3 yıl önceki Dave Allen röportajımızı tiyatro yazarı Edward Albee’den bir alıntı ile sonlandırmıştık: “Eğer bir oyun (konser ya da film de olabilir) izlemeye gidip bir değişim yaşamadan çıkarsanız bu onun başarısız bir iş olduğu anlamına gelir. Sizin üstünüzde bir etkisi olması gerekir. Herkesin arada bir uyandırılmaya ihtiyacı var.” Daha fazla katılamazdım. Sanat insanı düşündürmeli, sorgulatmalı, her zaman sizi iyi hissettirmese de değişime kapı açmalı. Gitarist, besteci ve eğitimci Dave Allen’ın müziği, canlı ya da kayıttan bir albüm olarak dinlenmesi farketmeksizin beni hep düşünüp sorgulatırken limitlerimi zorlama isteğini içimde uyandırıyor. Sadece 20 dakika için bile olsa onunla konuşmak masadan kafanızda bütün hafta sizi düşündürecek sorularla kalmanıza sebep oluyor.
“Untold Stories” isimli ilk albümünü 2004’te, “Real and Imagined” isimli ikinci albümünü de 2007’te çıkartan Dave Allen “The Sky Above Her” başlıklı en yeni albümünü 2018’in son aylarında piyasaya sürdü. Zeki ritmik ve lirik melodilerle dolu, armoni ustalığını sergileyen, ana melodinin altındaki katmanlar ile aksak ölçüye meydan okuyan bu albüm sizi entellektüel bir maceraya çıkartacak. Sıcak tonu, kesin ve elektronik efektlerden uzan sound’u ile Dave Allen üçüncü albümünde bizlere bir kez daha mütevazı ama zeki liderliğini kanıtlıyor. Ona saksofonda Jon Irabagon, piyanoda ve Rhodes’da Gary Versace, basta müzisyenle daha önce çalışmış olan Drew Gress ve davulda Mark Ferber eşlik ediyor. Sabırsızlıkla beklediğimiz 9 yeni Allen parçası ile “The Sky Above Her” yeni beklenmeyen, şaşırtıcı bir enerji akımına sahip olan ve bizleri müzisyenin genelde yaptığı gibi bir zaman yolculuğuna çıkartan bir albüm. Onu İstanbul’da özleyen öğrencileri ve arkadaşları için kendisine Amerika’ya taşındıktan sonraki hayatı ve yeni albümü hakkında birkaç soru sorduk.
1. İstanbul’da yıllar geçirdikten sonra ana vatanınız Amerika’ya döndükten sonra neler oldu? Büyük bir değişim olmalı?
Evet, çok büyük bir değişimdi ve alışması uzun sürdü. Kızımızın Amerika’da okumasını ve ailelerimize daha yakın olmayı istedik. Yıllarca beraber çalıştığım New York’taki müzisyenlere de daha yakın olmak istedim. Ama İstanbul’daki dostlarımı ve öğrencilerimi özlüyorum.
2. Yeni albümünüzün hikayesi nedir? Daha İstanbul’dayken bestelerin hazır olduğunu biliyorum.
Albümdeki bazı bestelerin tam olgunluğa ulaşması uzun zaman aldı. Genelde yeni parçalara gelişip değişebilmeleri için zaman vermeyi seviyorum. Çalarken yeni şeyler keşfedip pek çok farklı olasılığı, gidebilecekleri farklı yönleri görüyorum. Bazı parçaların tohumu New York’ta atıldı, İstanbul’da gelişti ve Philadephia’da bitirildi. Yani bu müzik çok yol katetti ve uzun bir süreçten geçti.
