En başta sinema filmlerinin, yakın dönemde ise sayısı giderek artan televizyon dizilerinin önemli bir kısmının kitaplardan uyarlanmış olmasına aşinayız (Son günlerde her izleyenin “derinden” etkilendiğini söylediği Normal İnsanlar dizisinin de, Sally Rooney’nin aynı adlı romanından uyarlandığını hatırlatalım. Hatta, dizinin kitaptan daha etkileyici olduğunu savunanlarının sayısı daha fazla bu sefer!) Diğer bir deyişle, her iki alanın da önemli beslenme kaynaklarından biri edebiyat. Müzikte ise daha seyrek rastladığımız bu durum, belki de sırf bu yüzden daha ilgi çekici. İşte bunun en yakın tarihli örneği, Erik Dahl Ensemble’ın Gethenian Suite isimli albümü. Geçtiğimiz Mart ortasında Svalka Records etiketiyle çıkan Gethenian Suite, Ursula K. LeGuin’in Karanlığın Sol Eli romanından esinlenilerek hazırlanmış bir albüm.
Mülksüzler ve Yerdeniz, LeGuin külliyatında ilk bakışta bir adım öne çıkmış eserler olarak görülebilir; ancak Hugo ve Nebula gibi bilimkurgu dünyasının belki de en önemli iki ödülünü birden kazanmış Karanlığın Sol Eli romanı da, aslında klasiklerden biri. Üstelik, merkezinde cinsiyet rollerinin sorgulandığı 1969 tarihli bu roman, LeGuin’in çok daha geniş kitleler tarafından tanınmasını sağlamıştı zamanında. Bir dönüm noktası olarak da nitelendirilebilir pekâlâ; ama sanırım en doğrusu, LeGuin eserleri söz konusu olduğunda böylesi bir “hiyerarşik” sıralamaya hiç girişmemek!
Yeni bir evren yaratma fikri, bilimkurgu yazarlarına geniş bir oyun alanı açıyor gibi görünebilir. İstendiği kadar esnetilebilecek, hiçbir şeyin yadırganmayacağı sonsuz bir özgürlük alanı… Madalyonun diğer yüzü ise, yaratılan bu evreni inandırıcı kılmak ve tutarlılık gibi büyük zorlukları da beraberinde getiriyor. İşte tam da bunu “becerebilen” yazarlar, türün önde gelenleri olarak sayılıyor zaten. LeGuin de, hiç kuşkusuz bu isimler arasında (bilimkurgudan bahsediliyorsa, ismi bir şekilde bir yerde mutlaka anılacaktır, karşınıza çıkacaktır). LeGuin’in Karanlığın Sol Eli romanında yarattığı evren ise, Kış adlı bir gezegen; namıdiğer Gethen. Türkçede Ümit Altuğ çevirisiyle Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan Karanlığın Sol Eli romanı, şu şekilde tanıtılıyor: “Bu gezegende yılın en sıcak zamanlarında bile yarı-kutup iklimi yaşanır ve tüm sakinleri çift cinsiyetlidir. Cinsel kimliğin bir statü ya da güç aracı olarak kullanılmadığı bu gezegende kişiler yılın belli bir döneminde o anki hormonal durumlarına göre erkek ya da kadın olmaktadırlar. Öyle ki, birkaç çocuk doğurmuş bir ana daha sonra başka çocukların babası olabilmektedir. ‘Arkadaşlık’ ve ‘sevgililik’ arasındaki ‘boşluk’ anlamsızlaşmış; insan düşüncesini belirleyen düalizm eğilimi azalmış; insanlığın güçlü/zayıf, koruyucu/korunan, hükmeden/hükmedilen, sahip olan/sahip olunan ve benzeri ikiliklerini oluşturan temeller zayıflamış gibidir. Cehaletin, şimdinin, mevcudiyetin ilerlemeden daha gözde olduğu bir gezegendir Kış. Bir gün Kış’a uzaydan bir erkek elçi gelir ve onların da katılmasını istediği bir gezegenler birliğinden söz eder… Elçinin gelişiyle birlikte yerli ile yabancı, erkek ile dişi, benzerlik ve benzemezlik, parça ile bütün arasındaki ilişki ve çelişkiler insanlardaki karşılıklarını bulup yaşamaya başlar…”
Başta piyanist Erik Dahl olmak üzere Anna Cochrane (viyola), Andreas Thurfjell (saksofon), Anna Malmström (klarnet), Tove Brandt (kontrbas) ve William Soovik’ten (davul) oluşan Erik Dahl Ensemble’ın Gethenian Suite isimli yeni albümüyle yapmaya çalıştığı da, yukarıdaki cümlelerle özetlenen Karanlığın Sol Eli evrenine bir yolculuk. Bir röportajında, Gethenian Suite albümü için, “bir film müziği bestelemek gibiydi”, demiş Erik Dahl, “ama çok daha özgür bir biçimde”. Albümdeki kayıtların önemli bir bölümü de, bir atmosfer oluşturmak üzere bestelenmiş gibi zaten. Gethen gezegeninin komşu yerleşimleri Karhide ile Orgoreyn’e ya da Pulefen Çiftliğine adanmış kayıtları bu doğrultuda değerlendirmek mümkün. Elbette Estraven karakteri de unutulmamış. Albümdeki 13 kayıt ile romandaki 20 bölüm arasında da kolaylıkla benzer paralellikler kurmak mümkün elbette.
Gethenian Suite, LeGuin’in herhangi bir eseriyle başka bir sanat alanına ilham olmasına ne ilk ne de son örnek. Hatta bu yolu bizzat kendisinin açtığı da iddia edilebilir. Bunun için LeGuin’in bir başka eserini, Hep Yuvaya Dönmek‘i hatırlamamız yeterli. Henüz var olmayan bir coğrafyada, bundan yüzlerce, belki binlerce yıl sonra yaşadığı varsayılan Keş isimli halkın dünyasının anlatıldığı Hep Yuvaya Dönmek romanının ilk yayımlandığı yıl (1985), bir albüm de çıkmıştı: Music and Poetry of The Kesh. LeGuin ile besteci ve müzisyen Todd Barton’ın ortak çalışması olan bu albüm, “uydurulmuş” müzik aletleri eşliğinde “uydurulmuş” bir dilde şiirlerin okunduğu, şarkıların söylendiği bir albüm olarak nitelendirilebilir (Todd Barton, kitapta adı geçen hayali müzik aletlerinden bazılarını gerçekten de üreterek kullanmış bu albüm için, onların seslerinden yararlanmış).
Music and Poetry of the Kesh albümü 2018 baharında yeniden yayımlandı, 22 Ocak 2018’de aramızdan ayrılan LeGuin’in anısına… Albümün kapağında, kitabı okuyanların, “Keşlerde müzik gösterimi” olarak hatırlayacakları çizim yer alıyor ve şu alıntı: “Ruh şarkı söyleyerek ve parıldayarak dışarıya doğru, soğuğa ve karanlığa doğru gitti. Sessiz ve soğuk ruh, içeriye doğru, ateşte parıldamaya ve şarkı söylemeye geldi. Baykuş sessiz uçtu; çakal karanlıkta gitti; ruh dinledi ve kıpırdamadan durdu.” (çev. Cemal Yardımcı, Ayrıntı Yayınları, s. 319)