her şeyden önce, ilk albümünde çaldığı ve onun imza parçası haline gelen “Bright Size Life” tınlıyor kafamda. Manfred Eicher’in kulak gustosu sağ olsun! O parçanın neredeyse her yoruma hayranım. Ama bir de İsveçli gitarist Ulf Wakenius ile yapılan o konser duo’ları yok mu… Ulf’un gitarındaki ton daha koyu ve boğuk. Sanki bir bas gitar cevap veriyor; her ne kadar Jaco’nun yerini asla tutamayacak olsa da… Bir de 46. Grammy Ödüllerinde “Yılın En İyi New Age” albümü ödülünü kapan One Quiet Night’tan “My Song”… Tabii Pat’in şarkısı değil isimde belirttiğinin aksine. O şarkı Keith Jarrett’ın üzerine hiç söz yazılmamış şarkısı. Bir gün o şarkıya da söz yazmayı çok istiyorum; listemde…
Uzun bir aradan sonra size bu yazıyı hazırlamamın sebebi Pat’in yepyeni albümü From This Place. Albüm 10 parçadan oluşuyor. 10’u da kendi bestesi. Kaliforniya’daki Nonesuch plak şirketinin etiketiyle 21 Şubat’ta çıktı ve dünya jazz sever ahalisi ile buluştu.
Pat Metheny… 20 Grammy ödülü kazanmış, bunlardan 7’sini peş peşe yıllarda kendi grubuyla kucaklamış bir gitar peygamberi! Çocukken çalmayı yarım bıraktığı trompetin yanı sıra, Charlie Parker ve John Coltrane gibi idollerinin etkisiyle, brass esnekliğini gitardaki cümlelerine yansıtmış. Hem geçmişin tekniklerini hem de bugünün dilini harmanlayan süper groovy bir hikâye anlatıcısı olup çıkmış. Bu esnada Gary Burton ile 3 yıl çalmış. Ama kendisine jazz gitaristi denmesini pek de sevmemiş. Onun için müzik bu tür etiketlemeleri aşan bir yaratım, daha doğrusu bir “derdini anlatım” süreci olmuş. Haliyle bugüne dek kâh triosuyla, kâh solo olarak, kâh Ornette Coleman, Steve Reich, Charlie Haden ve Brad Mehldau gibi isimlerle kayıtlar gerçekleştirmiş, kâh Hollywood filmleri için müzikler yazmış.
Şimdiyse, 18 yaşına dek okyanusu görmemiş bu Mizurili oğlan, 43 yıllık müzikal serüvenini, arkasına bir senfoni orkestrası alıp, dev bir tuvale çizmeye karar vermiş. Tuvale resmettiği imge ise okyanusun ancak bir hayal olduğu o uçsuz bucaksız düzlüklerde kopan dev bir kasırga! Kasırganın gözünde 66 yıllık tecrübesi sakince yatıyor. Girdabındaysa “İçimde kalmasın” dediklerini uçuşturmuş. Onu o yapan ne varsa içine katmış ve 90 dakikalık iri lokma bir albüm çıkarmış ortaya. Tuvalin fonunda ise (böyle demem kimseyi gücendirmesin, ama bana öyle geldi) şef Joel McNeely yönetimindeki Hollywood Stüdyo Senfoni Orkestrası var. Ve renk paletinde big band’lerde duymaya alışık olduğumuzun aksine yaylı çalgılar baskın.
Elbette en ön planda Pat’in bahar 2019’dan beri birlikte çaldığı yeni grubu yer alıyor Ama bu yeni ekibin içinde Pat’in hayli eski bir “öğrencisi” de mevcut: O kişi Meksika asıllı davulcu Antonio Sánchez. 2002’de Pat’in eski grubuna seçmeler aşıp girdikten sonra, onun gibi yeni dahil olan Kameronlu Jaco’nun genç ardılı basçı Richard Bona ile birlik olmuş; Pat’in Speaking Now albümünü kaydetmişler, Grammy ödülünü kucaklamışlardı. Sonraki yıllarda Sánchez kendi albümlerini çıkarırken hep Pat’in yol göstericiliğinden yararlanmıştı, 2012’de ise Chris Potter ve Ben Williams ile – İngiliz jazz eleştirmeni Mike Hobart’ın deyimiyle- “yüksek oktanlı” bir Pat Metheny albümü olan The Unity Band’de çalmıştı.