3. Kayıt süreci nasıldı ve birlikte çalıştığınız diğer müzisyenlere nasıl karar verdiniz?
Albümde Drew Gress ve Mark Ferber’a ihtiyacım olduğunu biliyordum çünkü inanılmaz yaratıcılar ve en yüksek seviyede müzik yapmayı çok iyi biliyorlar. Onlarla çalmak eve dönmek gibi bir şey. Ben ne yazarsam yazayım onlar için bu parçaya can vermek hiç zor olmaz. Jon Irabagon ve Gary Versace ise uzun süredir hayranlık duyduğum ve yeni tanıştığım müzisyenler. İkisi de çok ustalar ve albüme çok enerjik katkıları oldu. Kayıt stüdyoda iki günde yapıldı. Yaklaşık 10 saat kaydettik, ki bu hiç de uzun bir süre değil. Bazı parçaları tek seferde kaydettik, bence bu etkileyici çünkü çok kompleksler.
4. “The Sky Above Her” kızınız Adri’den esinlenerek koyduğunuz bir isim. Hikayesi nedir?
Kızım inanılmaz bir insan ve başıma gelen en güze şey. “The Sky Above Her” ve “The World Beneath Her Feet” parçalarını yazarken aklımda o vardı. Bu iki parça birbirini tamamlıyor çünkü aynı müzikal temanın üstüne yazıldılar. Ama albümde beraber değiller. Benim için bu albüm ismi bu dünyanın kızıma ait olduğu ve benim şu anda herşeyi onun penceresinden izlediğim anlamına geliyor. Yaşamının daha çok başında ve gökyüzü ve dünya ona ait.
5. Daha önceki albümlerinizde piyano kullanmamıştınız, bu albümde kullanmaya nasıl karar verdiniz?
Bu besteler, diğer albümleridekilere göre daha katmanlı ve armoni olarak daha kompleksler. Armoniyi albümde önceki trio ve quartet işlerimdeki gibi sadece gitar ile değil de piyano kullanarak canlı tutma ihtiyacı hissettim. Yeni bestelerin çoğu beşten az müzisyenle çalınamaz. Gary Versace bu iş için ideal müzisyen. Çok usta. Albümde çaldığı herşey hayal ettiğimden bile daha güzel oldu. Aklıma bunlar gibi kompleks besteler geldiği sürece kendisiyle bu formatta çalışmaya devam edeceğim.
6. Bu albümün diğerlerinden farkı nedir? Sizin için en büyük değişiklik ne oldu?
Müziğim daha katmanlı ve detaylı hale geldi. Bu albümdeki ifade çok daha güçlü oldu gibi geliyor, daha özgün. Umarım bu sanatsal açıdan ileri doğru bir adımdır ve daha olgun bir sound’u vardır.
7. Eğitmenlik nasıl gidiyor? Philadelphia’da bir üniversitede öğretmenlik yaptığınızı biliyorum.
Evet, The University of the Arts ve Temple Üniversitesi’nde yardımcı profesörlük yapıyorum. Pek çok özel öğrencim de var. Geçen sene ileri ritmik konseptler hakkında bir kitap yazmaya başladım. 2019’da basmayı umut ediyorum.
8. “Advanced Rhythmic Concept” ilk kitabınız. Yazmaya nasıl karar verdiniz? Konu ile ilgili başka kaynaklar bulamadığınız ve buna bir ihtiyaç olduğu için mi yoksa kendi ritmik yaklaşımınızı kitap formatında dile getirmek istediğiniz için mi bu işe giriştiniz?
Bu kitabı doktora tezim için yazmaya başladım. Okuyanlardan çok pozitif yorumlar aldım. Genelde zaman kalitesine, ritmik akışa ve ritmik kelime dağarcığının gelişimine önem veriyorum (İstanbul’daki öğrencilerim de onaylayacaktır). Özellikle ritim hakkında yazılmış çok materyal yok. Öğrencilerimle çalışırken, beste yazarken ve grup lideri olarak her zaman besteler ve doğaçlamalardaki ritmik kelime dağarcığını genişletmenin yollarını arıyorum. Ritmik katmanlar, poliritim, aksak ölçüler ve değişen metronomlar çok ilgimi çekiyor. Kendi bestelerimdeki fikirlerden birçok örnek veriyorum kitapta, öğrenciye ona zaman kavramını güçlendirmede yardımcı olacak egzersizler sunmak istiyorum. Böylece karşısına pek çok farklı olasılık çıkabilecek. Kitabın hala üstünde çalışıyorum ve gelecek yıl basmayı planlıyorum.

