Uzun zamandır uzaktan izlediğimiz jazz festivallerinden biri olan İspanya’daki San Sebastian Jazz Festivaline gitmeye karar verdik. Program Nisan ayında ilan edildi ve bilet satışına başladı. 21-25 Temmuz tarihleri arasında yapılan festivalin neredeyse tüm biletleri birkaç hafta içinde satılmıştı. Program çok zengin ancak zaman olarak yetişmek mümkün değildi. Çalışıp seçim yapmak zorundaydık. Önder gitaristler ağırlıklı programı tercih etti. Bu arada Madrit’te yaşayan ve orada yapımcı olarak kendine bir düzen kuran dergi kadromuzdan Selin Çelik, kendisinin de içinde bulunduğu Jazzene’den bahsetti. Konserlere davet edilmemizi sağladı. Bizim İstanbul Jazz Festivali kapsamındaki Vitrin’e benzeyen organizasyon yerli grupları davet edilen prodüktör, organizatörler ve gazetecilere tanıtımı hedefliyor. Bu sene her biri iki konser içeren toplam sekiz konser vardı. San Sebastian Jazz Festivali, Jazzaldia kapsamında Donostia, San Sebastian Belediyesi işbirliğiyle üç yıldır yapılan bu uluslararası İspanyol lokal jazz konserlerinin 9. programında, performanslar San Sebastian Victoria Eugenia Tiyatrosu’nda saat 12:30’da başladı. Bu sekiz grup, gelecek vaat eden yerli jazz sahnesinin en güzel örnekleri arasından seçilmişti. Ben de bu konserlerin tamamını izledim.
Bu yıl San Sebastian Caz Festivali’nde 5 gün boyunca 16 sahnede gerçekleştirilen 90 konsere 191.000 kişi gelerek tüm zamanların katılım rekorunu kırmış. Ücretli 21 konserin 15’inin biletleri 1 haftada bitmiş. Trini’deki 4 gecenin 3’ünde, Kursaal’daki 5 konserden 3’ünde, San Telmo Müzesi’ndeki herkes için, Sala Club’daki iki konser için, JazzEñe girişimi ve María Cristina Otel’de gerçekleşen konserler için dünyanın 40 ülkesinden toplam 18.882 bilet satılmış. Ücretsiz konserler ise 172.000 kişiyi bir araya getirmiş.

Photo: INSTANTZZ AKA Galería fotográfica AKA
Biz 21 Temmuz’da Kenny Barron Trio with Strings konseriyle başladık. Daha önce CRR’de izlediğim aynı üçlüyü bu kez Basque Youth Orchestra Strigs (25 kişilik) ile dinlemek çok heyecan vericiydi. Piyanoda Kenny Barron’a basta Kiyoshi Kitagawa davulda ise Jonathan Blake eşlik etti. Bu yazının yazılmasını geciktirmek konser videolarının Youtube’a düşmesini beklemek amaçlı oldu. Jazzaldia 10 gün önce yüklemeye başladı.
Ertesi gün, 22 Temmuz’da Jazzene’de Victoria Eugenia Tiyatrosu’nda piyanist Lucia Ray Trio ve MOVE’u dinledik. Lucía Rey (piyano), Ander García (kontrbas), Alberto Brenes (davul)’da etkileyici bir konser çaldılar. Farklı tarzların (flamenko, Latin jazz, Akdeniz müziği, klasik, pop…) çağdaş jazz açısından füzyonunda uzmanlaşmış bu gruba 2017 yılından bu yana piyanist ve besteci Lucía Rey liderlik ediyor. Grup, Madrid Uluslararası Jazz Festivali, Getxo Uluslararası Jazz Festivali, Jazz Plaza (Küba), Parkta Jazz (Romanya), EUNIC Festivali (Bükreş); Jazz en la Costa, Lugo Jazz Festivali, Cadiz Jazz Festivali, JAZZ I AM’de yer almış. En son albümleri Nómadas, çeşitli dokulara sahip kompozisyonların bir özetidir. Egzotik yerlere çağrıştırıcı bir yolculuk sundular.
MOVE Alberto Arteta (ts), Javier Callén (b), Miguel Benito (d), Iñigo Ruiz de Gordejuela (p)’dan oluşan genç bir grup. Kısa süre önce kendi adını taşıyan ilk eşsesli albümünü yayınlayan, beş yıllık aralıklı geçmişe sahip bir dörtlü. İngilizce hareket ve seyahat ile eş anlamlı olan grup adını da aynı anlamda kullanıyorlar. Her konser, uzay-zamanda bir araya gelen bir fikir akışını beraberinde getiriyor. Öncülüğünü kontrbasçı Javier Callén’in üstlendiği bu dörtlü, mükemmel bir uyum içinde, jazz, klasik ve folklorik geleneğe kök salmış ayakları ile çağdaş pop müziğin avangardına doğru yükseliyor.
Jazzaldia’da ikinci gün konserlerimizin en heyecan ile beklediklerimizden biri olan Julian Lage Trio’nun Trinitate’deki konseriydi. Julian Lage (gitar), Jorge Roeder (bas), Joey Baron (davul).
Julian Lage dinleyicinin bis isteği ile sahneye tekrar geldiğinde yanında kendinden sonra sahne alacak olan, hayranı olduğu gitarist Bill Frisell ile geldi. Aynı renkli gitarları ile bir parça çalarak sahneyi Bill Frisell Four’a bıraktılar. Bill Frisell (electric gitar), Greg Tardy (tenor sax, clarinet, bass clarinet), Gerald Clayton (piyano, organ), Johnathan Blake (davul) sahneyi devir aldılar.