Şimdi de gerçekten yeni olan grup üyelerine bir göz gezdirelim. Kontrbasta daha önce adını hiç duymadığım bir kadın sanatçı var. Yarı Malezyalı yarı Avusturalyalı Linda May Han Oh. Batı Avustralya’da Çin göçmeni bir aile tarafından yetiştirilen Linda, Dave Holland’ın Hint müziği ritimleri üzerine çaldığı soloları incelemiş, çalışkan bir müzik araştırmacısı. Şu anda 35 yaşında olan ve New York Harlem’de yaşayan sanatçı, cebinde Ambrose Akinmusire ile kaydettiği ve kendi bestelerini de içeren bir albüm taşıyor.
Piyanoyu ise adına âşina olmadığım başka bir müzisyen çalıyor. İngiltere Galler doğumlu Gwilym Simcock projelerinde jazz ile klasik müziği birleştiren piyanistlerden. Zaman zaman korno da çalan Simcock, bugüne dek triosuyla Wigmore Hall’de konser vermiş ve Chick Corea’nın desteğini almış bir sanatçı. From This Place’e katkıda bulunan diğer isimleri özet geçecek olursak, perküsyonda, 10 numara bir kayıt müzisyeni olarak şanı yürümüş olan Louis Conte, mızıkada Gregoire Maret, vokallerde ise Meshell Ndegeocello dikkat çekiyor.
From This Place Pat’in Unity Group ile çıkardığı 2014 Kin (←→) albümünden beri, yeni bestelerle karşımıza geldiği ilk albümü. İçindeki orkestra düzenlemeleri Gil Goldstein ve Alan Broadbent imzası taşıyor. Ama albümün esas ilginç özelliği şu: Pat bu parçaları ilk kez kayıt günü grubun önüne atıvermiş. Evet! Bu hareketi ise Miles Davis’in “Konserlerde hep aynı parçaları çalıp ortak bir dil oluşturalım, stüdyoya girince de birden yepyeni parçalarla karşılaşıp taptaze bir müzik üretelim.” şeklindeki felsefesine dayanıyor. Söz konusu düşünceyi Pat’in aklına sokan kişi ise, bir zamanlar birlikte turneye çıktığı başka bir isim; kontrbasın babası Ron Carter! Haliyle Pat de o güne kadar konserlerde çaldıkları tüm bestelerini bir köşeye koyup zuladan yepyeni besteler çıkarmış ve sıfır prova ile From This Place albümünü kaydetmişler. Parçaları ve düzenlemeleri ilk kez gören Antonio Sánchez, Linda May Han Oh ve Gwilym Simcock stüdyoda harikalar yaratmış yaratmasına ama ardında yatan müşterek tecrübeyi unutmamak gerek.
Albümdeki ilk parça “America Undefined”. Bu isim ilhamını Amerikalı siyahi yazar, aktivist ve şair James Baldwin’in şu sözlerinden almış:
“Başlı başına ‘Amerika’ kelimesi hâlâ yeni, neredeyse tamamen tanımsız ve son derece tartışmaya açık bir özel isim. (…) Dünya üzerinde henüz kimse bu kelimenin tam olarak neyi betimlediğini biliyor gibi görünmüyor.”
Albümün sonik haritasında dev bir yay çizen bu parçanın bir benzeri de albümün üçüncü parçası olan “You Are”.
Trump’ın başkan seçildiği gecenin sabahı yazılan hüzünlü ve düşünceli bir parça olan, aynı zamanda da albüme tersyüz yazılmış adını veren “From This Place” vokal Meshell Ndegeocello ile dile geliyor. “The Past in Us”ta Gregoire Maret’nin yürekleri cızlatan mızıkasıyla baş başayız. “Wide and Far”da ise Antonio’nun Hollywood Stüdyo Senfoni’yi beraberinde sürükleyen güçlü girişine şahit oluyoruz. Bir de 66 yaş parçası Sixty Six ihmal edilmemiş elbette.