Dave Allen (Photo: internet/unknown)
9. Ritmik yaklaşım bir yana, melodilerinizin ve bestelerinizin yazım sürecinden bahsedebilir misiniz?
Eskiden melodi ve armoniyi aynı anda yazardım. Ama son zamanlarda öncelikli olarak ritmik ve armoni üstüne fikirler aklıma geliyor, bazen çok soyut bir şekilde oluyor, ve sonra da bunların i.indeki melodiyi arıyorum. Genelde beste hali hazırda varmış gibi hisseiyorum, ama benim onu keşfetmem ve can vermem gerekiyor. Michelangelo’nun zaten mermerin içinde olan heykel ve onu serbest bırakmak için çalışması gerektiği hakkında dedikleri aklıma geliyor. Melodiyi kafamda duymak için beklemem gerekiyor genelde. Ama bunu pek çok varyasyonu doğaçlama olarak çalarak ve en doğal tınlayanın hangisi olduğuna karar vererek yapıyorum. Sonuçta, gruba çalınması için sunarken bestenin olgunlaşmış halini kabullenmem gerekiyor. Herhangi bir beste üstünde sonsuza kadar çalışabilirsiniz. Şair Paul Valery “Bir şiiri bitirmezsiniz, onu terk edersiniz.” demiş. Bir noktada parçayı olduğu haliyle dünyaya salmak zorundasınız. Aslında o sizin çocuğunuz.
10. Geçen sene sol eliniz ve omzunuzla ilgili problemler yaşadığınız için bir süre çalamamıştınız. Bu sizin için zor oldu mu?
Çok zor oldu, ve hala öyle. 5 hafta kadar çalmayı bıraktım ama yine de gitardan uzak müzik üstüne çalıştım. Sonra yavaş yavaş çalmaya başladım ama dikkatli olmam lazım. Hala sol tarafımda biraz ağrı ve limitlerle boğuşuyorum. Bu da istediğim kadar pratik yapamadığım anlamına geliyor. İyileşebilmek için fizik terapiye gidiyorum ve egzersizler ile yoga yapıyorum.
11. Çok dinlemenin yanı sıra çok da okuduğunuzu biliyorum. Bugünlerde neler dinleyip okuyorsunuz?
Özellikle Wallace Stevens ve A.R. Ammons gibi çok sevdiğim şairleri okumaya devam edeceğim. Sanat, edebi eleştiri ve teorisi, psikoloji ve felsefe hakkında çok kitap okuyorum. Roland Barthes ve Walter Benjamin’i çok seviyorum. Son zamanlarda roman okuyacak çok vaktim yok ama birlikte vakit geçirmek istediğim kitapların çok uzun bir listesi var. Yeni Steve Coleman albümü Morphogenesis’i dinliyorum. 1966-69 arası Miles Davis konser kayıtlarıyla çok vakit geçiriyorum. Daha iyisi olamaz! Sık sık klasik müzik de dinliyorum. Hatta bazen jazz’dan daha fazla. Bir de, doğal olarak kızım ne dinliyorsa onu dinliyorum, hoşuma gitse de gitmese de!
12. 2019’da Kimmel Center Konuk Jazz Sanatçısı olarak adlandırıldınız. Bu çok heyecan verici bir durum, bu projeden bahsedebilir misiniz?
Bu proje için büyük şair Raquel Sala Rivera ile birlikte yeni müzik besteleyeceğim. Şiirle ilgili bir proje yapmayı uzun zamandır istiyordum. Sonunda bunu gerçekleştirebilecek finansmana sahibim. Benim için güzel bir mücadele olacak çünkü normalde yazdığımdan farklı bir müzik olması gerekiyor. Proje geliştikçe önümüzdeki 7 ay içinde konserler ve atölye çalışmaları olacak.