23 Temmuz’da Trinitate Plaza’da Abdullah Ibrahim Trio’yu dinlemeye gittik. İlerlemiş yaşına rağmen, az da huysuzluğuna rağmen gözlerimiz yaşlı bu devi dinlemek bir Afrika öyküsü gibiydi. Kendisine bir de plaket sunuldu. Konserin sonundaki şarkı onun hayatını anlatıyordu. Abdullah Ibrahim (piyano), Cleave Guyton (flüt, saxophone and clarinet), Noah Jackson (double bas, cello)
23 Temmuz’da Jazzene’de Carles Margarit Quintet’i (Laura Ximó (vo), Xavier Algans (p), Carles Margarit (ts), Raimon Ferrer (b), David Xirgú (d) ve NBGM Cuarteto’yu dinledik.
NBGM Lois Rivera (as), Nani Garcia (p), Baldo Martínez (b), Joe Miguel Cabana (d)’dan oluşuyordu.
24 Temmuz bizim konserlerimizin son günü. Önce Victoria Eugenia Tiyatrosunda Alto For Two, İspanyol ve Danimarkalı iki kadın saksofoncu liderliğindeki grubu dinledik. Grup, Avrupa’nın en genç ve en hazırlıklı saksofoncularından ikisi olan Kika Sprangers ve Irene Reig’in yönettiği bir proje. İkilinin kendi bestelerinden oluşan geniş bir repertuvarı var. Sanatçıların müzik bagajının birleşimi, beşli formatta zarif bir ses yelpazesi sunan eklektik ve farklı bir öneriyle sonuçlanıyor. Grubun sanat yönünü ve gelişimini vurgulayan yeni bir orijinal repertuar getiren ilk albümlerini yakında yayınlayacaklar. Grup üyeleri, Irene Reig i Romero (as), Kika Sprangers (as), Giuseppe Campisi (b), Xavier Torres (p), Marc Ayza (d),
Jazzene’deki son konserimiz bir Flamenko grubuydu. Nino Josele konseri bu seriyi iyi ki kaçırmamışız dedirtti.
Gitarist Juan José “Niño Josele” Heredia, kantaor Josele’nin oğlu ve Almeria’daki uzun bir “tocaores” ve “kantaores” hanedanının soyundan gelmektedir. 90’lı yılların ortalarında, 1996 yılında Sevilla Flamenko Bienali’nde Genç Sanatçılar Yarışmasını kazanarak adından söz ettirmeye başladı. Paco de Lucía gibi flamenko sanatçılarından, her alandan müzisyenle sayısız ülkede, festivalde ve konserlerde Montse Cortés, Duquende, Remedios Amaya, Pepe de Lucía, Enrique Morente ve El Cigala’dan Andrés Calamaro, Joan Manuel Serrat, Lenny Kravitz, Alicia Keys ve Elton John gibi ünlü uluslararası sanatçılarla çaldı. 2010 yılında Española (2009) albümüyle ve 2012’de “El mar de mi ventana” albümüyle Latin Grammy’ye aday gösterilmesinden bu yana özellikle dikkate değer bir projeksiyon elde etti. Kendi adına bir düzineye yakın albümü var, bunlardan sonuncusu Galaxias (2022). Bu albümün özelliği ölümünden önce Chick Corea’nın da kayıtta yer alması. Sahnede dinlediğimiz müzisyenler ise; Niño Josele (flamenco g), José Heredia (p, synth), Dany Noel (electric b), Miguel Lamas (d), Manu Masaedo (perc.).
Gecenin son konseri en az 2000 kişilik Kursaal Auditorium’daki Pat Metheny konseriydi. Saat 18:30’da başladı. Sahneye önce davulcu Joe Dyson geldi. Ardından piyanist, org ve keyboard’da yer alan Chris Fishman, Pat Metheny ise sahneye geldiğinde ortalık alkıştan yıkılıyordu.
Pat Metheny açılışı Linda Manzer çok saplı gitarıyla yaptı. Konser boyunca Ibanez, yeni Pat Metheny modeli Charlie Christian pick up kullandı. Ayrıca 2 değişik synth ile birkaç da naylon telli gitar kullandı. Bu detayları video kaydı olmadığı için gitaristlere yazıyorum.
Metheny, Kursaal Oditoryumu’ndaki bu konser için, “live” albümü Side-Eye (2021) ile ilk adımlarını atan ve özellikle yeni nesil müzisyenlere destek sağlayacak, dönüşümlü çalabilecekleri bir platform sağlamaya olanak sunacak olan bir proje. Bu projede Pat Metheny eski bestelerini yeniden yorumlarken yeni parçalar da çalan çok keyifli grup oluşmuş.
Kendi sözleriyle günümüzün genç müzisyenlerinin de kendi zamanında efsane müzisyenlerden almış olduğu desteğin aynısını yaşamasını istiyor: “Kansas City’deki ilk günlerimden beri, beni grubuna alan pek çok müzisyenin deneyimlerinden, müziklerinin özel taleplerinden faydalandım ve geliştim.
Hiç bitmeyen bir müzikal keşif yolculuğundaki sınırsız yaratıcı enerjisiyle Metheny’nin tanımlayıcı özelliklerinden biri, yaptığı her şeye kattığı sürekli bağlılık ve kalite tabii ki. İster vurgulu bir elektrik, ister güçlü bir yoğunluk, ister derin bir düşünceye dalma, kompozisyonlar veya tamamen doğaçlama formatta olsun, hatta kendi tasarımının tuhaf yenilikçi eseri olsun, müziği her zaman jazz’ın bu öncü ışığının bize getirdiği şaşmaz duyarlılığı, Metheny damgasını taşıyor. Side-Eye, her zaman sürekli gelişim içinde olan uzun ve başarılı kariyerinin şimdilik son bölümü olarak görünüyor.