Albümü başta Metheny’in kendi resmî YouTube kanalı olmak üzere, Spotify ve diğer çevirimiçi platformlardan dinleyebilir; artık Lale Plak bir telefon dükkânına dönüşmüş olsa da, kadim Nonesuch Records sitesinden basılı CD ya da vinil plak sipariş edebilir veya Apple Store’dan dijital albüm satın alabilirsiniz.
Yazıma Pat’in geçtiğimiz Kasım ayında Yeni Zelanda Radyosu RNZ’ye verdiği harika bir röportajdan iki geniş alıntıyla son vermek istiyorum. Bu alıntılar Pat’in konuşmasından özet alınarak derlenmiştir. Orijinal podcast’in linki yazının altındaki “Kaynaklar” bölümündedir.
“Müzik yaratmaktır ve o yaratıcı fikir aklınıza siz enstrümanla buluşmadan önce gelir. O sırada elinizde ne malzeme varsa onunla aklınızdakini ifade etmeye çalışırsınız. Bazen piyanoya oturur, aklımdakini çalarım kıvırabildiğim kadar.
Bu durumu şöyle izah edeyim. Diyelim ki dilini pek de iyi konuşmadığınız bir ülkedesiniz ve susadınız. Derdiniz nedir? İhtiyacınız olan o suyu bulup içmektir. Bir şekilde derdinizi anlatır ve o suyu bulup içersiniz, öyle değil mi? İşte ben de yarın aklımdaki bir fikri ifade etmek için Beyoncé ile de sahneye çıkabilirim, New York Filarmoni ile de, ya da bir heavy metal grubuyla…
İşe tam da bu yüzden müziği türlere ayırmak sıkıntılı oluyor. “Jazz” kelimesini aptalca buluyorum. Bugün birçok müzisyen de bu laftan halen rahatsız zaten. Biz çoğumuz müziğe daha geniş bir perspektiften bakıyoruz. Art Tatum, Charlie Parker ve John Coltrane’in oturttuğu süper yüksek çalış tekniklerinin ötesinde, aşkın bir dünyadan bahsediyorum.”
“Müzikte seni sen yapan şeyleri ortaya çıkarmak önemlidir. Ama esas nokta seni sen yapan kaynaklara atıfta bulunmak, onları doğrudan müziğin içine taşımak değildir. O kaynaklarla senin ilişkini tarif etmektir. Bu kaynaklar sokakta değildir; senin içindedir.
Belki 10 yıl boyunca oturup, senden daha öncekiler ne yapmış, nasıl bir dil kurmuş derinlemesine inceleyebilirsin. Ama sonra sen çalgınla ne diyeceksin ona bakarsın. Bu ömür boyu bir süreç. Sabah kalkar kalkmaz çalgının başına geçip onunla daha neler yapabileceğine bakabilirsin. Bazen armonileri kurcalarsın; sonsuz yeni fikirler gelir. Bazen bu fikirler için yeni bir çalgı bile yaptırabilirsin. Kendimiz olmak için bir yolculuktur bu.
Başkalarını taklit etmek o kişilere de saygısızlıktır. Başka birini taklit ederseniz hem asla o kişiye yaklaşamazsınız, hem de kendiniz olamazsınız. Evet iyi çaldım, onun kadar da iyi, ama ben ne yaptım?”
KAYNAKLAR
https://www.ft.com/content/a4e3a708-4f4b-11ea-95a0-43d18ec715f5
https://www.moderndrummer.com/article/antonio-sanchez/
https://www.nonesuch.com/journal/pat-metheny-new-album-from-this-place-out-now-2020-02-21
https://www.patmetheny.com/current-release/
https://www.rnz.co.nz/concert/programmes/upbeat/audio/2018723656/pat-metheny-full-interview
https://www.wikiwand.com/en/Gwilym_Simcock
https://www.wikiwand.com/en/Linda_May_Han_Oh